Five years ago, I was on this stage to talk about the relationships between humans and machines. Today, I'm here to talk only about the relationships between humans.
Beş yıl önce, insanlar ve makineler arasındaki ilişki hakkında konuşmak için bu sahnedeydim. Bugün ise sadece insanlar arasındaki ilişkiler hakkında konuşmak için buradayım
I regularly say in my lectures on artificial intelligence that humans will always have a monopoly on evil. It's not a threat, just a reminder that people choose. We are not algorithms. We are not bound by code or commandments or laws or treaties. We have them. But we choose.
ve yapay zeka hakkındaki derslerimde insanların her zaman kötülüğü tekelinde tutacağını sık sık söylerim. Bu bir tehdit değil, sadece insanların seçim yaptığının bir hatırlatıcısı. Algoritma değiliz. Kodlara, emirlere, yasalara ya da anlaşmalara bağlı değiliz. Onlara sahibiz. Ama seçim yapıyoruz.
So let us talk now about the choices we make. About things in black and white. About Russia's war on Ukraine. And about good and evil.
O halde şimdi yaptığımız seçimler hakkında konuşalım. Siyah ve beyaz şeyler hakkında konuşalım. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş hakkında konuşalım. İyi ve kötü hakkında konuşalım.
My life experience prepared me to identify evil at an early age. Not my life as the chess player. Not even as the youngest world champion in history. No. My relevant experience is where I was born and raised, in what Ronald Reagan accurately called the “evil empire,” the USSR. As a young star in the chess-crazed Soviet Union in the ’70s and ’80s, I had many privileges my compatriots did not. I could travel to the West outside of the Iron Curtain, where it was obvious to me very quickly that they were the free world and we were not, despite what communist propaganda told us.
Hayat tecrübelerim beni kötülüğü daha küçükken tanımama hazırladı. Satranç oyuncusu olan hayatım değil. Tarihteki en genç dünya şampiyonu olan hayatım bile değil. Hayır. Bu deneyimlerim doğup büyüdüğüm, Ronald Reagan’ın isabetli bir şekilde “kötülük imparatorluğu” dediği SSCB’de gerçekleşti. 70 ve 80′lerde Sovyetler Birliği’nde satranç delisi genç bir yıldız olarak yurttaşlarımın sahip olmadığı birçok ayrıcalığım vardı. Demir Perde’nin dışındaki Batı’ya seyahat edebiliyordum, komünist propagandanın bize söylediğinin aksine onların özgür bir dünya olup bizim olmadığımızı orada hemen fark etmiştim.
I eventually got into trouble for sharing these views. What late American civil rights hero and Congressman John Lewis would have called “good trouble.” My criticism of the Soviet system and my praise for America was bad enough. But it was even worse because where it was published. [“Playboy” Interview: Garry Kasparov]
Bu görüşleri paylaştığım için en sonunda başım belaya girdi. Merhum Amerikalı insan hakları kahramanı ve kongre üyesi John Lewis buna “iyi sorun” derdi. Sovyet sistemi eleştirim ve Amerika’ya övgüm yeterince kötüydü. Ama yayımlandığı yer açısından çok daha kötüydü. [“Playboy” Röportajı: Garry Kasparov]
(Laughter)
(Kahkahalar)
My comments were almost as [much of] a scandal as Soviet movie star Natalya Negoda’s nude photos in “Playboy” in the same year. I felt I had to speak out to use my fame to push the envelope of free speech in Gorbachev's collapsing empire. The next year, in October 1990, in my world championship match against Anatoly Karpov in New York City, I refused to play under Soviet hammer and sickle and demanded to play under Russian flag. The USSR staggered on for another year until it disintegrated on Christmas Day, 1991.
Yorumlarım, neredeyse Sovyet film yıldızı Natalya Negoda’nın “Playboy”da aynı yıl çıkan çıplak fotoğrafları kadar bir skandaldı. Gorbachev’in çöken imparatorluğunda konuşma özgürlüğünü kabul ettirmek için şöhretimi kullanmak zorundaymışım gibi hissettim. Gelecek yıl, Ekim 1990′da, New York’da Anatoly Karpov’a karşı dünya şampiyonluğu maçında Sovyet çekici ve orağı altında oynamayı reddettim ve Rusya bayrağı altında oynamayı talep ettim. SSCB, 1991 Noel’inde dağılana kadar bir yıl daha sendeledi.
Oh, what a great moment in world history. How we celebrated, the evil empire had fallen, the future looked bright. And yet, eight years later, on December 31, 1999, a former lieutenant colonel of the KGB became the president of Russia. His name was Vladimir Putin. How this happened is a long, painful story. And in fact, I wrote a book about it in 2015 called "Winter is Coming." Not an original title, I have to admit.
Dünya tarihinde ne harika bir andı ama. Nasıl da kutlamalar yaptık, kötülük imparatorluğu çökmüştü ve gelecek parlak görünüyordu. Ama sekiz sene sonra, 31 Aralık 1999′da KGB’nin eski yarbayı Rusya’nın başkanı oldu. Adı Vladimir Putin’di. Bunun nasıl olduğu çok uzun ve can sıkıcı bir hikâye. Aslına bakarsanız 2015′te bu konu hakkında “Kış Geliyor” adında bir kitap yazdım. Çok özgün bir isim değil, kabul ediyorum.
(Laughter)
(Kahkahalar)
But I'm a fan of "Game of Thrones."
Ama bir “Game of Thrones” hayranıyım.
(Laughter)
(Kahkahalar)
And also I felt it was appropriate because it was a warning. The subtitle was more important: "Why Vladimir Putin and the Enemies of the Free World Must Be Stopped." The publisher, by the way, didn't like it. "Enemies." It's too harsh. Sounded like Cold War.
Ayrıca bir uyarı olduğu için uygun olduğunu hissetmiştim. Alt başlık daha önemliydi: “Vladimir Putin ve Özgür Dünya’nın Düşmanları Neden Durdurulmalı.” Yayınevinin hoşuna gitmedi bu arada. “Düşmanlar.” Çok sertmiş. Kulağa Soğuk Savaş gibi geliyormuş.
"Absolutely," I said. "Cold War because winter is coming."
“Muhakkak” dedim. “Soğuk Savaş çünkü kış geliyor.”
(Laughter)
(Kahkahalar)
Well, here we are, seven years later. And if I wrote a sequel, it would be called “Winter Is Here.” And the subtitle would be "I Bleeping Told You So."
İşte 17 yıl sonra buradayız. Devamını yazmış olsaydım adını “Kış Geldi” koyardım. Alt başlık da “Size Söylemiştim” olurdu.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Actually, my first article of warning was published in “The Wall Street Journal” on January 4, 2001. I saw evil because I heard evil. Putin was telling us what he was. All we had to do was listen. When Putin said that there was no such thing as a former KGB agent, I knew Russia's fragile democracy was in danger. When Putin said that the collapse of the Soviet Union was the greatest geopolitical catastrophe of the 20th century, I knew Russia’s newly independent neighbors were at risk. And when Putin talked at the Munich Security Conference in 2007 about a return to spheres of influence, I knew he was ready to launch his plan. It was the language from the Molotov-Ribbentrop Pact, 1939. The language Hitler and Stalin used to divide Europe. And a year later, in 2008, Putin invaded the Republic of Georgia. 2014, Ukraine.
Aslında ilk uyarı makalem 4 Ocak 2001′de “The Wall Street Journal”da yayımlanmıştı. Kötülüğü görmüştüm çünkü duymuştum. Putin bize ne olduğunu söylüyordu. Tek yapmamız gereken dinlemekti. Putin eski KGB ajanı diye bir şey yoktur dediğinde Rusya’nın hassas demokrasisinin tehlikede olduğunu biliyordum. Putin, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün 20. yüzyılın en büyük jeopolitik faciası olduğunu söylediğinde Rusya’nın yeni bağımsız komşularının tehlikede olduğunu biliyordum. Putin, 2007′de Münih Güvenlik Konferansı’nda etki alanının dönüşü hakkında konuştuğunda planını başlatmaya hazır olduğunu biliyordum. 1939 Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı’nın diliydi. Hitler ve Stalin’in Avrupa’yı bölmek için kullandığı dildi. Bir sene sonra, 2008′de Putin Gürcistan’a saldırdı. 2014′de ise Ukrayna’ya.
It's a paradox, isn't it? Dictators lie about everything they have done, but often they tell us exactly what they're going to do. Just listen. Anyone who is surprised at Putin's war crimes in Ukraine must not be aware about his long record, beginning with the Second Chechen War in Grozny more than two decades ago. Vladimir Putin has been a war criminal from the start.
Bu bir paradoks, değil mi? Diktatörler yaptıkları her şey hakkında yalan söylerler ama genellikle tam olarak ne yapacaklarını da söylerler. Sadece dinleyin. Putin’in Ukrayna’daki savaş suçlarına şaşıran herhangi birisi uzun sicilinden haberdar olmamalı, 20 yıldan daha uzun bir süre önce Coharkale’de İkinci Çeçen Savaşı ile başladı. Vladimir Putin en başından beri bir savaş suçlusuydu.
So in 2005, still being ranked number one, I retired from professional chess to form a pro-democracy, anti-Putin movement in Russia. As you could see, it didn't go so well. But it was not about winning or losing. I knew it was my moral duty in keeping with the slogan of Soviet dissidents: "Do what you must and so be it." Ah, my friends and critics both kept telling me, "Gary, you are a chess player, you're not a politician. This is not chess. You see everything in black and white. Politics are gray. You have to compromise." Really? Those who peacefully marched with me for free Russia are either in exile, like me. Or in jail, like Alexei Navalny. Or even murdered like Boris Nemtsov.
Bu yüzden 2005′te halen bir numarayken Rusya’da demokrasi yanlısı, Putin karşıtı bir hareket oluşturmak için profesyonel satrançtan emekli oldum. Görebildiğiniz gibi çok iyi gitmedi. Ama mevzu kazanmak ya da kaybetmek değildi. Sovyet karşıtı sloganları devam ettirmenin ahlaki görevim olduğunu biliyordum: “Yapman gerekeni yap ve öyle olsun.” Hem arkadaşlarım hem de eleştirmenler sürekli: “Gary sen bir satranç oyuncususun, bir siyasetçi değil. Bu, satranç değil. Her şeyi siyah ve beyaz görüyorsun. Siyaset gridir. Uzlaşmalısın” derlerdi. Gerçekten mi? Özgür bir Rusya için benimle barışçıl bir şekilde yürüyenler ya benim gibi sürgündeler ya Alexei Navalny gibi hapisteler ya da Boris Nemtsov gibi öldürüldüler.
Compromise? Not black and white? Are you sure? Compromise with this? You cannot look at the images from Ukraine in recent weeks and say there is no pure evil. Mariupol destroyed, Bucha slaughtered, Kramatorsk train station massacred. And worse is yet to come.
Uzlaşayım mı? Siyah ve beyaz görmeyeyim mi? Emin misiniz? Bununla mı uzlaşayım? Son haftalarda Ukrayna’dan gelen resimlere bakıp da saf kötülüğün olmadığını söyleyemezsiniz. Mariupol yok edildi, Bucha katledildi, Kramatorsk tren istasyonunda katliam yapıldı. Daha kötüsü ise bizi bekliyor
And these horrors are not from Poland in 1945. Not from Rwanda in 1994. Not Aleppo 2016. This is Europe this week. How could this happen? How did we forget what evil can do? We have lost the generation that saw World War II firsthand. Otherwise we reserve absolute evil for fiction.
ve bu dehşetler 1945 Polonya’sına ait değil. 1994 Ruanda’sına ait değil. 2016 Halep’ine de ait değil. Bu, bu hafta Avrupa. Bu nasıl olabilir? Kötülüğün ne yapabileceğini nasıl unuttuk? İkinci Dünya Savaşı’nı ilk elden gören nesli kaybettik. Bunun dışında salt kötülüğü kurguya saklıyoruz.
In fables, they believe in true evil. Good is harder to define. There is no pure good. If anyone says they know what pure good is, it's probably evil.
Masallarda gerçek kötülüğe inanıyorlar. İyiyi ise tanımlaması daha zor. Saf iyilik yoktur. Birisi saf iyiliğin ne olduğunu bildiğini söylüyorsa o muhtemelen kötülüktür.
(Laughter)
(Kahkahalar)
In fantasy tales of hobbits and elves and dwarves, there was an idea that good comes in different forms and shapes, often in conflict. But they had to be united when facing absolute evil. Good will disagree. Evil says, "No more disagreements ever." That was life in real Mordor, the Soviet Union. That's what Putin wants for Russia and the world.
Hobbit, elf ve cücelerin fantastik hikâyelerinde iyiliğin farklı şekil ve biçimlerde geldiğini ama genelde çatıştığını söyleyen bir fikir vardı. Ama saf kötülükle yüzleşirken birlik olmak zorundalardı. İyilik aynı fikirde olmayacaktır. Kötülük ise “Artık hiç anlaşmazlık olmayacak” diyecektir. Bu, gerçek Mordor olan Sovyetler Birliği’ndeki hayattı. Bu, Putin’in Rusya ve dünya için istediği şey.
We celebrated the end of the Cold War, but for too long, we forgot that evil doesn’t die. It can be buried for a while under the rubble of the Berlin Wall, but it grows back through the cracks of our apathy.
Soğuk Savaş’ın sonunu kutladık ama çok uzun bir süre boyunca kötülüğün ölmediğini unuttuk. Berlin Duvarı’nın molozları altına bir süreliğine gömülebilir fakat ilgisizliğimizin çatlakları arasından tekrar büyüyor.
We called it diplomacy when Putin was embraced by the leaders of the free world as equal despite his crimes. We called it engagement when we bought trillions of dollars in Russian oil and gas, money that built Putin's police state and his war machine. Let us call these things what they are: it was appeasement, it was collaboration.
Putin, özgür dünyanın liderleri tarafından suçlarına rağmen eşit kabul edildiğinde buna diplomasi dedik. Trilyonlarca dolarlık Rus petrol ve gazı aldığımızda buna ticari sözleşme dedik ve bu para Putin’in polis devletini ve silahlı kuvvetlerini inşa etti. Bunları asıl oldukları şeyle seslenelim: Yatıştırma politikasıydı, iş birliğiydi.
These days, we prefer to focus on domestic issues. We argue about the past, we fantasize about the future while ignoring the present.
Bu günlerde yerel meselelere odaklanmayı tercih ediyoruz. Geçmiş hakkında tartışıyoruz, şimdiki zamanı görmezden gelirken geleceğin hayalini kuruyoruz.
Once the move is made you cannot change it. Acknowledge the wrongdoings of the past, but do not pretend it can be fixed. It's the present that must be fixed. The heroes of the past were far from perfect. But the world we live in is better because of them. We too cannot be perfect. But we must always try to be better.
Hamle bir kez yapıldığında değiştiremezsiniz. Geçmişin günahlarını kabullenin ama düzeltilebilirmiş gibi davranmayın. Düzeltilmesi gereken şimdiki zaman. Geçmişin kahramanları mükemmel olmaktan çok uzaktı. Ama yaşadığımız dünya onlar sayesinde daha iyi. Biz de mükemmel olamayız. Ama daima daha iyi olmayı denemek zorundayız.
As a chess player, I know that strategy is the future impact of present decisions. However grand our plans are for two, five, even ten moves ahead, it's the move that we make now that determines that future.
Bir satranç oyuncusu olarak stratejinin şu anki kararların gelecekteki etkisi olduğunu biliyorum. Fakat planlarımız iki, beş, hatta on hamle ilerisi için olsa bile geleceğimizi belirleyen şu an yaptığımız hamledir.
Ukraine is now on the front line of the war, global war of freedom against tyranny. The war the free world didn't want to admit existed. It cannot be ignored any longer.
Ukrayna şu an savaşın, zorbalığa karşı özgürlüğün küresel savaşının ön cephesinde. Özgür dünyanın var olduğunu kabul etmek istemediği savaşın ön cephesinde. Daha fazla görmezden gelinemez.
Brave Ukrainians are fighting like hell and dying right now to remind us not to take liberty for granted. Putin, like every dictator before him, underestimated the free will of free people. They deserve every weapon, every resource to win this war. Because they're fighting for us. Not only for the whole and free Ukraine.
Cesur Ukraynalılar, özgürlüğü daimi saymamızı bize hatırlatmak için şu an tüm güçleriyle savaşıyorlar ve ölüyorlar. Putin, ondan önceki her diktatör gibi, özgür insanların özgür iradesi küçümsüyor. Bu savaşı kazanmak için her silahı, her kaynağı hak ediyorlar. Çünkü bizim için savaşıyorlar. Sadece özgür bir Ukrayna için savaşmıyorlar.
Everyone who told me a decade ago I was wrong, now is telling I'm right. Unfortunately. But we're still repeating the same mistakes of thinking that we can muddle through without taking risks, without taking a stand. The price of stopping a dictator always goes up with every delay, every hesitation. Meeting evil halfway, it's still a victory for evil.
On yıl önce hatalı olduğumu söyleyen herkes şimdi haklı olduğumu söylüyor. Ne yazık ki. Ama hâlâ risk almadan, taraf tutmadan işin içinden çıkabileceğimizi düşünmek gibi aynı hataları tekrarlıyoruz. Bir diktatörü durdurmanın bedeli her gecikme ile, her tereddüt ile artıyor. Kötülüğü yarı yolda yakalamak kötülük için yine de bir zaferdir.
Evil tempts us with our weakness, with our desire for comfort, being comfortable, cautious, rational, civilized. What kind of civilization [are we] fighting for, if we allow war crimes and genocide again? What kind of world are we leaving for our children and grandchildren if we only talk of the past and the future while ignoring murder and misery in the present?
Kötülük bizi zayıflıklarımızla ve konfor, rahatlık, tedbir, mantık ve uygarlık isteklerimizle kandırır. Tekrardan savaş suçlarına ve soykırıma izin veriyorsak eğer ne tür bir uygarlık için savaşıyoruz? Şimdiki zamanda gerçekleşen cinayetleri ve sefaleti görmezden gelip sadece geçmiş ve gelecek hakkında konuşuyorsak çocuklarımıza ve torunlarımıza ne tür bir dünya bırakıyoruz?
This is not chess. This is not a battle between opposite colors, but of opposite values. Freedom, life and love versus tyranny, death and hatred.
Bu, satranç değil. Bu zıt renkler arasındaki bir savaş değil, zıt değerler arasındaki bir savaş. Özgürlük, yaşam ve sevgi zorbalığa, ölüme ve nefrete karşı.
This is not chess. But sometimes things are black and white. Sometimes you have to fight for what you believe. Or you lose it.
Bu, satranç değil. Ama bazen her şey siyah ve beyazdan ibarettir. Bazen inandığınız şeyler için savaşmak zorundasınız yoksa kaybedersiniz.
This is not chess. There are no draws, no compromises in our battle with true evil. It's win or lose. And so we must fight. And so we must win. (Ukrainian) Slava Ukraini! Glory to Ukraine. Glory to freedom.
Bu, satranç değil. Saf kötülükle savaşımızda ne beraberlik ne de uzlaşma var. Ya kazanırız ya da kaybederiz. Bu yüzden savaşmak zorundayız. Bu yüzden kazanmak zorundayız. (Ukraynaca) Slava Ukraini! Şan olsun Ukrayna’ya. Şan olsun özgürlüğe.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)