Early visions of wireless power actually were thought of by Nikola Tesla basically about 100 years ago. The thought that you wouldn't want to transfer electric power wirelessly, no one ever thought of that. They thought, "Who would use it if you didn't?" And so, in fact, he actually set about doing a variety of things. Built the Tesla coil. This tower was built on Long Island back at the beginning of the 1900s. And the idea was, it was supposed to be able to transfer power anywhere on Earth. We'll never know if this stuff worked. Actually, I think the Federal Bureau of Investigation took it down for security purposes, sometime in the early 1900s.
İlk kablosuz güç vizyonu Nikola Tesla tarafından, bundan yaklaşık yüz yıl kadar önce düşünüldü. Elektriksel gücü kablosuz olarak iletme düşüncesi kimsenin aklına yatmazdı, zaten kimsenin de aklına gelmedi. "Kablosuz dağıtsak kim kullanacak?" kanaati hakimdi. Sonunda, Tesla değişik şeyler denemeye başladı. Tesla bobinini inşaa etti. Bu kule 1900'lerin başlarında Long Island'a dikildi. Bunu yapmadaki amacı, dünyanın herhangi bir yerine güç aktarımı yapmaktı. Bu aletler çalıştı mı bilemiyoruz. Sanırım Federal Soruşturma Bürosu (FBI) güvenlik nedenlerinden dolayı, 1900'lerin başında, söktü bunu.
But the one thing that did come out of electricity is that we love this stuff so much. I mean, think about how much we love this. If you just walk outside, there are trillions of dollars that have been invested in infrastructure around the world, putting up wires to get power from where it's created to where it's used. The other thing is, we love batteries. And for those of us that have an environmental element to us, there is something like 40 billion disposable batteries built every year for power that, generally speaking, is used within a few inches or a few feet of where there is very inexpensive power.
Fakat elektriğin hayatımıza yansımasının bir sonucu varsa, o da bu şeyi çok sevmemizdir. Yani, bu şeyi ne kadar sevdiğimizi bir düşünün. Dışarıda yürüdüğünüzde, tüm dünyayı saran ve trilyonlarca dolar harcanarak kurulmuş bir dağıtım alt yapısıyla, kablolar ile, gücün yaratıldığı yerden harcandığı yere aktarıldığını görürsünüz. Diğer husus ise, pillere olan sevgimiz. Çevreye duyarlı olanlarımız için belirtecek olursak, her sene 40 milyar adet kadar tek kullanımlık pil üretimi yapılmakta. Ve bunların sağladığı güç genel olarak, çok ucuz gücün sağlandığı yerlerin bir kaç santimetre dibindeki aletlere gidiyor.
So, before I got here, I thought, "You know, I am from North America. We do have a little bit of a reputation in the United States." So I thought I'd better look it up first. So definition number six is the North American definition of the word "suck." Wires suck, they really do. Think about it. Whether that's you in that picture or something under your desk. The other thing is, batteries suck too. And they really, really do. Do you ever wonder what happens to this stuff? 40 billion of these things built. This is what happens. They fall apart, they disintegrate, and they end up here.
Buraya gelmeden önce düşündüm ki, "Yani, ben bir Kuzey Amerikalı'yım. Bizim Birleşik Devletler'de ufak da olsa bir ünümüz var." Önce sözlükten baksam iyi olur dedim. İşte, Kuzey Amerika'daki "suck" kelimesinin anlamını altıncı sırada görüyoruz. Kablolar berbattır, gerçekten. Düşünsenize. Şu resimdeki siz olabilirsiniz ya da masanızın altındaki bir şey. Bir başka nokta da, piller de berbattır. Ve gerçekten ama gerçekten öyledir. Hiç bunların ne hale geldiğini merak ettiniz mi? Bunlardan 40 milyar adet üretiliyor. Ve şu hale geliyorlar. Dağılıyorlar, bozunuyorlar, ve buraya atılıyorlar.
So when you talk about expensive power, the cost per kilowatt-hour to supply battery power to something is on the order of two to three hundred pounds. Think about that. The most expensive grid power in the world is thousandths of that. So fortunately, one of the other definitions of "suck" that was in there, it does create a vacuum. And nature really does abhor a vacuum.
Yani, pahalı güçten bahsediyoruz. Bir şeylere güç sağlamak için pilleri kullandığınızda kilowatt fiyatı iki ya da üç yüz sterlin gibi bir miktardır. Bunu bir düşünün. Dünyadaki en pahalı şebeke fiyatı bile bunun binde biri kadar. Şansımıza, "suck" kelimesinin bir başka anlamı da sözlükte vardı: boşluk yaratmak. Doğa gerçekten boşluktan tiksinir.
What happened back a few years ago was a group of theoretical physicists at MIT actually came up with this concept of transferring power over distance. Basically they were able to light a 60 watt light bulb at a distance of about two meters. It got about 50 percent of the efficiency -- by the way, that's still a couple thousand times more efficient than a battery would be, to do the same thing. But were able to light that, and do it very successfully. This was actually the experiment. So you can see the coils were somewhat larger. The light bulb was a fairly simple task, from their standpoint.
Bir kaç sene önce MIT'de çalışan bir grup kuramsal fizikçi, gücü bir yerden bir yere taşıma kavramını ortaya attılar. İlk olarak 60 Watt'lık bir lambayı iki metre öteden yakmayı başardılar. Bu işlem yüzde 50 verimle gerçekleştirilmişti. Yalnız bu verimliliğin pil ile aynı işi görmekten bin kat kadar daha iyi olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Ama işte lambayı yakabildiler, ve bunu başarıyla gerçekleştirdiler. Yaptıkları deney işte şuydu. Gördüğünüz gibi bobinler biraz büyük sayılırlar. Onlara göre lamba yakmak oldukça kolay bir işti.
This all came from a professor waking up at night to the third night in a row that his wife's cellphone was beeping because it was running out of battery power. And he was thinking, "With all the electricity that's out there in the walls, why couldn't some of that just come into the phone so I could get some sleep?" And he actually came up with this concept of resonant energy transfer. But inside a standard transformer are two coils of wire. And those two coils of wire are really, really close to each other, and actually do transfer power magnetically and wirelessly, only over a very short distance.
Bunların hepsi üç gece ard arda karısının cep telefonunun pilinin bitmesinden dolayı, biplemesiyle uykusu bölünen bir profesörün çalışmaları. Düşünmüş ki, "Duvarlarda gezinen o kadar elektriğe rağmen, neden birazı şu telefona girivermiyor da bizi uykumuzdan ediyor?" Sonra da rezonansla (titreşim) enerji aktarımı kavramını ortaya atıyor. Zaten standart bir transformatörün içinde iki bobin vardır. Bu bobinler birbirlerine çok ama çok yakın dururlar, ve gerçekten de birbirlerine manyetik olarak kablosuz bir şekilde güç aktarırlar, ama çok yakınına.
What Dr. Soljacic figured out how to do was separate the coils in a transformer to a greater distance than the size of those transformers using this technology, which is not dissimilar from the way an opera singer shatters a glass on the other side of the room. It's a resonant phenomenon for which he actually received a MacArthur Fellowship Award, which is nicknamed the Genius Award, last September, for his discovery.
Dr. Soljacic'in yapmayı başardığı şey ise bu bobinleri normal transformatör büyüklüğünden daha uzak mesafelere, bu yeni teknoloji ile ayırmak sadece, ki bu odanın öbür ucundaki bardağı sesiyle çatlatan opera sanatçısının yaptığı işten çok farklı değil. Ve bu rezonans olgusu keşfi, onun geçen Ekim ayında Deha Ödülü de denilen MacArthur Burs Ödülünü kazanmasına vesile oldu.
So how does it work? Imagine a coil. For those of you that are engineers, there's a capacitor attached to it too. And if you can cause that coil to resonate, what will happen is it will pulse at alternating current frequencies -- at a fairly high frequency, by the way. And if you can bring another device close enough to the source, that will only work at exactly that frequency, you can actually get them to do what's called strongly couple, and transfer magnetic energy between them. And then what you do is, you start out with electricity, turn it into magnetic field, take that magnetic field, turn it back into electricity, and then you can use it.
Peki nasıl işliyor bu? Bir bobin düşünün. Aranızda mühendis varsa, bu bobine bir de kapasitör bağlı. Eğer bu bobin çınlamaya başlarsa, değişmeli akım frekansına sahip, oldukça yüksek frekanslı, bir vurum oluşur. Eğer başka bir aygıtı kaynağa yeterince yaklaştırırsanız, bu aygıt tam olarak bu tınlama frekansında çalışır, yani bu şekilde bu ikisini güçlü bir şekilde eşlemiş olursunuz, ve bu şekilde manyetik enerji aktarabilirsiniz. Ve ardından yapacağınız ise, elektrik ile başlayıp, bunu manyetik alana çevirmek, ardından bu alanı, tekrardan elektriğe çevirmek. Ardından da bunu kullanmak.
Number one question I get asked. I mean, people are worried about cellphones being safe. You know. What about safety? The first thing is this is not a "radiative" technology. It doesn't radiate. There aren't electric fields here. It's a magnetic field. It stays within either what we call the source, or within the device. And actually, the magnetic fields we're using are basically about the same as the Earth's magnetic field. We live in a magnetic field.
Bana sorulan bir numaralı soru şu. Yani, insanlar cep telefonu kullanmanın güvenliğinden kaygılı. Bilirsiniz. Bu teknoloji güvenli mi? İlk olarak bu yöntemde ışıma yapan bir teknoloji yok. Işımıyor yani. Elektrik alan da uygulanmıyor. Manyetik alan kullanılıyor. Elektrik alan, kaynak dediğimiz şeyde ya da, aygıtın içinde kalıyor. Ve aslında kullanılan manyetik alan da temelde Dünya'nın manyetik alanı kadar bir kuvvete sahip. Manyetik alanda yaşıyoruz.
And the other thing that's pretty cool about the technology is that it only transfers energy to things that work at exactly the same frequency. And it's virtually impossible in nature to make that happen. Then finally we have governmental bodies everywhere that will regulate everything we do. They've pretty much set field exposure limits, which all of the things in the stuff I'll show you today sort of sit underneath those guidelines.
Bu teknolojiyi güzel yapan bir başka şey de sadece tam olarak aynı frekansda çalışan şeylere enerji aktarımı yapması. Ve bunu gerçekleştirmenin neredeyse hiç bir doğal yolu yok. Ve son olarak her yerde her yaptığımız şeyi denetleyen yönetim oluşumları var. Bu oluşumlar alana maruz kalma limit koymuşlar ve şimdi göstereceğim her şey aşağı yukarı bu limitlerin altında kalıyor.
Mobile electronics. Home electronics. Those cords under your desk, I bet everybody here has something that looks like that or those batteries. There are industrial applications. And then finally, electric vehicles. These electric cars are beautiful. But who is going to want to plug them in? Imagine driving into your garage -- we've built a system to do this -- you drive into your garage, and the car charges itself, because there is a mat on the floor that's plugged into the wall. And it actually causes your car to charge safely and efficiently. Then there's all kinds of other applications. Implanted medical devices, where people don't have to die of infections anymore if you can seal the thing up. Credit cards, robot vacuum cleaners.
Mobil elektroniği. Ev elektroniği. Masanızın altındaki kablolar, eminim şuradaki herkesin şuna benzer bir şeyi vardır, ya da şu piller. Endüstriyel uygulamalar da var. Ve son olarak, elektrikli araçlar. Bu elektrikli arabalar çok şahane. Ama kim bunları fişe takmayı ister ki? Garajınıza park ettiğinizi düşünün-- bu sistemi inşaa ettik biz-- garajınıza park ediyorsunuz, ve arabanız şarj olmaya başlıyor. Bunun için zeminde prize takılı bir kilimin olması yeterli. Ve gerçekten de arabanızı güvenli ve verimli bir şekilde şarj ediyor. Ve bunun gibi daha bir çok değişik uygulama. Tıbbi implant cihazları. Eğer bölgeyi tamamen kapatabilirseniz enfeksiyon kapma ihtimalini düşürürsünüz. Kredi kartları, robot elektrikli süpürgeler.
So what I'd like to do is take a couple minutes and show you, actually, how it works. And what I'm going to do is to show you pretty much what's here. You've got a coil. That coil is connected to an R.F. amplifier that creates a high-frequency oscillating magnetic field. We put one on the back of the television set. By the way, I do make it look a little bit easier than it is. There's lots of electronics and secret sauce and all kinds of intellectual property that go into it. But then what's going to happen is, it will create a field. It will cause one to get created on the other side.
Şimdi bir kaç dakikanızı alıp size sistemin nasıl çalıştığını göstermek istiyorum. Ve yapacağım tek şey aslında burada ne varsa onları göstermek. Bir bobininiz var. Bu bobin bir R.F. yülseltgecine bağlı o da yüksek frekans ile salınan bir manyetik alan yaratıyor. Bir tane de televizyon setinin arkasına koyduk. Bu arada, bunları olduğundan daha basitmiş gibi anlatıyorum ama bir sürü elektronik devre ve gizli soslar ve türlü fikir hakkı korumalı şeyler var burada. Evet, şimdi olacak şey şu, bu bir alan oluşturacak, ve bu alan öbür tarafta başka bir alan oluşturacak.
And if the demo gods are willing, in about 10 seconds or so we should see it. The 10 seconds actually are because we -- I don't know if any of you have ever thought about plugging a T.V. in when you use just a cord. Generally, you have to go over and hit the button. So I thought we put a little computer in it that has to wake up to tell it to do that. So, I'll plug that in. It creates a magnetic field here. It causes one to be created out here. And as I said, in sort of about 10 seconds we should start to see ...
Ve demo tanrıları izin verirse, 10 saniye kadar sonra bunu görebileceğiz. 10 saniye beklememiz gerekiyor çünkü-- Yani bilmiyorum hiç televizyonun fişini takma üzerine düşündünüz mü yani sadece kablo kullanarak. Genellikle fişi taktıktan sonra işte düğmesine basarsınız. Ben de düşündüm ki ufak bir bilgisayar olsun, o çalışınca uyanınca o da sistemi çalıştırsın. Şimdi onu takacağım. Burada bir manyetik alan yaratacak. O da şurada bir alan yaratacak. Ve, dediğim gibi, 10 saniye kadar sonra bir şeyler görmemiz gerekiyor ...
This is a commercially -- (Applause) available color television set. Imagine, you get one of these things. You want to hang them on the wall. How many people want to hang them on the wall? Think about it. You don't want those ugly cords coming down. Imagine if you can get rid of it.
Bu ticari olarak --- (Alkış) ticari olarak pazarlanan bir televizyon seti. Bunlardan bir tane alıp duvarınıza astığınızı hayal etsenize. Kaç kişi duvarına asmak ister bunları? Düşünün. O çirkin kabloların aşağıya sarkmasını istemezsiniz. Bunlardan kurtulduğunuzu düşünün.
The other thing I wanted to talk about was safety. So, there is nothing going on. I'm okay. And I'll do it again, just for safety's sake. Almost immediately, though, people ask, "How small can you make this? Can you make this small enough?" Because remember Dr. Soljacic's original idea was his wife's cellphone beeping.
Konuşmak istediğim bir diğer şey de güvenlik. Evet, bir şeycikler olmuyor, sağlamım. Ve bir kere daha yapacağım, güvenlik adına. Milletin aklına hemen şu soru geliyor, "Bunu ne kadar küçük yapabilirsiniz? Yeterince küçültebilir misiniz?" Çünkü, Dr. Soljacic'in orijinal fikrini hatırlayın karısının cep telefonu ötüyordu.
So, I wanted to show you something. We're an equal opportunity designer of this sort of thing. This a Google G1. You know, it's the latest thing that's come out. It runs the Android operating system. I think I heard somebody talk about that before. It's odd. It has a battery. It also has coiled electronics that WiTricity has put into the back of it. And if I can get the camera -- okay, great -- you'll see, as I get sort of close... you're looking at a cellphone powered completely wirelessly. (Applause)
Evet ben de şunu göstermek istiyorum. Bu tip şeyler için tasarımlara eşit fırsat verme düşüncesindeyiz. Bu Google G1. İşte, son çıkan şeylerden. Android işletim sistemini kullanıyor. Sanırım birisi hakkında bir konuşma vermişti. Çok garip. Bataryası var. Ayrıca WiTricity'nin arkasına taktığı bobin elektroniği de eklenmiş. Ve eğer bulabilirsem, kamera falan da var, evet, çok güzel, bakın, yakınlaşmaya başlayınca ... huzurlarınızda tamamen kablosuz bir şekilde çalışan bir cep telefonu. (Alkış)
And I know some of you are Apple aficionados. So, you know they don't make it easy at Apple to get inside their phones. So we put a little sleeve on the back, but we should be able to get this guy to wake up too. And those of you that have an iPhone recognize the green center. (Applause)
Ve biliyorum ki aranızda Apple sevenler de var. Evet, Apple'ın telefonlarının içine bir şeyler eklemek kolay bir şey değil. Biz de arkasına bir cep ekledik. Ama bu elemanı da aynı şekilde uyandırabilmemiz lazım. iPhone'u olanlar yeşil orta kısmı tanıyacaklardır. (Alkış)
And Nokia as well. You'll see that what we did there is put a little thing in the back, to do that, and it probably beeps, actually, as it goes on as well. But they typically use it to light up the screen. So, imagine these things could go ... they could go in your ceiling. They could go in the floor. They could go, actually, underneath your desktop. So that when you walk in or you come in from home, if you carry a purse, it works in your purse. You never have to worry about plugging these things in again. And think of what that would do for you.
Nokia'yı da unutmadık. Gördüğünüz gibi bunun da arkasına ufak bir şey ekledik, açıldığında bir ses de duyacaksınız muhtemelen. Ama genellikle bunu ekranı aydınlatmak için kullanıyorlar. Evet, bir hayal edin bunu nereye yerleştirebiliriz, tavana mesela. Zemine de yerleştirebiliriz. Masanızın altına bile yerleştirebilirsiniz. Yani eve geldiğinizde ya da ofisinize girdiğinizde, bunları çantanızda taşıyorsanız, gene iş görür. Hiçbir zaman şarj için fişe takmanıza gerek kalmaz. Ve bunun sizin için anlamını bir düşünün.
So I think in closing, sort of in the immortal visions of The New Yorker magazine, I thought I'd put up one more slide. And for those of you who can't read it, it says, "It does appear to be some kind of wireless technology." So, thank you very much. (Applause)
Son olarak düşündüm de, hani The New Yorker dergisinin ölümsüz öngörülerinden bir tane seçip bir yansı daha ekleyeyim dedim. Okuyamayanlar varsa, şunu diyor: "Sanırım bir çeşit kablosuz teknoloji var burada." Evet, çok teşekkür ederim. (Alkış)