The new me is beauty.
Yeni benliğim güzellik diyor.
(Laughter) Yeah, people used to say, "Norman's OK, but if you followed what he said, everything would be usable but it would be ugly." Well, I didn't have that in mind, so ...
(Gülüşmeler) Evet, insanlar hep soyle derdi, Norman iyidir, ama onun dediğini yaparsaniz, herşey kullanışlı ama cirkin olur. Aslında, bunu aklıma hiç getirmedim, yani...
This is neat. Thank you for setting up my display. I mean, it's just wonderful. And I haven't the slightest idea of what it does or what it's good for, but I want it. And that's my new life. My new life is trying to understand what beauty is about, and "pretty," and "emotions." The new me is all about making things kind of neat and fun.
Bu hoş tabi. Benim ne olduğumu açıkladığınız için teşekkür ederim. Demek istediğim şey, bu gerçekten harika. Ve bir objenin ne yaptığı ya da ne için iyi olduğu hakkında hiçbir fikrim yok, ama onu istiyorum. Ve bu benim yeni hayatım. Yeni hayatim, guzelligin, hos olanin ve duygularin ne olduğunu anlamaya çalışmaktan ibaret. Yeni benin amaci, eşyaları hoş ve eğlenceli yapmaya yonelik.
And so this is a Philippe Starck juicer, produced by Alessi. It's just neat; it's fun. It's so much fun I have it in my house -- but I have it in the entryway, I don't use it to make juice.
Ve bu da Philippe Starck meyve suyu sıkacağı, Alessi tarafından üretildi. O kadar eğlenceli ki evimde bir tane var, ama evimin girişinde duruyor, meyve suyu sıkmak için kullanmıyorum onu. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Aslında, altın kaplamalı özel üretimi satın aldım
In fact, I bought the gold-plated special edition and it comes with a little slip of paper that says, "Don't use this juicer to make juice." The acid will ruin the gold plating.
uzerine tutusturduklari ufak kagit parcasinda soyle yaziyor:"Bu meyve sikacagi ile meyve suyu sikmayin. Asit altin kaplamaya zarar verir". (Gülüşmeler)
(Laughter)
Yani aslında bu fotografi çekmek için,
So actually, I took a carton of orange juice and I poured it in the glass to take this picture.
bir kutu portakal suyu aldım ve buraya boşalttım. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Ama, alttaki müthiş bir bıçak.
Beneath it is a wonderful knife. It's a Global cutting knife made in Japan. First of all, look at the shape -- it's just wonderful to look at. Second of all, it's really beautifully balanced: it holds well, it feels well. And third of all, it's so sharp, it just cuts. It's a delight to use. And so it's got everything, right? It's beautiful and it's functional. And I can tell you stories about it, which makes it reflective, and so you'll see I have a theory of emotion. And those are the three components.
Japonya'da yapılmış çok fonksiyonlu bir bıçak bu. Oncelikle, sunun şekline bir bakın, gerçekten izlemesi muhteşem. İkinci olarak, gerçekten güzel bir şekilde dengeli duruyor -- iyi hissettiriyor. Üçüncü olarak da, çok keskin, çok iyi kesiyor. Onu kullanmak bir keyif. Böylelikle, herşeye sahip, değil mi? Güzel ve işlevsel. Size onunla ilgili onu yansitan hikayeler anlatabilirim, ve böylelikle duygular uzerine olan teorimi anlayabilirsiniz. Ve bunlar 3 bileşenden olusuyor. Hiroshi Ishii ve MIT Media Laboratuvarındaki gurubu bir pinpon masasını alıp üzerine projektör koydular,
Hiroshi Ishii and his group at the MIT Media Lab took a ping-pong table and placed a projector above it, and on the ping-pong table they projected an image of water with fish swimming in it. And as you play ping-pong, whenever the ball hits part of the table, the ripples spread out and the fish run away. But of course, then the ball hits the other side, the ripples hit the -- poor fish, they can't find any peace and quiet.
ve pinpon masasının uzerinde, su goruntusu oluşturdular ve suda yuzen baliklari. Siz pinpon oynarken, top ne zaman masanın bir yerine degse, dalgalar yayılıyor ve balıklar kaçışıyor. Ama tabi, top diğer tarafa da çarpıyor bu kez, dalgalar oraya vuruyor -- zavallı balıklar bir türlü huzura ve sessizliğe kavuşamıyorlar. (Gülüşmeler) Ve, bu gerçekten pinpon oynamak için iyi bir yol mu?
(Laughter)
Hayır. Ama eğlenceli mi?
Is that a good way to play ping-pong? No. But is it fun? Yeah! Yeah.
Evet! Evet. Yani -- ya da Google'a bakın. Diyelim ki, "duygu ve tasarım" yazdiginizda
Or look at Google. If you type in, oh say, "emotion and design," you get 10 pages of results. So Google just took their logo and they spread it out. Instead of saying, "You got 73,000 results. This is one through 20. Next," they just give you as many o's as there are pages. It's really simple and subtle. I bet a lot of you have seen it and never noticed it. That's the subconscious mind that sort of notices it -- it probably is kind of pleasant and you didn't know why. And it's just clever. And of course, what's especially good is, if you type "design and emotion," the first response out of those 10 pages is my website.
10 sayfalik bir sonucla karşılaşıyorsunuz. Yani Google sadece onlarin logolarını aldı ve yaydı. "73.000 tane sonucunuz var" demek yerine. Bu birden 20'ye kadar. Bir sonraki" demek yerine size neredeyse sayfa sayisi kadar O harfi veriyor. Gerçekten kolay ve ince bir detay. Eminim birçoğunuz bunu gordunuz ama hiç dikkatinizi çekmedi. Siz farkinda olmadan, bilinçaltiniz bunu bir sekilde fark etti, ve muhtemelen bu onun hoşuna da gitti nedenini bilmeden. Ve işte bu zekice. Ve tabi ki, ozellikle guzel olan su ki, "tasarım ve duygu" yazdığınızda, karsiniza cikan ilk on sayfadan ilki benim web sitem. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Şimdi, garip olan şey şu ki, Google yalan söylüyor.
Now, the weird thing is Google lies, because if I type "design and emotion," it says, "You don't need the 'and.' We do it anyway." So, OK. So I type "design emotion" and my website wasn't first again. It was third. Oh well, different story.
çünkü "tasarım ve duygu" yazdigimda, bana "''ve' yazmana gerek yok diyor. Biz, zaten hallediyoruz." diyor. Öylese, tamam. Bu durumda ben "tasarım duygu" yazıyorum ve benim web sitem yine birinci değil. Üçüncü. Peki, farklı bir hikaye. New York Times'da harika bir yorum vardı
There was this wonderful review in The New York Times about the MINI Cooper automobile. It said, "You know, this is a car that has lots of faults. Buy it anyway. It's so much fun to drive." And if you look at the inside of the car -- I mean, I loved it, I wanted to see it, I rented it, this is me taking a picture while my son is driving -- and the inside of the car, the whole design is fun. It's round, it's neat. The controls work wonderfully. So that's my new life; it's all about fun.
MINI Cooper otomobili hakkında. Şöyle diyordu, "Biliyorsunuz ki, bu birçok hatası olan bir araba. Herşeye rağmen alın. Sürmesi çok eğlenceli." Eğer arabanın içine bakacak olursanız-- Yani demek istiyorum ki, ben görmek istedim, kiraladım, bu, ben, oğlum direksiyondayken fotoğraf cekiyorum -- ve arabanın içindeki bütün tasarım eğlenceli. Yuvarlak ve güzel. Kontroller muhteşem bir şekilde işliyor. İşte bu benim hayatım, herşey eğlence için. Öyle bir hisse kapılıyorum ki, güler yüzlü şeyler daha iyi çalşıyorlar,
I really have the feeling that pleasant things work better, and that never made any sense to me until I finally figured out -- look ... I'm going to put a plank on the ground. So, imagine I have a plank about two feet wide and 30 feet long and I'm going to walk on it, and you see I can walk on it without looking, I can go back and forth and I can jump up and down. No problem. Now I'm going to put the plank 300 feet in the air -- and I'm not going to go near it, thank you. Intense fear paralyzes you. It actually affects the way the brain works.
ve bu bana daha once hic birsey ifade etmemisti ta ki sunun farkina varana kadar, bakin simdi... Yere bir tahta koyacağım. Yani, düşünün ki elimde 2 fit yüsekliğinde ve 30 fit boyunda bir kalas var ve ben onun üstünde yürüyeceğim, ve biliyorsunuz ki hic bakmadan yuruyebilirim, ileri geri gidebilirim ve yukarı asagi zıplayabilirim Hiçbir problem yok. Şimdi kalası havada 300 fit yukarıya koyacağım ve, teşekkür ederim, ben almiyim. Yoğun korku sizi felç eder. Beynin çalışmasını gerçekten etkiliyor.
So, Paul Saffo, before his talk said that he didn't really have it down until just a few days or hours before the talk, and that anxiety was really helpful in causing him to focus. That's what fear and anxiety does; it causes you to be -- what's called depth-first processing -- to focus, not be distracted. And I couldn't force myself across that. Now some people can -- circus workers, steel workers. But it really changes the way you think.
Mesela, Paul Saffo, konuşmasini, onu sunacagi zamana bikaç gun hatta bir kac saat kalana dek hala hazir etmedigini soyledi, ve bu endişe onun odaklanmasına sebep olarak ona yardımcı oluyormus. Korku ve endişe tam da buna yol açıyor. Sizin--derinlemesine ele alis dedigimiz sekilde-- birsye odaklanmaniza sebep oluyor, dikkatinizin dağılmasına değil, ve ben kendimi buna zorlayamiyorum. Bazı insanlar bunu yapabiliyor -- sirk çalışanları, metal işçileri. Ama bu gerçekten düşünme tarzınızı değiştiriyor.
And then, a psychologist, Alice Isen, did this wonderful experiment. She brought students in to solve problems. So, she'd bring people into the room, and there'd be a string hanging down here and a string hanging down here. It was an empty room, except for a table with a bunch of crap on it -- some papers and scissors and stuff. And she'd bring them in, and she'd say, "This is an IQ test and it determines how well you do in life. Would you tie those two strings together?" So they'd take one string and they'd pull it over here and they couldn't reach the other string. Still can't reach it. And, basically, none of them could solve it. You bring in a second group of people, and you say, "Oh, before we start, I got this box of candy, and I don't eat candy. Would you like the box of candy?"
Ve sonra, bir psikolog, Alice Isen, harika bir deney yaptı. Bir takim soruları çözmek için öğrencileri getirdi. Soyle, odaya insanları getiriyor, burada bir sicim asılı duruyor, ve burada da diğer bir sicim asılı duruyor, ve boş bir oda, uzerinde ivir zivir olan bir masadan baska bir sey yok-- kagit, makas ve baska bir seyler. Insanlari bu odaya aliyor ve onlara soyle diyor, "Bu bir IQ testi ve sizin hayatta ne kadar basarili oldugunuzu saptiyor. Bu iki sicimi birbirine baglayabilir misiniz?" Insanlar, bir sicimi alip cekiyorlar fakat digerine bir turlu ulasamiyorlar. Bu bir turlu olmuyor. Ve dolayisiyla gelenlerin hic birisi bu soruya bir cozum bulamiyor. Bu kez baska bir grup geliyor, ve diyorsunuz ki, "Evet, baslamdan once, elimde bir kutu seker var, ancak ben seker yemiyorum. Siz, bu bir kutu sekeri ister misiniz?"
And turns out they liked it, and it made them happy -- not very happy, but a little bit of happy. And guess what -- they solved the problem. And it turns out that when you're anxious you squirt neural transmitters in the brain, which focuses you makes you depth-first. And when you're happy -- what we call positive valence -- you squirt dopamine into the prefrontal lobes, which makes you a breadth-first problem solver: you're more susceptible to interruption; you do out-of-the-box thinking. That's what brainstorming is about, right? With brainstorming we make you happy, we play games, and we say, "No criticism," and you get all these weird, neat ideas. But in fact, if that's how you always were you'd never get any work done because you'd be working along and say, "Oh, I got a new way of doing it." So to get work done, you've got to set a deadline, right? You've got be anxious. The brain works differently if you're happy. Things work better because you're more creative. You get a little problem, you say, "Ah, I'll figure it out." No big deal.
Ve anlasilan o ki, bu hoslarina gidiyor ve onlari mutlu ediyor cok mutlu degil, ama biraz da olsa mutlu. Ve tahmin edin ne oldugunu- soruyu cozebiliyorlar. Durum su ki, sinirli oldugunuzda beynimizdeki asabiyet kanallari aktive oluyor, ve bu sizin konuyu derinlemesine ele almaniza neden oluyor, Ve mutlu oldugunuzda-- ki buna pozitif deger diyoruz-- beyninize dopamin salgilaniyor, ve bu sizin konuyu yuzeysel olarak ele almaniza neden oluyor, kesintilere daha duyarli bir hale geliyorsunuz ve kutunun disinda dusunuyorsunuz. Iste bu yeni fikirler uretmenin yolu, oyle degil mi? Yeni fikirler uretmek sizi mutlu ediyor, oyunlar oynuyoruz, ve diyoruz ki, "Elestirmek yok," ve bu sekilde en ilginc ve guzel fikirler cikiyor ortaya. Ve aslina bakarsaniz, eger bu zaten sizin normal halinizse, bu demektir ki, siz asla bir isi bitiremeyeceksiniz cunku, calisirken bir yandan da 'Bunu yapmanin yeni bir yolunu buldum." diyeceksiniz Isinizi bitirebilmek icin, kendinize bir zaman siniri tanimaniz lazim, degil mi? Tedirgin olmaniz lazim ki beyniniz farkli calissin eger mutluysaniz, hersey daha iyi isler cunku siz daha yaraticisinizdir. Kucuk bir sorun var, diyeceksiniz ki "Ben bunu hallederim" Bunu yapmaya ne var ki
There's something I call the visceral level of processing, and there will be visceral-level design. Biology -- we have co-adapted through biology to like bright colors. That's especially good that mammals and primates like fruits and bright plants, because you eat the fruit and you thereby spread the seed. There's an amazing amount of stuff that's built into the brain. We dislike bitter tastes, we dislike loud sounds, we dislike hot temperatures, cold temperatures. We dislike scolding voices. We dislike frowning faces; we like symmetrical faces, etc., etc. So that's the visceral level. In design, you can express visceral in lots of ways, like the choice of type fonts and the red for hot, exciting. Or the 1963 Jaguar: It's actually a crummy car, falls apart all the time, but the owners love it. And it's beautiful -- it's in the Museum of Modern Art. A water bottle: You buy it because of the bottle, not because of the water. And when people are finished, they don't throw it away. They keep it for -- you know, it's like the old wine bottles, you keep it for decoration or maybe fill it with water again, which proves it's not the water. It's all about the visceral experience.
Benim duygusal duzey diye adlandirdigim bir sey var. Biyoloji-- biyoloji sayesinde parlak renklerden hoslanmayi ogreniyoruz. Memelilerin ve maymunlarin, meyvelerden ve parlak bitkilerden hoslanmalari ozellikle iyi bir sey bu sayede tohumlari yayilabiliyorlar. Beynimizin ici inanilmaz seylerle dolu. Aci tatlardan hoslanmiyoruz, yuksek sesten hoslanmiyoruz sicaktan hoslanmiyoruz, soguktan hoslanmiyoruz. Azarlayici bir tondan hoslanmiyoruz, somurtkan bir yuzden hoslanmiyoruz, Biz simetrik yuzlerden hoslaniyoruz, vesaire, vesaire. Iste bu duygusal duzey ve tasarim alaninda duygusal olani cesitli yollardan ifade edebilirsiniz, sectiginiz yazi tipiyle veya sicagi ifade etmek icin kirmizi rengini kullanarak, heyecan verici. Ya da 1963 marka Jaguar. Aslinda adi bir araba, surekli bozuluyor, ama sahipleri ona bayiliyorlar. Ve bu guzel sey-- Modern Sanatlar Muzesinde. Bir su sisesi. Onu sisesi icin satin aliyorsunuz, icindeki su icin degil. Ve insanlar suyu bitirdiklerinde, siseyi atmiyorlar tutuyorlar-- tipki eski sarap siseleri gibi, dekor amacli ya da belki yine icine su koymak icin, ki bu da yine sunu gosteriyor ki, su degil soz konusu olan. Soz konusu olan, edindigimiz duygusal tecrube. Bahsedecegim orta duzey, davranis duzeyinden olusuyor
The middle level of processing is the behavioral level and that's actually where most of our stuff gets done. Visceral is subconscious, you're unaware of it. Behavioral is subconscious, you're unaware of it. Almost everything we do is subconscious. I'm walking around the stage -- I'm not attending to the control of my legs. I'm doing a lot; most of my talk is subconscious; it has been rehearsed and thought about a lot. Most of what we do is subconscious. Automatic behavior -- skilled behavior -- is subconscious, controlled by the behavioral side. And behavioral design is all about feeling in control, which includes usability, understanding -- but also the feel and heft.
ve bu aslinda bir cok isimizi yapip bitirdigimiz duzey. Duygusal olan, bilincaltinda, onun farkinda degilsiniz Davranissal olan bilincaltinda, onun farkinda degilsiniz. Yaptigimiz bircok seyi bilincaltimizda yapiyoruz. Sahne etrafinda yuruyorum, bacaklarimdaki kontrolu dusunmeden. Bir cok sey yapiyorum, konusmamim cogu bilincaltindan, daha once defalarca denenmis ve dusunulmus. Yaptimiz bircok sey bilincaltinda. Otomatik davranis--- ogrenilmis davranis bilincaltinda, davranissal bakimdan kontrol altina alinmis bir durumda. Ve davranissal tasarim, herseyi kontrol altina aldigimiz hissi ile ilgili bir sey, ayni zamanda kullanilabilirlik ve anlama gerektiyor, ve de duygu ve tesir. Iste bu yuzden cok fonksiyonlu bicaklar bu kadar harika
That's why the Global knives are so neat. They're so nicely balanced, so sharp, that you really feel you're in control of the cutting. Or, just driving a high-performance sports car over a demanding curb -- again, feeling that you are in complete control of the environment. Or the sensual feeling. This is a Kohler shower, a waterfall shower, and actually, all those knobs beneath are also showerheads. It will squirt you all around and you can stay in that shower for hours -- and not waste water, by the way, because it recirculates the same dirty water.
Cok iyi bir dengeye sahipler ve oldukca keskinler, Insan gercekten, kesme isini kontrol altina aldigi hissine kapiliyor. Ya da ust performansli spor bir araba kullandiginizi dusunun, zor bir kulvarda, iste yine cevrenizi tamamen kontrol altina aldiginiz hissine kapiliyorsunuz. Ya da sehvet uyandiran bir duygu. Bu bir Kohler dusu, bir caglayan dusu, ve aslinda alttaki butun bu yumrular, dus baslari. size her taraftan su fiskirtacak ve dus almak saatlerinizi almayacak. Ve tabi bu arada, bosuna da su harcanmamis olacak, ayni kirli suyu donusturuyor. (Gulusmeler)
(Laughter)
Ya da bu-- bu gercekten buldugum harika bir caydanlik
Or this -- this is a really neat teapot I found at high tea at The Four Seasons Hotel in Chicago. It's a Ronnefeldt tilting teapot. That's kind of what the teapot looks like but the way you use it is you lay it on its back, and you put tea in, and then you fill it with water. The water then seeps over the tea. And the tea is sitting in this stuff to the right -- the tea is to the right of this line. There's a little ledge inside, so the tea is sitting there and the water is filling it up like that. And when the tea is ready, or almost ready, you tilt it. And that means the tea is partially covered while it completes the brewing. And when it's finished, you put it vertically, and now the tea is -- you remember -- above this line and the water only comes to here -- and so it keeps the tea out. On top of that, it communicates, which is what emotion does.
Chicago'daki The Four Seasons Otelinden. Yana yatik bir Ronnefeldt caydanligi. Alisageldigimiz bir caydanlik gibi fakat kullanmak icin, onu arkaya yatirmaniz gerekiyor, ve icine cay koyuyorsunuz, sonra da su koyuyorsunuz cunku su, cayin uzerine siziyor. Ve cay caydanligin icinde, sag tarafta duruyor-- cay bu cizginin sag tarafinda. Icinde kucuk bir cikinti var, cayi orada tutmak icin ve suyla boyle dolduruyorsunuz. Ve cay hazir oldugunda, veya hazir olamaya yakin, caydanligi egiyorsunuz. Ve bu sayede cay kismen suyla kaplaniyor bir yandan da demlenmeye devam ederken. Ve cay oldugunda, caydanligi dikey konuma getiriyorsunuz, ve simdi cay--hatirlayacak olursaniz-- bu cizginin uzerinde ve su sadece buraya kadar geliyor ve cayi disinda birakiyor Ve tum bunlarin ustune, bir de sizinle iletisime geciyor, duygunun yaptigi seyleri yapiyor. Duygu, harekete gecmek demek, gercekten, duygu harekete gecmek demek.
Emotion is all about acting; emotion is really about acting. It's being safe in the world. Cognition is about understanding the world, emotion is about interpreting it -- saying good, bad, safe, dangerous, and getting us ready to act, which is why the muscles tense or relax. And that's why we can tell the emotion of somebody else -- because their muscles are acting, subconsciously, except that we've evolved to make the facial muscles really rich with emotion. Well, this has emotions if you like, because it signals the waiter that, "Hey, I'm finished. See -- upright." And the waiter can come by and say, "Would you like more water?" It's kind of neat. What a wonderful design.
Guvende olmak demek. Bilgi dunyayi anlamak, duygu ise onu yorumlamak demek, iyiyi, kotuyu, guvenli olani, tehlikeliyi adlandirabilmek ve bizi harakete hazir bir hale getirmek demek. Iste bundan dolayi kaslarimiz kasiliyor ve gevsiyor. Ve iste bu yuzden bir baskasinin duygulari hakkinda da fikir sahibi olabiliyoruz, cunku kaslari, onlar bilincinde olmadan harakete geciyorlar, yuz kaslarimiz haricinde, yuzumuzdeki kaslari duygularimizla zenginlestirmeyi ogrendik. Bu durumda, takdir ederseniz ki, bunun da duygulari var, cunku garsona isaret veriyor, "Baksana, isim bitti, Hadi-- dikelt beni." Ve garson gelebilir ve soyle diyebilir, "Biraz daha su ister misin?" Bu, bi sekilde harika. Ne muhtesem bir tasarim. Ve bahsedecegim son duzey, yansitici duzey,
And the third level is reflective, which is, if you like the superego, it's a little part of the brain that has no control over what you do, no control over the -- doesn't see the senses, doesn't control the muscles. It looks over what's going on. It's that little voice in your head that's watching and saying, "That's good. That's bad." Or, "Why are you doing that? I don't understand." It's that little voice in your head that's the seat of consciousness.
buna, dilerseniz super ego da diyebiliriz, bu, beyinin ufak bir parcasindan olusuyor ve sizin yaptiklarinizi hic bir sekilde kontrol edemiyor, hic bir sekilde kontrol yok-- duyulari gormuyor, kaslari kontrol etmiyor. Her ne oluyorsa, gormezlikten geliyor. Bu kafanizin icindeki o kucuk ses. sizi seyrediyor ve soyle diyor, "Bu iyi. Bu kotu." veya "Niye oyle yapiyorsun? Anlamiyorum." O kafanizdaki kucuk ses, bilincinizin koltugu. Iste burda harika bir yansitici urun.
Here's a great reflective product. Owners of the Hummer have said, "You know I've owned many cars in my life -- all sorts of exotic cars, but never have I had a car that attracted so much attention." It's about attention. It's about their image, not about the car. If you want a more positive model -- this is the GM car. And the reason you might buy it now is because you care about the environment. And you'll buy it to protect the environment, even though the first few cars are going to be really expensive and not perfected. But that's reflective design as well. Or an expensive watch, so you can impress people -- "Oh gee, I didn't know you had that watch." As opposed to this one, which is a pure behavioral watch, which probably keeps better time than the $13,000 watch I just showed you. But it's ugly. This is a clear Don Norman watch.
Hummer kullanicilari soyle diyorlar, " Hayatimda bir cok arabam oldu her tarzdaki egzotik arabalardan, ama hic bir zaman bu kadar dikkat ceken bir arabam olmamisti." Burada soz konusu olan imaj, araba degil. Hatta, eger daha olumlu bir model pesindeyseniz, iste bu GM arabasi. Ve bunu cevreye karsi duyarli oldugunuz icin alabilirsiniz Ve siz bunu, cevreyi korumak icin satin alacaksiniz, her ne kadar ilk serileri, gercekten pahali olacak olsada... ve mukemmel olmasa da. Bu da yansitici tarzda bir tasarim. Veya insanlari etkileyebileceginiz pahali bir saat, insanlara "Aman tanrim, boyle bir saatin oldugunu bilmiyordum" dedirten cinsten. Buna zit bir ornek, tamamiyla davranissal bir saat, muhtamelen size az once gosterdigim 13,000 dolarlik saatten cok daha iyi calisiyor. Ama cirkin. Bu tam bir Don Norman saati. Ve guzel olan, kimi zaman duygularin birbiriyle celiskiye dusmesi, dusme ihtimalinin yarattigi duygusal korku karsisinda yansitici yaninizin "Tamam, tamam, guvendesin, guvendesin" demesi.
And what's neat is sometimes you pit one emotion against the other, the visceral fear of falling against the reflective state saying, "It's OK. It's OK. It's safe. It's safe." If that amusement park were rusty and falling apart, you'd never go on the ride. So, it's pitting one against the other. The other neat thing ...
Eger bu eglence parki kirik dokuk olsaydi, hic bir zaman oraya gitmek istemezdiniz. Iste bu hep birseyi baska birseyin bastirmasinin sonucu. Diger guzel olan sey. (Gulusmeler) Jake Cress iste bu mobilyaci, ve o bu inanilmaz mobilya takimlarini yapiyor.
(Laughter)
Ve pençeleri olan bu sandalyesinde ise, zavallı ufak sandalye topunu düşürmüş,
So Jake Cress is this furniture maker, and he makes this unbelievable set of furniture. And this is his chair with claw, and the poor little chair has lost its ball and it's trying to get it back before anybody notices. And what's so neat about it is how you accept that story. And that's what's nice about emotion.
ve kimse farketmeden geri almaya çalışıyor. Ve bunun güzel olan tarafı da şu ki; bu sizin hikayeyi nasil gordugunuze bagli. Ve duygu hakkinda güzel olan şey de bu iste. Evet işte bu yeni ben. Bundan sonra sadece olumlu şeyler söyleyeceğim. (Gülüşmeler) (AlkışIar)
So that's the new me. I'm only saying positive things from now on.
(Laughter)
(Applause)