Welcome one and all! It’s time to grab your seat for the biggest battle in the soon-to-be-formed universe. That’s right— the Big Bang is about to go down! In one corner is the force that brings all matter together. It acts on any particle with mass, and its range is infinite— give it up for gravity! In the other corner, our contender can push matter away with spectacular strength. When the going gets tough, this fighter just gets tougher. That’s right, it’s pressure!
Hepiniz hoş geldiniz! Çok yakında evreni yeniden şekillendirecek büyük savaş için koltuklarınızda yerinizi alma zamanı. Doğru duydunuz! Big-bang başlamak üzere. Bir köşede, tüm maddeleri bir araya getiren güç... Kütle halindeki tüm moleküllerde etkili. Ve menzeliyse sınırsız. Alkışlar yer çekimine!... Diğer köşedeki rakip ise benzersiz bir güçle kütleye baskı yapabiliyor. İşler zorlaştığında bu savaşçı daha da karşı konulamaz oluyor. Evet! İşte basınç!
Over the next several hundred thousand years, these two contenders will be wrestling for the fate of the universe. That’s right folks, the ripple effects of this historic match will shape the structure of the universe as we know it today. But what are these powers fighting over? We’ll find out when the Big Bang hits right... now!
Bu iki rakip önümüzdeki birkaç yüz bin yıl boyunca evrenin kaderini belirlemek için mücadele edecek. Doğru duydunuz millet! Bu tarihi karşılaşmanın dalga etkisi, bugün bildiğimiz bu evrenin yapısını yeniden şekillendirecek. Peki bu güçler ne uğruna savaşıyor? Bunu Big-bang başlar başlamaz anlayacağız. Yani... şimdi...
Let’s zoom in for the play-by-play.
Hadi, oyunu adım adım takip için yaklaşalım.
This epic event has brought three components into our infant universe. Dark matter, which only interacts with gravity. Baryonic matter, which makes up all matter you’ve ever seen, is affected by both gravity and pressure. And radiation composed of innumerable particles of light, also known as photons.
Bu efsanevi hadise henüz yavru olan evrenimize üç bileşeni getirdi: Yalnızca yer çekimiyle etkileşime geçen karanlık madde, hem yer çekimi hem basınçtan etkilenen, gördüğünüz her şeyi oluşturan baryonik madde ve foton olarak da bilinen sayısız ışık moleküllerinin bir araya gelmesiyle oluşmuş radyasyon.
In the moments just after the Big Bang, all three components are in equilibrium, meaning no one location is denser than another. But as the universe starts expanding, differences in density start to emerge. Gravity immediately gets to work pulling matter together. Dark matter begins to collect at the center of these increasingly dense regions, forming the foundations of future galaxies.
Big-bang’in hemen sonrasındaki dakikalarda bu üç bileşen denge içinde, yani hiçbir tarafı diğer tarafından daha yoğun değil Ancak evren genişlemeye başlar başlamaz farklı yoğunluklar meydana geliyor. Yer çekimi hemen kütleleri çekmeye başlayarak işe koyuluyor. Karanlık madde bu gitgide yoğunlaşan, gelecekteki gezegenlerin temelleri olan alanları merkezinde toplamaya başlıyor.
Meanwhile, pressure begins gathering its strength. In this hot, high-energy environment, protons and electrons can’t come together to form atoms, so these loose particles zip around, freely interacting with ambient photons. The result is almost a fluid of baryonic matter and radiation. But the closer these baryonic particles get, the hotter the fluid becomes, pushing photons to ping around with incredible force. This is the power of pressure, specifically radiation pressure, battling to push things apart.
O sırada basınç iyice gücünü topluyor. Bu yüksek enerji ortamında protonlar ve elektronlar atomları meydana getirmek için bir araya gelemiyor ve başıboş moleküller ortamda bulunan fotonlarla etkileşime girerek etrafta dolaşıyor. Ortaya adeta akışkan bir baryonik madde ve radyasyon çıkıyor. Fakat bu baryonik moleküller ne kadar yakınlaşırsa akıcı madde o kadar ısınıyor ve fotonları iterek güçlü bir şekilde oradan oraya hareket ettiriyor. İşte bu basıncın, özellikle radyasyon basıncının iterek şeyleri ayırma mücadelesi.
With each of gravity’s vicious tugs squeezing photons and matter together, pressure exerts a forceful shove back. And as the two giants struggle, they heave this fluid back and forth— creating massive waves called baryonic acoustic oscillations. Moving at almost two thirds the speed of light these BAOs ripple across space, impacting the universe on the biggest scale imaginable. These rolling waves determine the distribution of matter throughout space, meaning that today— almost 14 billion years after this fight began— we're more likely to find galaxies at their peaks and empty space in their troughs. And that’s not all. We can still see these ripples in the background radiation of the universe, a permanent reminder of this epic brawl.
Yer çekiminin foton ve maddeleri birlikte sıkıştıran her şiddetli çekimine, basınç, muazzam bir itiş gücüyle karşılık veriyor. Ve bu iki dev mücadele ederken sıvıyı ileri geri hareket ettirerek baryonik akustik salınım adı verilen dev dalgalar oluşturuyorlar. Bu BAS’ler neredeyse ışığın üçte iki hızında hareket ederek boşlukta dalgalanıyor ve evreni akla gelebilecek en üst düzeyde etkiliyor. Bu dalgalar uzay boyunca madde dağılımını belirliyor; bu da bugün -bu mücadelenin başalmasından yaklaşık 14 milyar yıl sonra- onların ucunda galaksileri, oluğunda boş alanları bulma olasılığımızın daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Bununla da kalmıyor. Bu dalgalanmaları, destansı mücadelenin daimi hatırlatıcısı olarak evrenin arka planındaki radyasyonda hala görebiliyoruz.
But after being locked in a stalemate for roughly 370,000 years, the tide of our battle finally begins to turn. After all this time, the heat from the Big Bang has dissipated significantly, cooling the universe down to a temperature at which loose electrons start to pair up with protons. Known as the “era of recombination,” this stops electrons from recklessly pinging around. This allows light to stream freely for the first time, illuminating the universe. These photons now only exert a tiny force on the neutral atoms they interact with, gradually reducing the power of pressure.
Aşağı yukarı 370 bin yıllık kısır döngünün ardından mücadelenin akışı nihayet değişmeye başlıyor. Tüm bu zaman sonrasında, Big-bang’den gelen ısı önemli ölçüde dağılarak evrenin ısısını, serbest haldeki elektronların, protonlarla bir araya gelebileceği sıcaklığa düşürüyor. “Büyük Birleşme Dönemi” olarak bilinen bu dönem elektronların pervasızca gezinmesinin son bulduğu ışığınsa ilk kez özgürce evreni aydınlatarak dolaştığı dönemdir. Şimdilerde bu fotonlar etkileştikleri nötr atomlar üzerinde azıcık bir güç kullanarak basıncın kuvvetini gitgide azaltıyorlar.
And with that, it’s time to crown our champion! The undefeated force, the most pervasive power in the universe: it’s gravity! And yet, this rivalry isn’t over. A similar battle continues between these two sworn enemies today, within every single star. As gravity pulls a star’s gas inward, pressure increases and pushes the matter back outward. This push and pull keeps the Sun, and all other stars, stable for billions of years. In fact, this clash of the titans is the same reason Earth’s atmosphere doesn’t collapse to the ground. So while their greatest fight might have ended, these two warriors are still to be locked in combat— even as a new challenger approaches.
Ve bunun sonucunda ise şampiyonumuzu taçlandırma zamanı geliyor! Evrendeki en nüfuzlu yenilmez güç: Yer çekimi! Ancak bu mücadele henüz sona ermedi. Bu iki ezeli rakip arasındaki benzer mücadele her bir yıldız içerisinde devam etmekte. Yer çekimi bir yıldızın gaz bulutunu içine çekmeye başlar başlamaz basınç artar ve maddeyi dışarı doğru iter. Bu itme ve çekme Güneş ve diğer yıldızları milyarlarca yıl istikrarlı bir halde tutar Esasında, bu devlerin savaşma sebebi Dünya atmosferinin çökmeme sebebiyle aynı. Onların büyük savaşı sona ermiş olabilir ancak bu iki savaşçı, hala mücadele içinde olacaklar, yeni bir rakip yaklaşmakta olsa bile...