I had about five minutes before I was set to deliver a talk to a bunch of business owners about visibility and being on camera. After all, I was the so-called expert there, the former 20-year television news anchor and life and business coach. I happened to take a look down at my cell phone just to catch the time, and I noticed that I had a missed call from my ex-husband. I can still hear his voice. "Darieth, what is going on? I just got a call from some strange man who told me to go to this website, and now I'm looking at all of these photos of you naked. Your private parts are all over this website. Who's seen this?"
Birkaç iş sahibine kamera önünde olmak ve görünürlük hakkında bir konuşma yapmadan önce 5 dakikam vardı. Sözde oradaki uzman bendim. Eski 20 yıllık TV muhabiri, iş ve yaşam koçu. Şans eseri, saate bakmak için telefonuma bir baktım ve eski kocamdan gelen bir cevapsız arama gördüm. Hâlâ sesini duyabiliyorum. "Darieth, ne oluyor? Az önce yabancı bir adam arayıp bir siteye girmemi söyledi ve şu an bir sürü çıplak fotoğrafın karşımda. Web sitesi mahrem yerlerinle dolu. Kim gördü bunları?"
I couldn't think. I couldn't breathe. I was so humiliated and so embarrassed and so ashamed. I felt like my world was coming to an end. And yet, this began for me months of pain and depression and anger and confusion and silence. My manipulative, jealous, stalker ex-boyfriend did exactly what he said he would do: he put up a website with my name on it, and he posted this. And this. And several explicit photos that he had taken of me while I was asleep, living with him in Jamaica. For months prior to that, he had been sending me threatening text messages like this. He was trying to make me out to be some sleazy, low-life slut. He had even threatened to kill me. He told me that he would shoot me in my head and stab me in my heart, simply because I wanted to end the controlling relationship. I couldn't believe this was happening to me. I didn't even know what to call it.
Düşünemiyordum. Nefes alamıyordum. O kadar aşağılanmış ve utanmıştım ki. Dünyam başıma yıkılmış gibi hissettim. Böylece benim için aylar süren acı, depresyon, öfke, şaşkınlık ve sessizlik dönemi başladı. Benim manipülatif, kıskanç, sapık eski sevgilim dediğini yapmıştı: üzerinde adımın olduğu bir site açıp bunu yayınlamış. Bunu da. Onunla Jamaika'da yaşadığım zamanlar ben uyurken çektiği, birkaç açık seçik fotoğrafı da. Bundan aylar öncesinde bana bunun gibi tehdit mesajları gönderiyordu. Beni adi bir fahişe gibi göstermeye çalışıyordu. Beni ölümle bile tehdit etti. Beni kafamdan vurup kalbimden bıçaklayacağını söyledi, sırf ilişkiyi bitirmek istediğim için. Bunun benim başıma geldiğine inanamıyordum. Nasıl adlandıracağımı bile bilmiyordum.
You might know it as cyberharassment or cyberbullying. The media calls it "revenge porn." I now call it "digital domestic violence." It typically stems from a relationship gone bad, where a controlling, jilted ex-lover can't handle rejection, so when they can't physically put their hands on you, they use different weapons: cell phones and laptops. The ammunition? Photos, videos, explicit information, content -- all posted online, without your consent. I mean, let's face it -- we all live our lives online. And the internet is a really small world. We show off our baby photos, we start and grow our businesses, we make new relationships, we let the world in, one Facebook like at a time. And you know what I found? An even smaller world.
Siz bunu siber taciz ya da siber zorbalık olarak biliyor olabilirsiniz. Medya buna "intikam pornosu" diyor. Ben "dijital aile içi şiddet" diyorum. Genellikle kötüye giden bir ilişkiden ortaya çıkıyor. Vazgeçilen kontrol manyağı eski sevgili reddedilmeyi kabullenemeyip size fiziksel olarak zarar veremeyince başka silahlar kullanıyor: cep telefonu ve laptoplar. Ya mühimmat? Fotoğraflar, videolar, cinsel içerikli bilgiler-- hepsi rızanız olmadan, internette yayınlanmış. Dürüst olalım, hepimiz hayatımızı online yaşıyoruz. İnternet de çok küçük bir dünya. Bebeklik fotoğraflarımızı gösteriyoruz, işimizi kurup büyütüyoruz, yeni ilişkilere başlıyoruz, her Facebook beğenisiyle dünyayı biraz daha içeri alıyoruz. Ben ne buldum biliyor musunuz? Daha da küçük bir dünya.
One in 25 women say they have been impacted by revenge porn. For women under the age of 30, that number looks like one in 10. And that leaves a few of you in this audience as potential victims. You want to know what's even more alarming? Lack of legislation and laws to adequately protect victims and punish perpetrators. There's only one federal bill pending; it's called the ENOUGH Act, by Senator Kamala Harris. It would criminalize revenge porn. But that could take years to pass. So what are we left with in the meantime? Flimsy civil misdemeanors.
Her 25 kadından biri intikam pornosundan etkilendiğini söylüyor. 30 yaş altındaki kadınlarda bu sayı 10'da bire çıkıyor. Bu da siz seyircilerden bazılarını olası kurbanlar hâline getiriyor. Daha ürkütücü olan ne, biliyor musunuz? Kurbanları yeterince koruyacak ve suçluları cezalandıracak yasaların yetersizliği. Askıda sadece bir yasa tasarısı var: Senatör Kamala Harris'in ENOUGH yasası. İntikam pornosunu suç kapsamına sokacak. Ama yasanın geçmesi yıllar sürebilir. Bu sürede bizim elimizde ne kalıyor? Uyduruk hafif suçlar.
Currently, only 40 states and DC have some laws in place for revenge porn. And those penalties vary -- we're talking $500 fines. Five hundred dollars? Are you kidding me? Women are losing their jobs. They're suffering from damaged relationships and damaged reputations. They're falling into illness and depression. And the suicide rates are climbing. You're looking at a woman who spent 11 months in court, thirteen trips to the courthouse and thousands of dollars in legal fees, just to get two things: a protection from cyberstalking and cyberabuse, otherwise known as a PFA, and language from a judge that would force a third-party internet company to remove the content. It's expensive, complicated and confusing. And worse, legal loopholes and jurisdictional issues drag this out for months, while my private parts were on display for months. How would you feel if your naked body was exposed for the world to see, and you waited helplessly for the content to be removed?
Sadece 40 eyalet ve DC'nin intikam pornosuna dair yürürlükte yasaları var. Cezaları da değişiyor-- 500 dolarlık cezadan bahsediyorum. Beş yüz dolar mı? Dalga mı geçiyorsunuz? Kadınlar işlerini kaybediyor. Zarar gören ilişkiler ve itibarları yüzünden acı çekiyorlar. Hastalık ve depresyona sürükleniyorlar. Ve intihar oranları yükseliyor. Mahkemede 11 ay geçirmiş, adliyeye 13 kez gitmiş, harçlara binlerce dolar harcamış, bir kadına bakıyorsunuz, sadece iki şeyi elde edebilmek için: siber sapıklık ve siber saldırıdan korunma, diğer adıyla PFA ve üçüncü taraf bir internet şirketinin içeriği kaldırmasını dayatacak bir hakim kararı. Bu pahalı, çetrefilli ve karışık. Daha kötüsü, mahrem yerlerim aylarca göz önündeyken yasal boşluklar ve yetki sorunları bunu aylarca uzatabiliyor. Çıplak bedeniniz dünyanın önünde sergilenirken içeriğin kaldırılmasını çaresizce bekleseydiniz, siz nasıl hissederdiniz?
Eventually, I stumbled upon a private company to issue a DMCA notice to shut the website down. DMCA -- Digital Millennium Copyright Act. It's a law that regulates digital material and content. Broadly, the aim of the DMCA is to protect both copyright owners and consumers. So get this: people who take and share nude photos own the rights to those selfies, so they should be able to issue a DMCA to have the content removed.
Sonunda, web sitesini kapatmak için DMCA bildirisi çıkarabilecek özel bir şirkete denk geldim. DMCA-- Dijital Bin Yıl Telif Hakkı Yasası. Dijital materyal ve içerikleri düzenleyen bir yasa. Kısaca DMCA'nın amacı telif hakkı sahiplerini ve tüketicileri korumak. Şurayı dinleyin: Çıplak fotoğrafları çeken ve paylaşanlar o selfie'lerin haklarına sahipler, yani içeriği kaldırmak için DMCA bildirisi çıkarabilirler.
But not so fast -- because the other fight we're dealing with is noncompliant and nonresponsive third-party internet companies. And oh -- by the way, even in consenting relationships, just because you get a nude photo or a naked pic, does not give you the right to share it, even [without] the intent to do harm.
Ama hemen değil -- çünkü diğer mücadelemiz kural tanımaz ve duyarsız üçüncü taraf şirketlerle. Ve oh -- bu arada, rıza gösterilen ilişkilerde bile, sırf çıplak bir fotoğraf almış olmanız, zarar verme niyeti olmasa dahi, size onu paylaşma hakkı vermiyor.
Back to my case, which happens to be further complicated because he was stalking and harassing me from another country, making it nearly impossible to get help here. But wait a minute -- isn't the internet international? Shouldn't we have some sort of policy in place that broadly protects us, regardless to borders or restrictions? I just couldn’t give up; I had to keep fighting. So I willingly, on three occasions, allowed for the invasion of both my cell phone and my laptop by the Department of Homeland Security and the Jamaican Embassy for thorough forensic investigation, because I had maintained all of the evidence. I painstakingly shared my private parts with the all-male investigative team. And it was an embarrassing, humiliating additional hoop to jump through.
Benim davama dönelim, beni başka bir ülkeden takip ve taciz ettiği için daha da karmaşık bir hâl alıyor, bu da yardım almayı neredeyse imkansızlaştırıyor. Ama bir dakika -- internet uluslararası değil mi? Sınırlar ve kısıtlamalara bakılmaksızın bizi kapsamlı bir şekilde koruyan mevcut bir politikanın olması gerekmez mi? Pes edemezdim; savaşmaya devam etmek zorundaydım. Bu yüzden, kendi isteğimle, kapsamlı bir adli soruşturma yürütmeleri için ABD İçişleri Bakanlığı ve Jamaika Büyükelçiliği'nin telefon ve laptopumu 3 kere aramalarına izin verdim, çünkü bütün kanıtları saklamıştım. Tamamı erkek olan araştırma ekibiyle bütün mahrem yerlerimi özenle paylaştım. Ve bu, atlatmam gereken utanç verici, aşağılayıcı yeni bir badireydi.
But then something happened. Jamaican authorities actually arrested him. He's now facing charges under their malicious communications act, and if found guilty, could face thousands of dollars in fines and up to 10 years in prison. And I've also learned that my case is making history -- it is the first international case under this new crime. Wow, finally some justice.
Ama sonra bir şey oldu. Jamaikalı yetkililer onu gerçekten tutukladılar. Şimdi kötü niyetli iletişim kanunu altında yargılanıyor ve suçlu bulunursa 10 yıla kadar hapis ve binlerce dolar para cezasına çarptırılabilir. Ayrıca davamın tarihe geçtiğini öğrendim -- bu yeni suç adı altındaki ilk uluslararası dava. Vay canına, sonunda biraz adalet.
But this got me to thinking. Nobody deserves this. Nobody deserves this level of humiliation and having to jump through all of these hoops. Our cyber civil rights are at stake. Here in the United States, we need to have clear, tough enforcement; we need to demand the accountability and responsiveness from online companies; we need to promote social responsibilities for posting, sharing and texting; and we need to restore dignity to victims.
Ama bu beni düşündürdü. Kimse bunu hak etmiyor. Kimse böyle bir aşağılanmayı ve tüm bu badireleri atlatmayı hak etmiyor. Siber haklarımız risk altında. Burada, Birleşik Devletler'de katı ve net yaptırımların olması lazım; online şirketlerden sorumluluk ve duyarlılık talep etmemiz lazım. Paylaşım yapma ve mesaj yollama konusunda sosyal sorumluluğu teşvik etmemiz lazım ve kurbanların itibarlarını geri almamız lazım.
And what about victims who neither have the time, money or resources to wage war, who are left disempowered, mislabeled and broken? Two things: release the shame and end the silence. Shame is at the core of all of this. And for every silent prisoner of shame, it's the fear of judgment that's holding you hostage. And the price to pay is the stripping away of your self-worth.
Peki, ya savaş açmaya zamanı, parası ya da kaynağı olmayan güçsüz bırakılmış, yanlış afişe edilmiş ve kırılmış kurbanlar? İki şey var: Utancı defet ve sessizliğe son ver. Bütün bunların yüreğinde yatan utanç. Utancın sessiz her mahkumu, sizi rehin tutan yargılanma korkusu. Ödediğiniz bedel ise öz saygınızın elinizden alınması.
The day I ended my silence, I freed myself from shame. And I freed myself from the fear of judgment from the one person who I thought would judge me the most -- my son, who actually told me, "Mom, you are the strongest person that I know. You can get through this. And besides, mom -- he chose the wrong woman to mess with."
Sessizliğime son verdiğim gün, kendimi utançtan arındırdım. Beni en çok yargılayacağını düşündüğüm insan tarafından yargılanma korkusundan da kurtuldum -- oğlum, bana dedi ki, "Anne, sen tanıdığım en güçlü insansın. Bunun üstesinden gelebilirsin. Ayrıca, anne -- o yanlış kadına bulaştı."
(Laughter)
(Kahkaha)
(Applause)
(Alkış)
It was on that day that I decided to use my platform and my story and my voice. And to get started, I asked myself this one simple question: Who do I need to become now? That question, in the face of everything that I was challenged with, transformed my life and had me thinking about all kinds of possibilities.
O gün, platformumu, hikâyemi ve sesimi kullanmaya karar verdim. Ve başlamak için kendime şu basit soruyu sordum: Şimdi kim olmam lazım? Bu soru, karşılaştığım her şeye rağmen, hayatımı değiştirdi ve bütün ihtimalleri düşünmemi sağladı.
I now own my story, I speak my truth, and I'm narrating a new chapter in my life. It's called "50 Shades of Silence." It's a global social justice project, and we're working to film an upcoming documentary to give voice and dignity to victims.
Şimdi kendi hikâyemin sahibiyim, kendi gerçeğimi anlatıyorum, hayatımın yeni bir bölümünü aktarıyorum. Adı "Sessizliğin 50 Tonu". Dünya çapında bir sosyal adalet projesi, kurbanlara ses ve itibarlarını verecek bir belgesel üzerinde çalışıyoruz.
If you are a victim or you know someone who is, know this: in order to be empowered, you have to take care of yourself, and you have to love yourself. You have to turn your anger into action, your pain into power and your setback into a setup for what's next for your life. This is a process, and it's a journey of self-discovery that might include forgiveness. But it definitely requires bravery, confidence and conviction. I call it: finding your everyday courage.
Eğer siz bir kurbansanız ya da tanıdığınız biri, şunu bilin: Güçlenmek için kendine bakmak ve kendini sevmek zorundasın. Öfkeni faaliyete çevirmelisin, acını güce ve yenilgini hayatının sonraki aşamasının başlangıcına çevirmelisin. Bu, affetmeyi gerektirebilecek bir süreç ve kendini keşfetme yolculuğu. Ama kesinlikle cesaret, öz güven ve inanç gerektiriyor. Ben buna günlük cesaretini bulma diyorum.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)