I just want to say my name is Emmanuel Jal. And I come from a long way. I've been telling a story that has been so painful for me. It's been a tough journey for me, traveling the world, telling my story in form of a book. And also telling it like now. And also, the easiest one was when I was doing it in form of a music.
Adım Emmanuel Jal. Ve uzun bir yoldan geldim. Bana acı veren bir hikayeyi anlatacağım. Bu roman gibi hikayemi dünyayı dolaşarak anlatmak... ...zor bir süreçti. Aslında hikayemi anlatmayı seviyorum. ve en kolayıysa... ...hikayemi anlatırken müziği kullanmamdı.
So I have branded myself as a war child. I'm doing this because of an old lady in my village now, who have lost her children. There is no newspaper to cover her pain, and what she wants to change in this society. And I'm doing it for a young man who want to create a change and has no way to project his voice because he can't write. Or there is no Internet, like Facebook, MySpace, YouTube, for them to talk.
Kendimi bir savaş çocuğu olarak adlandırıyorum. Bunu.. ...köyümdeki yaşlı kadın... ...çocuklarını kaybetmiş kadın için yapıyorum. Onun acılarını dindirecek ve bu toplumda... değişmesini istediklerini öğrenebileceği hiçbir gazete yok. Bunu bir değişim yaratmak isteyen fakat sesini duyuracak... ..başka yolu olmayan genç bir adam için yapıyorum. Çünkü o genç adam yazamıyor. Diğerleriyle konuşmak için Facebook,MySpace... Youtube gibi sitelere erişebileceği internet yok.
Also one thing that kept me pushing this story, this painful stories out, the dreams I have, sometimes, is like the voices of the dead, that I have seen would tell me, "Don't give up. Keep on going." Because sometime I feel like stopping and not doing it, because I didn't know what I was putting myself into.
Tek bir şey beni bu hikayeye itiyor... ...hayallerim bu hikayeyi acı verici olmaktan çıkarıyor. Bazen ölü bir ses... ...maziden biri... "Vazgeçme. Devam et" diyordu. Bazen durup hiçbirşey yapmamak istiyorum. Çünkü kendimi nasıl ortaya koyacağımı bilmiyordum.
Well I was born in the most difficult time, when my country was at war. I saw my village burned down. The world that meant a lot to me, I saw it vanish in my face. I saw my aunt in rape when I was only five. My mother was claimed by the war. My brothers and sisters were scattered. And up to now, me and my father were detached and I still have issues with him. Seeing people die every day, my mother crying, it's like I was raised in a violence. And that made me call myself a war child.
Çok zor bir dönemde doğdum. Ülkem savaşın içindeyken doğdum. Köyümün küle döndüğünü gördüm. Artık, bana anlamlı gelen dünyanın... ...gözümde hiçbir değeri kalmadı. Daha 5 yaşındayken teyzeme tecavüz edildiğini gördüm. Savaş boyunca annem hak talebinde bulundu. Kardeşlerim perişan olmuştu. Ve şimdi babam ve ben... ...ayrıyız ve hala aramızda sorunlarımız var. Hergün insanların öldüğünü görmek... ...annemin ağlayışı... ...işte ben böyle bir vahşetin içinde büyüdüm. Bu da kendimi bir savaş çocuğu olarak adlandırttı.
And not only that, when I was eight I became a child soldier.
Ve sadece bu değil, 8 yaşımdayken... ...bir çocuk asker oldum.
I didn't know what was the war for. But one thing I knew was an image that I saw that stuck in my head. When I went to the training camp I say, "I want to kill as many Muslims, and as many Arabs, as possible." The training wasn't easy, but that was the driving force, because I wanted to revenge for my family. I wanted to revenge for my village.
Daha savaşın ne için olduğunu bile bilmiyordum. Ama bildiğim tek şey... Zihnime takılıp kalan tek bir görüntü... eğitim kampına gittiğimde söylediğim... mümkün olduğunca fazla müslüman ve arabı öldürmek istiyorum."du. Eğitim kolay değildi. Ama bu itici bir güçtü. Çünkü ailem için intikam almak istiyordum. Köyüm için intikam almak istiyordum.
Luckily now things have changed because I came to discover the truth. What was actually killing us wasn't the Muslims, wasn't the Arabs. It was somebody sitting somewhere manipulating the system, and using religion to get what they want to get out of us, which is the oil, the diamond, the gold and the land. So realizing the truth gave me a position to choose: should I continue to hate, or let it go?
Neyse ki şimdi bu durum değişti... ...çünkü gerçeklerle yüzleştim. Aslında yaptıkları bizleri öldürmekti, Müslümanları... Arapları değildi. Birisi bu sömürge sisteminin başında oturmuş... ...Dini kullanarak elimizdekileri alıp bizden kurtulmak istiyordu. Petrolü, elması... ...altın ve topraklarımızı istiyorlardı. Ve gerçeklerle yüzleşince bir seçim hakkım doğdu. ...nefret etmeli miydim, yoksa bırakıp gitmeli miydim?
So I happened to forgive. Now I sing music with the Muslims. I dance with them. I even had a movie out called "War Child," funded by Muslim people. So that pain has gone out. But my story is huge. So I'm just going to go into a different step now, which is easier for me. I'm going to give you poem called "Forced to Sin," which is from my album "War Child." I talk about my story. One of the journey that I tread when I was tempted to eat my friend because we had no food and we were like around 400. And only 16 people survived that journey. So I hope you're going to hear this.
Ardından azad edildim ve şimdi müslümanlarla beraber... ...şarkı söylüyor ve dans ediyorum. “Savaş çocuğu” adlı bir film bile çektik... ...finansmanını da Müslümanlar sağladı. Bu acı geride kaldı. Ama hikayemde bir o kadar büyüdü. Şimdi farklı bir boyuttayım. Bu benim için daha kolay. Şimdi sizlere bir şiir okuyacağım. Adı "Günaha Zorlanmak." Bu "Savaş Çocuğu" albümümden bir parça. Biraz hikayesinden bahsedeyim. Gezilerimden birinde... arkadaşımı yemeğe çalıştım çünkü hiç yemeğimiz yoktu. Neredeyse 400 kişiydik. Ve bu gezide sadece 16 kişi hayatta kaldı. Umarım buna kulak verirsiniz.
My dreams are like torment. My every moment.
Rüyalarım eziyet gibi. Her dakikam bir eziyet.
Voices in my brain, of friends that was slain.
Ölen dostlarımın zihnimdeki sesleri...
Friends like Lual who died by my side,
yanıbaşımda ölen arakadaşım Lual gibi...
of starvation. In the burning jungle, and the desert plain.
çoğu açlıktan öldü. Yanmış ormanlarda ve dümdüz çölde.
Next was I, but Jesus heard my cry.
Sonra İsa ağlayışımı duydu.
As I was tempted to eat the rotten flesh of my comrade,
Çürümüş bedenleri yemeye kalkışmıştım. Yoldaşlarımın bedenlerini.
he gave me comfort.
Birisi bana yardım etti.
We used to raid villages, stealing chickens, goats and sheeps,
Şimdi de köyleri basmaya başlamıştık, ...tavuk, keçi ve koyunları çaldık.
anything we could eat.
Herşeyi yiyebilirdik.
I knew it was rude, but we needed food.
Bunun zorbalık olduğunu biliyorum fakat yemeğe ihtiyacımız vardı.
And therefore I was forced to sin, forced to sin to make a living,
Bu yüzden günah işlemeye zorlandım. Yaşamak için günah işlemek.
forced to sin to make a living.
Sağ kalabilmek için günah işlemek.
Sometimes you gotta lose to win.
Bazen yarışı kaybetmek zorundasınızdır.
Never give up. Never give in.
Asla vazgeçme. Asla boyun eğme.
Left home at the age of seven.
7 yaşımdayken evi terk ettim.
One year later, live with an AK-47 by my side.
Bir yıl sonra yanımda bir AK-47 Kalaşnikof'la yaşıyordum.
Slept with one eye open wide.
Tek gözüm açık uyudum.
Run, duck, play dead and hide.
Kaçarak, kovalayarak, ölü taklidi yaparak ve saklanarak.
I've seen my people die like flies.
İnsalarımın sinek gibi öldürüldüğünü gördüm.
But I've never seen a dead body,
Ama hiç ceset görmedim.
at least one that I've killed.
En sonunda birini öldürdüm.
But still as I wonder, I won't go under.
Ama hala çuvallayacak mıyım diye merak ediyorum?
Guns barking like lightning and thunder.
Silahlar şimşek ve gök gürültüsü gibi patlıyordu.
As a child so young and tender,
Bir çocuk olarak çok genç ve toydum.
Words I can't forget I still remember.
Bunu unutamam, hala hatırlarım.
I saw sergeant command raising his hand,
Bir çavuşun elinde büyüdüm...
no retreat, no surrender.
...geri çekilmeden, teslim olmadan.
I carry the banner of the trauma.
Travma bayrağını taşıdım.
War child, child without a mama,
Savaş çocuğu, annesiz bir çocuk...
still fighting in the saga.
Hala destanda çarpışan bir çocuk.
Yet as I wage this new war I'm not alone in this drama.
Bu yeni savaşı başlattım ve bu dramda yalnız değilim.
No sit or stop, as I reach for the top
Zirveye ulaşmak için oturmadan durmadan...
I'm fully dedicated like a patriotic cop.
Yurtsever bir polis gibi kendimi tamamiyle bu işe adadım.
I'm on a fight, day and night.
Gece gündüz bir savaş içindeyim.
Sometime I do wrong in order to make things right.
Bazen doğru şeyi yapmak için yanlış olanı yaptım.
It's like I'm living a dream.
Bir rüyada yaşıyor gibiyim.
First time I'm feeling like a human being.
İlk olarak insan olduğumu hissediyorum.
Ah! The children of Darfur.
Darfur’un çocukları.
Your empty bellies on the telly and now it's you that I'm fighting for.
Boş mideniz televizyonda ve... ...ben onun için savaşıyorum.
Left home. Don't even know the day I'll ever return.
Evi terkettim. O gün bilinmez ama geri dönecek miyim?
My country is war-torn.
Ülkem savaştan zarar gördü.
Music I used to hear was bombs and fire of guns.
Müzikse, silahların ateşi ve bombalardı.
So many people die that I don't even cry no more.
Bir çok insan ölmüştü ve artık ağlayamıyordum bile.
Ask God question, what am I here for.
Tanrıya sordum neden buradayım diye.
And why are my people poor.
Ve neden benim insanlarım çaresiz.
And why, why when the rest of the children were learning how to read and write,
Ve neden? Neden çocuklar okumayı yazmayı bıraktılar?
I was learning how to fight.
Ben nasıl savaşılacağını öğrenmiştim.
I ate snails, vultures, rabbits, snakes, and anything that had life.
Salyangoz, akbaba, tavşan... ...yılan ve hayatta kalmak için her şeyi yedim.
I was ready to eat.
Her şeyi yemeye hazırdım.
I know it's a shame. But who is to be blamed?
Bunun utanç verici olduğunu biliyorum fakat kim suçlanabilir ki?
That's my story shared in the form of a lesson.
Bu hikayem bir ders formunda paylaşıldı.
(Applause) Thank you. (Applause)
----- Teşekkürler. ------
What energized me and kept me going is the music I do. I never saw anybody to tell my story to them so they could advise me or do therapy. So the music had been my therapy for me. It's been where I actually see heaven, where I can be happy, where I can be a child again, in dances, through music. So one thing I know about music: music is the only thing that has power to enter your cell system, your mind, your heart, influence your soul and your spirit, and can even influence the way you live without even you knowing. Music is the only thing that can make you want to wake up your bed and shake your leg, without even wanting to do it. And so the power music has I normally compare to the power love when love doesn't see a color. You know, if you fall in love with a frog, that's it.
Bu bana enerji verdi ve yaptığım müziğe tutunmamı sağladı. Hikayemi onlara anlatacak... ...hiç kimseyi görmedim. Onlar bana öğüt verebilirlerdi ya da terapi yapabilirlerdi. Bu yüzden müzik benim için bir terapi olmuştu. Müzik olduğunda cennete bir yerde gibiydim. Nerede mutlu olabiliyorsam... ...Orada tekrar çocuk oluyor, dans ediyordum ve bütün bunlar müzik sayesindeydi. Müzik hakkında bildiğim tek şey… Müziğin güce sahip olduğu... ...hücre sisteminizi... ...beyninizi, kalbinizi... ...ruhunuzu etkilediği... ..Yaşam tarzınızı bile etkileyebildiğidir. Hiçbir bilginiz olmasa bile, bütün bunları yapabildiğidir. Müzik sadece... ...yataktan kalkmak istediğinizde... ve bacağınızı sallamak istediğinizde... Bunları yapmak için hiçbir istek yokken bile yapmaktır. Ve bu müziğin gücü Aşk tek bir renk gibi görünmediğinde,... normalde sevginin gücünü düşünürüm. Bilirsiniz bir kurbağaya aşıksanız, kurbağaya aşıksınızdır. Hepsi bu.
One testimony about how I find music is powerful is when I was still a soldier back then. I hated the people in the north. But I don't know why I don't hate their music. So we party and dance to their music. And one thing that shocked me is one day they brought an Arab musician to come and entertain the soldiers. And I almost broke my leg dancing to his music. But I had this question. So now I'm doing music so I know what the power of music is.
Askerlikten müziğe geri dönüşüm... ...müziğin gücünün... ...bir ispatıdır. Kuzeyde yaşayan insanlardan nefret ediyordum. Ama neden onların müziklerinden nefret etmediğimi bilmiyorum. Onların müzikleriyle parti yapıyor ve dans ediyoruz. Bir gün bir şey beni şoka uğrattı... ...bir Arap müzisyen... ...geldi ve askerleri eğlendirdi. Neredeyse onun müziğiyle dans etmekten bacağımı kıracaktım. Ama bir sorum vardı. Şimdi müzik yapıyordum ve müziğin gücünün ne olduğunu biliyorum.
So what's happening here? I've been in a painful journey. Today is day number 233 in which I only eat dinner. I don't eat breakfast. No lunch. And I've done a campaign called Lose to Win. Where I'm losing so that I could win the battle that I'm fighting now. So my breakfast, my lunch, I donate it to a charity that I founded because we want to build a school in Sudan.
Burda ne olabilir? Bu acı veren bir yolculuğun içindeydim. Bugün 233. Gün. Sadece akşam yemeği yediğim. Kahvaltı etmiyorum. Öğle yemeği de yok. Ve bu kampanyanın adına da... ...Kaybetmek mi kazanmak mı? dedim. Kaybettiğimde savaşı kazanabilirdim... ...şimdi savaşıyorum. Kahvaltımı ve öğle yemeğimi... Kendim kurduğum bir vakfa bağışlıyorum. Çünkü Sudan da bir okul yapmak istiyoruz.
And I'm doing this because also it's a normal thing in my home, people eat one meal a day. Here I am in the West. I choose not to. So in my village now, kids there, they normally listen to BBC, or any radio, and they are waiting to know, the day Emmanuel will eat his breakfast it means he got the money to build our school. And so I made a commitment. I say, "I'm gonna not eat my breakfast." I thought I was famous enough that I would raise the money within one month, but I've been humbled. (Laughter)
Bunu yapıyorum çünkü... Benim ülkemde normal bir şey bu, insanlar günde bir öğün yiyiyorlar. Burada,Batıdayım. Bunu ben seçmedim. Şuan benim köyümde çocuklar, orada... Herkes gibi onlarda BBC dinliyor ya da başka bir radyo kanalını... ...ve onlar hergün... Emmanuel kahvaltısını edecek mi diye bekliyorlar. Yani o zaman okulumuzu yapmak için param olacak. Ve bir yorum yapmalıyım. Söylemeliyim ki... ..."Kahvaltımı yapmayacağım." Yeterince ünlü olduğumda bir ay içinde paramı çoğaltabilirim. Ama şimdi önemsiz biriyim. ----
So it's taken me 232 days. And I said, "No stop until we get it." And like it's been done on Facebook, MySpace. The people are giving three dollars. The lowest amount we ever got was 20 cents. Somebody donated 20 cents online. I don't know how they did it. (Laughter) But that moved me.
Bu 232 günümü aldı. “Ona ulaşana kadar durmak yok” dedim. Facebook ve MySpace'te de yardım yapılıyor. İnsanlar 3 dolar veriyorlar. Şimdiye dek aldığımız en düşük miktar 20 cent. Birisi 20 cent bağışlamış. Bunu nasıl yaptılar bilmiyorum. ----- Ama bu beni etkiledi. Duygulandırdı.
And so, the importance of education to me is what I'm willing to die for. I'm willing to die for this, because I know what it can do to my people. Education enlighten your brain, give you so many chances, and you're able to survive. As a nation we have been crippled. For so many years we have fed on aid. You see a 20-years-old, 30-years-old families in a refugee camps. They only get the food that drops from the sky, from the U.N.
Bana öğrettiği en önemli şey ise... ...Bunun için ölmeye hazır olduğumdur. Bunun için ölmeye hazırım. Bunun benim insanlarım için yapılabileceğini biliyorum. Eğitim beyininizi aydınlatır... ...size birçok şans verir. Ve yaşamınızı idame edebilirsiniz. Bir ırk olarak engellendik. Uzun yıllardır yardımlarla gereksinimlerimizi karşıladık. 20 yaşında, 30 yaşındakileri görüyorusunuz… ...aileleri mülteci kamplarında olanları. Onlar sadece gökten düşen yiyecekleri alıyorlar yani Birleşmiş Milletler'den gelenleri.
So these people, you're killing a whole generation if you just give them aid. If anybody want to help us this is what we need. Give us tools. Give the farmers tools. It's rain. Africa is fertile. They can grow the crops. (Applause) Invest in education. Education so that we have strong institution that can create a revolution to change everything. Because we have all those old men that are creating wars in Africa. They will die soon. But if you invest in education then we'll be able to change Africa. That's what I'm asking. (Applause)
Bu insanlar... ...onlara yardım etmeseydiniz, bütün bir nesli öldürecektiniz. Kimse bize yardım etmek istemeseydi... ...bu ihtiyacımız olan yardımı yapmasydınız, yok olacaktık. Bize araçlar verdiniz, çiftçilere yardım ettiniz. Yağmur. Afrika bereketlidir. Ekinleri üretebilirler. ----- Eğitime yatırım yaptılar. Eğitim bizim en zor kurumumuz... ...bir devrim yaratabilirdik ve herşey değişebilirdi. Bu yaşlı adamların hepsi bizim. Afrikada savaşı yaratan kişiler. Yakında ölecekler. Ama eğitime yatırım yapsaydınız… ...Afrika'da değişim yapabilecektik. Bu benim isteğim. ------
So in order to do that, I founded a charter called Gua Africa, where we put kids in school. And now we have a couple in university. We have like 40 kids, ex-child soldiers mixed with anybody that we feel like we want to support. And I said "I'm going to put it in practice." And with the people that are going to follow me and help me do things. That's what I want to do to change, to make a difference in the world.
Bunun için… Gua Afrika isimli bir vakıf kurdum. Çocukları okula yerleştiriyoruz. Şimdi üniversitede birleştik. Eski çocuk savaşçılarla beraber 40 çocuğumuz var. Herkes bizi desteklemek istiyormuş gibi hissediyoruz. Bunu bir pratikle ortaya koymalıyım dedim. Ve bunu yapmam için insanlar beni takip edecek ve yardım edecekler. Benim istediğimde bu değişimi yapmak... ...dünyada bir değişim yapmak.
Well now, my time is going, so I want to sing a song. But I'll ask you guys to stand up so we celebrate the life of a British aid worker called Emma McCune that made it possible for me to be here. I'm gonna sing this song, just to inspire you how this woman has made a difference. She came to my country and saw the importance of education.
Zamanım azalıyor. Bir şarkı söylemek istiyorum. Ama sizden ayağa kalkmanızı isteyeceğim... İngiliz yardım gönüllüsünü anıyoruz. Adı Emma McCune. Benim burada olmamı sağlayan kişi. Bu şarkıyı ithaf ediyorum. Bu kadının yaptığı değişim ilham vermek için yeterli. Emma ülkeme geldi ve… …eğitimin önemini gördü.
She said the only way to help Sudan is to invest in the women, educating them, educating the children, so that they could come and create a revolution in this complex society. So she even ended up marrying a commander from the SPLA. And she rescued over 150 child soldiers. One of them happened to be me now. And so at this moment I want to ask to celebrate Emma with me. Are you guys ready to celebrate Emma?
Sudan’a yardım etmenin tek yolu... ...kadınlara katkıda bulunmak, kadınları eğitmek ve… …çocukları eğitmek olduğunu söyledi. Geldiler ve artık bu karışık toplumda... ...bir devrim yaratabilceklerdi. Hatta Sudan Halk Özgürlüğü Ordusu'ndan bir komandoyla yaptığı... …yaptığı evliliği bile bitirdi. 150’ye yakın çocuk askeri kurtardı. Kurtardığı çocuklardan biri de ben oldum. Ve şimdi sizlerden benimle Emma’yı anmanızı istiyorum. Emma’yı anmaya hazır mısınız millet?
Audience: Yes!
Evet!
Emmanuel Jal: All right.
Pekala.
♫ This one goes to Emma McCune ♫
♫ Bu şarkı Emma McCune’a armağan olsun.♫
♫ Angel to rescue came one afternoon ♫
♫ Bir öğleden sonra kurtarmaya gelen meleğe.♫
♫ I'm here because you rescued me ♫
♫ Buradayım çünkü beni kurtardın.♫
♫ I'm proud to carry your legacy ♫
♫ Senin mirasını taşımaktan gurur duyuyorum.♫
♫ Thank you. Bless you. R.I.P. ♫
♫ Teşekkürler. Tanrı seni kutsasın. Huzur içinde yat.♫
♫ What would I be? Me! ♫
♫ Ne olacaktı? Bana!♫
♫ If Emma never rescued me? What would I be? ♫
♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni? Ne olabilirdi?♫
♫ What would I be? Me! ♫ ♫ Another starving refugee ♫ ♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı bana? ♫ ♫ Açlıkla savaşan diğer mültecilere.♫ ♫ Ne olacaktı bana?♫
♫ What would I be? Me! ♫
♫ Ne olacaktı bana ? ♫
♫ If Emma never rescued me? Yeah! ♫
♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫
♫ Yeah! Yeah! ♫
------
♫ You would have seen my face on the telly ♫
♫Televizyonda görmüş olabilirsiniz yüzümü.♫
♫ Fat hungry belly ♫
♫ Şişko aç göbekli. ♫
♫ Flies in my eyes, head too big for my size ♫
♫ Bana göre kafanız büyük gözümde sineksiniz.♫
♫ Just another little starving child ♫
♫ Ve açlıkla savaşan küçük çocuklar. ♫
♫ Running around in Africa, born to be wild ♫
♫Afrikada kaçarken vahşileştim.♫
♫ Praise God, praise the Almighty ♫
♫ Tanrı’ya şükrüler olsun, Allah’a şükürler olsun.♫
♫ for sending an angel to rescue me ♫
♫Beni kurtamak için bir melek gönderdiğin için.♫
♫ I got a reason for being on this Earth ♫
♫Dünyada olmamın bir nedeni vardı.♫
♫ 'Cause I know more than many what a life is worth ♫
♫Çünkü hayatın çok daha değerli olduğunu biliyorum. ♫
♫ Now that I got a chance to stand my ground ♫
♫ Ayakta kalabilmem için bir şansım daha var.♫
♫ I'm gonna run over mountains, leaps and bounds ♫
♫Dağları koşa zıplaya ezmeye hazırım.♫
♫ I ain't an angel, hope I'll be one soon ♫
♫ Melek değilim, umarım yakında olurum.♫
♫ And if I am, I wanna be like Emma McCune ♫
♫ Ve eğer ben buysam emma McCune gibi olmak isterim.♫
♫ Me! What would I be? Me! ♫
♫ Bana, ne olacaktı bana ?♫
♫ If Emma never rescued me? ♫
♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫
♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı?♫
♫ What would I be? Me! ♫
♫ Ne olacaktı bana?♫
♫ Another starving refugee ♫
♫ Açlıkla savaşan diğer mültecilere.♫
♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı?♫
♫ What would I be? Me! ♫
♫ Ne olacaktı? Bana!♫
♫ If Emma never rescued me? Yeah! Yeah!♫
♫ Emma beni kurtarmasaydı ?♫
♫ Yeah, Yeah! ♫
------
♫ I would have probably died from starvation ♫
♫ Belki açlıktan ölecek…♫
♫ Or some other wretched disease ♫
♫ Ya da başka kötü bir hastalıktan ölecektim.♫
♫ I would have grown up with no education ♫
♫ Eğitimsiz bir kişi olarak büyüyecektim.♫
♫ Just another refugee ♫
♫ Ya diğer mülteciler.♫
♫ I stand here because somebody cared ♫
♫ Buradayım birisi beni umursadı.♫
♫ I stand here because somebody dared ♫
♫ Burdayım çünkü birisi yürekli davrandı.♫
♫ I know there is a lot of Emmas out there ♫
♫ Orada bir yerlerde daha fazla Emma'nın olduğunu biliyorum.♫
♫ Who is willing and trying to save a life of a child ♫
♫ Bir çocuğun hayatını kurtarmaya çalışan istekli birileri var.♫
♫ What would I be? Me! ♫ ♫ If Emma never rescued me? ♫
♫ Ne olacaktı bana?♫ ♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫
♫ What would I be? ♫ ♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı bana?♫ ♫ Ne olacaktı bana?♫
♫ Another starving refugee ♫
♫ Açlıktan ölen diğer mültecilere.♫
♫ I remember the time when I was small ♫
♫ Küçüklüğümü hatırlıyorum.♫
♫ When I couldn't read or write at all ♫
♫ Daha okuyamıyor ve yazamıyordum.♫
♫ Now I'm all grown up, I got my education ♫
♫ Şimdi büyüdüm ve eğitim aldım.♫
♫ The sky is the limit and I can't be stopped by no one ♫
♫ Gökyüzünün sınırı yok ve kimse beni durduramaz.♫
♫ How I prayed for this day to come ♫
♫ Bugüne geldiğim için nasıl dua edebilirdim.♫
♫ And I pray that the world find wisdom ♫
.♫ Ve dünyada bulduğum bilgeliğe dua ediyorum.♫
♫ To give the poor in need some assistance ♫
♫ Biraz yardıma ihtiyaç duyduğumda daha zavallıyım.♫
♫ Instead of putting up resistance, yeah ♫
♫ Dayanma gücümü yükseltmek yerine.♫
♫ Sitting and waiting for the politics to fix this ♫
♫ Oturup politikacıların bunu düzeltmesini bekliyorum.♫
♫ It ain't gonna happen ♫
♫ Bu olmayacak.♫
♫ They're all sitting on they asses ♫
♫ Onların yaptığı kıçlarının üstüne oturmak.♫
♫ Popping champagne and sponging off the masses ♫
♫ Şampanya patlatarak kitlelerin sırtından geçinmek.♫
♫ Coming from a refugee boy-soldier ♫
♫ Buraya mülteci askerlikten geldim.♫
♫ But I still got my dignity ♫
♫ Ama hala rütbe sahibiyim.♫
♫ I gotta say it again ♫
♫ Bunu tekrar söylüyorum.♫
♫ If Emma never rescued me ♫
♫ Emma beni kurtarmasaydı.♫
♫ I'd be a corpse on the African plain ♫
♫ Afrika çöllerinde bir ölü olabilirdim.♫
Is there anybody who's here in the back, some love.
♫ Geçmişte kalan var mı, biraz sevgi.♫
Big scream for Emma everybody.
♫ Haydi Emma için büyük bir çığlık.♫
Yeah! I'm gonna get crazy now.
♫ Şimdi delireceğim.♫
♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı bana?♫
♫ If Emma never rescued me? ♫
♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫
♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı?♫
♫ Another starving refugee ♫
♫ Açlıkla savaşan diğerlerine♫
♫ What would I be? ♫
♫ Ne olacaktı?♫
♫ If Emma never rescued me? ♫
♫ Emma hiç kurtarmasaydı eğer?♫
♫ Yeah, Yeah ♫
-------
♫ Yeah, I would have probably died from starvation ♫
♫ Belki de açlıktan ölmüş olacaktım.♫
♫ Or some other wretched disease ♫
♫ Ya da başka bir kötü hastalıktan ölecektim.♫
♫ I would have grown up with no education ♫
♫ Eğitimsiz büyüyebilirdim.♫
♫ Just another refugee ♫
♫ Diğer mülteciler gibi.♫
(Applause) Thank you. (Applause)
------ Teşekkürler. ------
Go save a life of a child. (Applause)
Hadi bir çocuğun hayatını kurtarmaya. -----