I'm going to talk about some of my discoveries around the world through my work. These are not discoveries of planets or new technologies or science. They're discoveries of people and the way people are, and new leadership.
Çalışmalarım vasıtasıyla dünya çapında... ...keşiflerimin birkaçından... ...bahsedeceğim. Bunlar gezegenlerin... ...yeni teknolojilerin... ...ya da bilimin keşifleri değil. Onlar insanların keşifleri ve... ...takip ettikleri yol ile yeni liderliktir.
This is Benki. Benki is a leader of the Ashaninka Nation. His people live in Brazil and in Peru. Benki comes from a village so remote up in the Amazon that to get there, either you have to fly and land on water, or go by canoe for several days. I met Benki three years ago in Sao Paulo when I'd brought him and other leaders from indigenous peoples to meet with me and leaders from around the world, because we wanted to learn from each other. We wanted to share our stories with each other.
Bu Benki. Benki Ashaninka halkının önderidir. Halkı Brezilya... ...ve Peru'da yaşıyor. Benki, oraya gitmek için... ...ya uçağa binip ve suya iniş yapmak... ...ya da birkaç gün boyunca... ...Kano yolculuğu yapmak zorunda olduğunuz... ...Amazon'un oldukça uzak bir köyünden geliyor. Benki ile üç yıl önce... ...benle ve tüm dünyadan liderler ile görüşmesi için... ...onu ve yerli halktan diğer liderleri getirdiğimde... ...Sao Paulo'da tanıştım... ...çünkü birbirimizden birşeyler öğrenmek istedik. Birbirimizle hikayelerimizi paylaşmak istedik.
The Ashaninka people are known throughout South America for their dignity, their spirit and their resistance, starting with the Incas and continuing through the 19th century with the rubber tappers. Today's biggest threat to the Ashaninka people and to Benki comes from illegal logging -- the people who come into the beautiful forest and cut down ancient mahogany trees, float them down the river to world markets. Benki knew this. He could see what was happening to his forest, to his environment, because he was taken under his grandfather's wing when he was only two years old to begin to learn about the forest and the way of life of his people. His grandfather died when he was only 10. And at that young age, 10 years old, Benki became the paje of his community. Now, in the Ashaninka tradition and culture, the paje is the most important person in the community. This is the person who contains within him all the knowledge, all the wisdom of centuries and centuries of life, and not just about his people, but about everything that his people's survival depended on: the trees, the birds, the water, the soil, the forest. So when he was only 10 and he became the paje, he began to lead his people. He began to talk to them about the forest that they needed to protect, the way of life they needed to nurture. He explained to them that it was not a question of survival of the fittest; it was a question of understanding what they needed to survive and to protect that.
Ashaninka halkı... ...tüm Güney Amerika'da İnkalarla başlayan... ...ve 19. yüzyıl süresince kauçuk reçinesi... ...alma işiyle uğraşanlarla... ...varlığını sürdüren, haysiyetleri... ... ruhları ve dirençleriyle... ...bilinen bir halktır. Günümüzde Ashaninka halkı ve Benki için... ...en büyük tehdit... ...yasadışı ağaç kesiminin yapılmasıdır... ...ve insanlar güzel ormana gelip... ...eski maun ağaçlarını kesiyor... ...ve bunları dünya pazarları için nehrin aşağısına doğru yüzdürüyor. Benki bunu biliyordu. Ormanına ve çevresine ne olduğunu görebiliyordu... ...çünkü ormanı ve halkının yaşam biçimini... ...öğrenmeye başlaması için yanlızca... ...iki yaşındayken büyük babasının... ...kanatları altına alındı. On yaşındayken büyükbabası öldü. Ve o küçük yaşta, on yaşındayken... ...kabilesinin Pajesi oldu. Şu anda Ashaninka geleneğinde ve kültüründe... ...kabiledeki en önemli... ...kişi Paje'dir. Bu insan, sadece kendi halkı... ...hakkında değil, aynı zamanda... ...halkının hayatta kalması için... ....bağlı olduğu ağaçlar, kuşlar... ...su, toprak, orman gibi her şey hakkında... ...yüzyılların tüm bilgisini ve ilmini... ...içinde barındıran birisidir. Bu yüzden, sadece on yaşında ve bir Paje olduğunda... ...halkına yol göstermeye başladı. Onlarla, çocuk yetiştirmek için... ...gerekli olan, ormanları korumanın gerekliliği... ...hakkında konuşmaya başladı. Onlara, bunun en güçlü olanın yaşamasını... ...sürdürme ilkesi konusu olmadığını... ...yaşamlarını sürdürmek için ve korumaları gereken birşey... ...olarak anlamanın konusu... ...olduğunu açıkladı.
Eight years later, when he was a young man of 18, Benki left the forest for the first time. He went 3,000 miles on an odyssey to Rio to the Earth Summit to tell the world what was happening in his tiny, little corner. And he went because he hoped the world would listen. Some did, not everybody. But if you can imagine this young man with his headdress and his flowing robe, learning a new language, Portuguese, not to mention English, going to Rio, building a bridge to reach out to people he'd never met before -- a pretty hostile world. But he wasn't dismayed.
Sekiz yıl sonra, Benki ormandan ilk kez onsekiz yaşında... ...genç bir delikanlıyken ayrıldı. Onun minik, küçük köşesinde... ...neler olduğunu dünyaya anlatmak için... ...Rio'ya dünya zirvesine doğru... ...1600 km'lik bir yolculuğa gitti. Ve dünyanın dinleyeceğini umduğu için gitti. Bazıları dinledi, herkes değil. Ancak bu genç adamın... ...ingilizceyi saymıyorum, yeni bir dili, Portekizceyi... ...öğrendiğini, Rio'ya gittiğini, daha önce... ...hiç tanışmadığı insanlara... ...ulaşmak için oldukça... ...düşmanca bir dünyada... ...bir köprü oluşturduğunu... ...düşünebilirsin. Fakat o umutsuzluğa düşmedi.
Benki came back to his village full of ideas -- new technologies, new research, new ways of understanding what was going on. Since that time, he's continued to work with his people, and not only the Ashaninka Nation, but all the peoples of the Amazon and beyond. He's built schools to teach children to care for the forest. Together, he's led the reforestation of over 25 percent of the land that had been destroyed by the loggers. He's created a cooperative to help people diversify their livelihoods. And he's brought the internet and satellite technology to the forest -- both so that people themselves could monitor the deforestation, but also that he could speak from the forest to the rest of the world. If you were to meet Benki and ask him, "Why are you doing this? Why are you putting yourself at risk? Why are you making yourself vulnerable to what is often a hostile world?" he would tell you, as he told me, "I asked myself," he said, "What did my grandparents and my great-grandparents do to protect the forest for me? And what am I doing?"
Benki, köyüne yeni teknolojiler... ...yeni araştırmalar, dünyada neler olup bittiğini... ...anlamaya dair yeni yollarla ilgili fikirlerle dolu olarak döndü. O zamandan bu yana... ...halkı ile çalışmaya devam etti... ...ve sadece Ashaninka milleti ile değil... ...Amazon ve haricinde ki bütün halkla. Çocuklara, ormanları korumayı öğretmek için... ...okullar inşa etti. Birlikte, ağaç kesiciler ile tahrip edilmiş arazinin... ...yüzde yirmibeşinden fazlasını... ...yeniden ağaçlandırmaya öncülük etti. İnsanlara geçim kaynaklarını çeşitlendirmelerine... ...yardımcı olmak için bir kooperatif oluşturdu. Ve ormana interneti ve uydu teknolojisini... ...getirdi... ...ve böylece insanlar ormanların tahrip edildiğini... ...kendi gözleriyle görebilir... ...ve ayrıca, Benki ormandan dünyanın... ...geri kalanı ile konuşabilirdi. Benki'yle karşılaşırsanız ona... "Bunu neden yapıyorsun?... ...Neden kendini riske atıyorsun?... ...Neden kendini düşmanca bir dünyada... ...savunmasız bırakıyorsun?" diye sorun... ...bana söylediği gibi... ...sana, "Büyük ebeveynlerim ve... ...büyük büyük ebeveynlerim benim için ormanı... ...korumak adına ne yaptı?... ...Ve ben ne yapıyorum? diye... ... kendime sordum" diyecek.
So when I think of that, I wonder what our grandchildren and our great-grandchildren, when they ask themselves that question, I wonder how they will answer. For me, the world is veering towards a future we don't much want when we really think about it deep inside. It's a future we don't know the details of, but it's a future that has signs, just like Benki saw the signs around him. We know we are running out of what we need. We're running out of fresh water. We're running out of fossil fuels. We're running out of land. We know climate change is going to affect all of us. We don't know how, but we know it will. And we know that there will be more of us than ever before -- five times as many people in 40 years than 60 years ago. We are running out of what we need. And we also know that the world has changed in other ways, that since 1960 there are one-third as many new countries that exist as independent entities on the planet. Egos, systems of government -- figuring it out -- massive change. And in addition to that, we know that five other really big countries are going to have a say in the future, a say we haven't even really started to hear yet -- China, India, Russia, South Africa and Benki's own Brazil, where Benki got his civil rights only in the 1988 constitution.
Dolayısıyla bunu düşündüğümde... ...torunlarımızın ve torunlarımızın çocuklarının... ...ne yapacağını... ...ve kendilerine bu soruyu sorduklarında... ...nasıl bir cevap vereceklerini merak ediyorum. Bana göre dünya, üzerinde gerçekten düşündüğümüzde... ...çok da istemediğimiz... ...bir geleceğe doğru dönüyor. Ama, Benki'nin etrafında gördüğü belirtiler gibi... ...belirtileri olan bir geleceğin detaylarını... ...bilmediğimiz bir gelecek. İhtiyacımız olan şeylerin tükettiğimizi biliyoruz. Temiz su tüketiyoruz. Fosil yakıtlar tüketiyoruz. Doğal kaynakları tüketiyoruz. İklim değişikliğinin hepimizi etkileyeceğini biliyoruz. Nasıl bilmiyoruz, ama olacağını biliyoruz. Ve kırk yıl içerisinde altmış yıl... ...öncekinden beş kat daha fazla... ...insanın var olacağımızı biliyoruz. İhtiyacımız olan şeyi tüketiyoruz. Ayrıca dünyanın başka şekillerde de... ...değiştiğinin farkındayız... ...ve 1960 yılından beri... ...gezegenimizde bağımsız bir varlık olarak var olan... ...üçte bir oranında daha fazla ülke var. Benlikler, hükümet sistemleri... ...bunun kitlesel değişim... ...olduğunu düşünüyor. Ve bunun yanı sıra... ...diğer beş büyük ülkenin... ...gelecekte henüz duymaya başlamaya... ...alışık olmadığımız biçimde söz sahibi olacağını biliyoruz... ...Çin, Hindistan... ...Rusya, Güney Afrika... ...ve Benki'nin sivil haklarını yalnızca... ...1988 anayasasında... ...kazandığı brezilyası.
But you know all that. You know more than Benki knew when he left his forest and went 3,000 miles. You also know that we can't just keep doing what we've always done, because we'll get the results we've always gotten. And this reminds me of something I understand Lord Salisbury said to Queen Victoria over a hundred years ago, when she was pressing him, "Please change." He said, "Change? Why change? Things are bad enough as they are." We have to change. It's imperative to me, when I look around the world, that we need to change ourselves. We need new models of what it means to be a leader. We need new models of being a leader and a human in the world.
Fakat bütün bunları biliyorsunuz. Benki'nin ormanını terk edip 1600 km gittiği zaman ki... ...bildiğinden daha fazlasını biliyorsun. Her zaman almış olduğumuz sonuçları... ...elde edeceğimiz için, her zaman yapmış... ...olduğumuz şeyleri yapmaya... ...sadece devam edemediğimizi sen de biliyorsun. Ve bu bana "lütfen değişiklik" diye... ...baskı yaptığında, Lord Salisbury'nin yüzyılı aşkın... ...bir süre önce Kraliçe Victoria'ya söylediği bir şeyi anımsatıyor. "Değişiklik ne?... ...Niçin değişiklik?... ...Durum onların var olduğu gibi yeterince kötü." dedi. Değiştirmek zorundayız. Kendimizi değiştirmemiz gereken dünyanın bütününe... ...baktığım zaman bu benim için bir zorunluluk. Bir lider olma niyetinde olan yeni modellere ihtiyaç duyuyoruz. Biz dünyada bir lider ve bir insan olan... ...yeni modellere ihtiyaç duyuyoruz.
I started life as a banker. Now I don't admit to that to anybody but my very close friends. But for the past eight years, I've done something completely different. My work has taken me around the world, where I've had the real privilege of meeting people like Benki and many others who are making change happen in their communities -- people who see the world differently, who are asking different questions, who have different answers, who understand the filters that they wear when they go out into the world.
Hayata bir bankacı olarak başladım. Şimdi çok yakın arkadaşlarımda dahil... ...kim olursa olsun bunu kabul etmiyorum. Ama son sekiz yıldır... ...tamamen farklı birşey yapıyorum. Çalışmam tüm dünyada beni ele geçirdi... ...ve Benki gibi kişilerle ve onların toplumlarında... ...değişimi sağlayan daha pek çoklarıyla... ...tanışma ayrıcalığına... ...sahip olduğum yerde... ...insanlar, dünyayı daha farklı... ...gören, farklı sorular soran, farklı... ...cevaplar veren ve... ...dünyaya gönderildiklerinde kuşandıkları... ...süzgeçlerin farkında olan kişilerdir.
This is Sanghamitra. Sanghamitra comes from Bangalore. I met Sanghamitra eight years ago when I was in Bangalore organizing a workshop with leaders of different NGO's working in some of the hardest aspects of society. Sanghamitra didn't start life as a leader of an NGO, she started her career as university professor, teaching English literature. But she realized that she was much too detached from the world doing that. She loved it, but she was too detached. And so in 1993, a long time ago, she decided to start a new organization called Samraksha focused on one of the hardest areas, one of the hardest issues in India -- anywhere in the world at the time -- HIV/AIDS. Since that time, Samraksha has grown from strength to strength and is now one of the leading health NGO's in India. But if you just think about the state of the world and knowledge of HIV/AIDS in 1993 -- in India at that time it was skyrocketing and nobody understood why, and everyone was actually very, very afraid. Today there are still three million HIV-positive people in India. That's the second largest population in the world.
Bu Sanghamitra. Sanghamitra Bangalore'den geliyor. Sanghamitra ile, Bangalore’de toplumun... ...en zorlu yönlerinden bazılarında çalışan... ...farklı Sivil Toplum Kuruluşlarının liderleriyle... ...bir seminer düzenlediğimde tanıştım. Sanghamitra hayata bir sivil toplum örgütü lideri... ...olarak başlamadı... ...kariyerine, İngiliz edebiyatı dersleri veren... ...bir üniversite profesörü olarak başladı. Fakat dünyada bunu yapanlardan çok fazla ilişkisinin kopmuş olduğunu farketti. İşini seviyordu, fakat çok fazla ilişkisi kopmuştu. Bu nedenle uzun zaman önce.... ...1993'te Hindistan'daki o dönemlerde... ...dünyanın her yerindeki en zorlu... ...alanlardan, en ağır meselelerden... ...biri olan HIV/AIDS üzerinde... ...odaklanan ve Samraksha... ...adı verilen yeni bir örgüt... ...başlatmaya karar verdi. O zamandan beri, şu an Hindistanın önde gelen Sağlık... ...Sivil Toplum Kuruluşlarından biri olan Samraksha... ...gittikçe güçlenerek büyüdü. Ama, sadece 1993'de... ...dünya devletlerini ve HIV/AIDS... ...bilgisini düşünürsen... ...Hindistan'da, 1993 yılında, birden hızla yükseldi... ...ve hiç kimse sebebini anlamadı... ...herkes gerçekten çok fazla korkmuştu. Bugün Hindistan'da hala... ...üç milyon HIV enfeksiyonlu insan var. Bu dünyadaki en büyük ikinci nüfus.
When I asked Sanghamitra, "How did you get from English literature to HIV/AIDS?" not an obvious path, she said to me, "It's all connected. Literature makes one sensitive, sensitive to people, to their dreams and to their ideas." Since that time, under her leadership, Samraksha has been a pioneer in all fields related to HIV/AIDS. They have respite homes, the first, the first care centers, the first counseling services -- and not just in urban, 7-million-population Bangalore, but in the hardest to reach villages in the state of Karnataka. Even that wasn't enough. She wanted to change policy at the government level. 10 of their programs that she pioneered are now government policy and funded by the government. They take care of 20,000-odd people today in over 1,000 villages around Karnataka.
Sanghamitra'ya " Nasıl İngiliz edebiyatından... ...HIV/AIDS hastalığına geçiş yaptın?"... ...diye sorduğumda... ...aslında açık bir yol değil... ...bana "Hepsi bağlantılı... ...ve Edebiyat, onların hayallerini ve... ...fikirlerini, insanların hassasiyetlerini... ... daha duyarlı hale getiriyor" diye... ...cevap verdi. O zamandan beri, onun önderliğinde... ...Samraksha, HIV/AIDS hastalığı... ...ile ilgili tüm alanlarda... ...bir öncü olmuştur. Sadece yedi milyon nüfuslu... ...Bangalore kentinde değil... ...Karnataka eyaletinde ulaşımı zor olan köylerde... ...ilk tatil evlerini, ilk bakım merkezlerini... ...ve ilk danışma hizmetlerini... ...yaptırdılar. Bu bile yeterli değildi. Hükümet düzeyinde politika değişikliği istedi. Onun öncülük ettiği programlarının 10'u... ...şu an hükümet tarafından finanse edilen bir devlet politikasıdır. Karnataka çevresinde bulunan 1,000'den fazla köylerde... ...bugün 20,000 küsür kişinin bakımını üstleniyorlar.
She works with people like Murali Krishna. Murali Krishna comes from one of those villages. He lost his wife to AIDS a couple of years ago, and he's HIV-positive. But he saw the work, the care, the compassion that Sanghamitra and her team brought to the village, and he wanted to be part of it. He's a Leaders' Quest fellow, and that helps him with his work. They've pioneered a different approach to villages. Instead of handing out information in pamphlets, as is so often the case, they bring theater troupes, songs, music, dance. And they sit around, and they talk about dreams.
Murali Krishna gibi insanlarla çalışıyor. Murali Krishna bu köylerin birinden geldi. Birkaç yıl önce AIDS hastalığı yüzünden eşini kaybetti... ...ve onda HIV enfeksiyonu var. Ancak, Sanghramitra ve ekibinin... ...köye getirdiği şefkat, bakım... ...ile çalışmayı gördü... ...ve bunun bir parçası olmak istedi. O bir Leaders'Quest üyesi ve bu durum ona çalışmalarında yardımcı oluyor. Köyler için farklı bir yaklaşıma öncülük etti. Çoğunlukla olduğu gibi... ...broşürlerde bilgi dağıtmak yerine... ...tiyatro topluluklarını, şarkı, müzik... ...ve dansı kazandırıyorlar. Ve oturup... ...hedefler hakkında konuşuyorlar.
Sanghamitra told me just last week -- she had just come back from two weeks in the villages, and she had a real breakthrough. They were sitting in a circle, talking about the dreams for the village. And the young women in the village spoke up and said, "We've changed our dream. Our dream is for our partners, our husbands, not to be given to us because of a horoscope, but to be given to us because they've been tested for HIV." If you are lucky enough to meet Sanghamitra and ask her why and how, how have you achieved so much? She would look at you and very quietly, very softly say, "It just happened. It's the spirit inside."
Sanghamitra, yanlızca geçen hafta... ...bana köye sadece iki haftadan beri geldiğini... ...kendisinin gerçek bir buluş olduğunu anlattı. Bir daire içinde oturmuş, köy için hedefleri hakkında konuşuyorlardı. Ve köyde genç bir kadın açıkça konuştu ve... ..."Hedeflerimizi değiştirdik ve... ...bizim hedeflerimiz arkadaşlarımız... ...ve eşlerimiz içindir... ...bize bir yıldız falından dolayı verilmez... ...fakat HIV virüsünden dolayı... ... test edildikleri için verilir. Sanghamitra ile tanışmak için yeteri kadar şanslıysanız... ...ona niçin ve nasıl diye sorun... ...ve bunca şeyi nasıl elde ettiniz? deyin. Sana bakacak... ...ve çok sessiz ve yumuşak bir sesle... ..."Sadece oldu ve o içeride bir cesaret"... ...diye cevap verecek.
This is Dr. Fan Jianchuan. Jianchuan comes from Sichuan Province in southwest China. He was born in 1957, and you can imagine what his childhood looked like and felt like, and what his life has been like over the last 50 tumultuous years. He's been a soldier, a teacher, a politician, a vice-mayor and a business man. But if you sat down and asked him, "Who are you really, and what do you do?" He would tell you, "I'm a collector, and I curate a museum." I was lucky; I had heard about him for years, and I finally met him earlier this year at his museum in Chengdu.
Bu Dr. Fan Jianchuan. Jianchuan Çinin güneybatısındaki... ...Sichuan eyaletinden geliyor. 1957 yılında doğdu... ...ve çocukluğunun neye benzediğini... ...ve ne hissettiğini... ...çalkantılı son elli yılda, hayatının... ...nasıl olduğunu hayal edebilirsiniz. O bir asker, bir öğretmen... ...bir politikacı, bir belediye başkanı... ...ve bir iş adamı oldu. Fakat oturup ona "Aslında sen kimsin?"... ...ve "Ne yapıyorsun?" diye sorduysan... ...sana "Ben bir koleksiyoncuyum ve... ...bir müze papazıyım" diyecek. Şanslıydım, çünkü yıllardır onu duyuyordum... ...ve sonunda onunla bu yılın başlarında... ...Chengdu'daki müzesinde tanıştım.
He's been a collector all of his life, starting when he was four or five in the early 1960's. Now, just think of the early 1960's in China. Over a lifetime, through everything, through the Cultural Revolution and everything afterward, he's kept collecting, so that he now has over eight million pieces in his museums documenting contemporary Chinese history. These are pieces that you won't find anywhere else in the world, in part because they document parts of history Chinese choose to forget. For example, he's got over one million pieces documenting the Sino-Japanese War, a war that's not talked about in China very much and whose heroes are not honored. Why did he do all this? Because he thought a nation should never repeat the mistakes of the past.
Bütün hayatı boyunca, aslında 1960'lı yılların başlarında... ...dört veya beş yaşındayken başladığı bir koleksiyoncu oldu. Şimdi sadece Çin'deki 1960'lı yılların başındaki düşüncesinde. Bir ömür boyunca, Kültür Devrimi... ...ve sonrasındaki herşey vasıtasıyla... ...koleksiyon yapmaya devam etti... ...ve dolayısıyla şu anda müzesinde... ...modern Çin tarihini belgeleyen sekiz milyondan... ...fazla parça bulunmaktadır. Bunlar, kısmen tarihin Çinlilerin unutmayı... ...tercih ettiği kısımlarını belgelediği için... ...dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayacağınız parçalardır. Örneğin, Çin'de hakkında pek fazla konuşulmayan... ...ve kahramanlarının onurlu olmadığı... ... Çin-Japon Savaşını belgeleyen... ...bir milyonun üzerinde parçası var. Bütün bunları niçin yaptı? Çünkü, bir milletin... ...geçmişteki hataları asla tekrarlamamaları gerektiğini düşündü.
So, from commissioning slightly larger than life bronze statues of the heroes of the Sino-Japanese War, including those Chinese who then fought with each other and left mainland China to go to Taiwan, to commemorating all the unknown, ordinary soldiers who survived, by asking them to take prints of their hands, he is making sure -- one man is making sure -- that history is not forgotten. But it's not just Chinese heroes he cares about. This building contains the world's largest collection of documents and artifacts commemorating the U.S. role in fighting on the Chinese side in that long war -- the Flying Tigers. He has nine other buildings -- that are already open to the public -- filled to the rafters with artifacts documenting contemporary Chinese history. Two of the most sensitive buildings include a lifetime of collection about the Cultural Revolution, a period that actually most Chinese would prefer to forget. But he doesn't want his nation ever to forget.
Çin-Japon Savaşı kahramanlarının... ...ve kendileriyle savaşıp Çin topraklarının... ...Tayvan'a gitmesine neden olan... ...Çinlilerin gerçeğinden biraz büyük... ...bronz heykellerini dahil edip... ...ve parmak izlerini alıp... ...hayatta kalan tüm bilinmeyen... ...ve sıradan askerleri... ...anıp, tarihin unutulmamasını... ...garantiliyor ve bunu tek bir adam... ...garantiliyor. Fakat ilgilendiği sadece Çinin kahramanları değil. Bu bina, Çin tarafında ki mücadelede... ...o uzun savaşta... ... ABD'nin rolü anısına... ...belgelerin ve eserlerin olduğu... ...dünyanın en büyük... ...koleksiyonunu içeriyor. Çağdaş Çin tarihini belgeleyen... ...eserler ile kirişlerle dolu olan... ...halen halka açık... ...başka dokuz binaya sahip. En hassas binaların ikisi... ...aslında birçok Çinlinin unutmayı... ...tercih edeceği Kültür Devrimi... ...ile ilgili bir yaşam... ...koleksiyonu içerir. Fakat asla unutmadığı... ...halkını istemiyor.
These people inspire me, and they inspire me because they show us what is possible when you change the way you look at the world, change the way you look at your place in the world. They looked outside, and then they changed what was on the inside. They didn't go to business school. They didn't read a manual, "How to Be a Good Leader in 10 Easy Steps." But they have qualities we'd all recognize. They have drive, passion, commitment. They've gone away from what they did before, and they've gone to something they didn't know. They've tried to connect worlds they didn't know existed before. They've built bridges, and they've walked across them. They have a sense of the great arc of time and their tiny place in it. They know people have come before them and will follow them. And they know that they're part of a whole, that they depend on other people. It's not about them, they know that, but it has to start with them. And they have humility. It just happens.
Bu insanlar bana ilham veriyorlar... ...ve dünyadaki yerinizde gördüğünüz... ...şekil değiştiren dünyaya baktığımızda... ...neyin mümkün olduğunu bize gösterdikleri için... ...onlar bana ilham veriyor. Dışına baktılar... ...ve sonra da içinde olanı değiştirdiler. Onlar ticaret okuluna gitmediler. "On kolay adımda iyi bir lider nasıl olunur?"... ...adlı bir kılavuz okumadılar. Fakat hepimizin farkında olduğu niteliklere sahipler. Onlarda gayret, tutku ve bağlılık var. Önceki yaptıklarından... uzaklaştılar... ...ve bilmedikleri şeye doğru... ...ilerlediler. Daha önce var olduğunu bilmediğimiz... ...hayatlara bağlanmayı denediler. Köprüler inşa ettiler, ve onların arasında yürüdüler. Zamanın büyük yayı hissine sahipler... ...ve burası onların küçük yeri. İnsanların kendilerinden önce var olduklarını... ...ve onlardan sonra da var olacaklarını biliyorlar. Ve diğer insanlara bağlı oldukları... ...bir bütünün parçası olduklarını da biliyorlar. Onlar ile ilgili değil, bunu biliyorlar... ...fakat onlarla başlamak zorunda. Ve alçakgönüllüler. Olan yanlızca bu.
But we know it doesn't just happen, don't we? We know it takes a lot to make it happen, and we know the direction the world is going in. So I think we need succession planning on a global basis. We can't wait for the next generation, the new joiners, to come in and learn how to be the good leaders we need. I think it has to start with us. And we know, just like they knew, how hard it is. But the good news is that we don't have to figure it out as we go along; we have models, we have examples, like Benki and Sanghamitra and Jianchuan. We can look at what they've done, if we look. We can learn from what they've learned. We can change the way we see ourselves in the world. And if we're lucky, we can change the way our great-grandchildren will answer Benki's question.
Fakat biz sadece olmadığını biliyoruz, değil mi? Gerçekleşmesi için bir çoğu şeyi barındırdığını... ...ve dünyanın gittiği yönü biliyoruz. Bu nedenle, küresel bazda yedekleme planlamasına... ...ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Gelmelerini ve ihtiyacımız olan nasıl iyi liderler olunacağını öğrenmelerini... ...gelecek nesilden ve aramıza yeni katılanlardan bekleyemeyiz. Bizden kaynaklandığını düşünüyorum. Ve onların bildiği gibi... ...ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Müjdeli haber, Benki, Sanghamitri ve Jianchuan gibi... ...sahip olduğumuz yeni modeller ve yeni örnekleri... ...desteklerken çaresine bakmamamızdır. Eğer bakarsak, neler yapmış olduklarını görebiliriz. Onların öğrendiklerinden bizler de öğrenebiliriz. Dünyada ki kendimize bakışımızı değiştirebiliriz. Ve eğer şanslıysak... ...torunlarımızın çocuklarının Benki'nin sorularına... ...cevap vereceği tarzı... ...değiştirebiliriz.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)