A couple of years ago, when I was attending the TED conference in Long Beach, I met Harriet. We'd actually met online before -- not the way you're thinking. We were introduced because we both knew Linda Avey, one of the founders of the first online personal genomic companies. And because we shared our genetic information with Linda, she could see that Harriet and I shared a very rare type of mitochondrial DNA, haplotype K1a1b1a, which meant we were distantly related. We actually share the same genealogy with Ötzi the Iceman. So -- Ötzi, Harriet and me. And being the current day, of course, we started our own Facebook group. You're all welcome to join. When I met Harriet in person the next year at the TED conference, she'd gone online and ordered our own happy haplotype T-shirts.
Birkaç yıl önce Long Beach'teki TED Konferansına katıldığımda Harriet ile tanıştım. Aslında daha önce internetten tanıştık-- -yok düşündüğünüz gibi değil.- Aslında tanıştırıldık. Her ikimiz de ilk sanal kişisel genomik şirketlerinden birinin kurucusu olan Linda Avey'i tanıyorduk. Genetik bilgimizi Linda ile paylaştığımız için Linda, Harriet ve benim çok ender görülen bir mitokondriyal DNA haplotipi olan K1a1b1 haplotipini paylaştığımızı gösterdi. Bu da uzaktan akraba olduğumuzu gösteriyordu. Aslında buz adam Ozzie ile aynı soydan geliyorduk. Yani Ozzie, Harriet ve ben. Günümüz insanı olarak tabiatıyla kendi Facebook grubumuzu kurduk. Hepiniz katılabilirsiniz. Harriet ile bir sonraki TED konferansında kişisel olarak tanıştığımda, internetten mutlu haplotip tişörtlerimizi almıştı bile.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Why am I telling you this story? What does it have to do with the future of health? Well, the way I met Harriet is an example of how leveraging cross-disciplinary, exponentially growing technologies is affecting our future of health and wellness -- from low-cost gene analysis to the ability to do powerful bioinformatics to the connection of the Internet and social networking. What I'd like to talk about today is understanding these exponential technologies. We often think linearly. But if you think about it, if you have a lily pad and it just divided every single day -- two, four, eight, sixteen -- in 15 days, you'd have 32,000. What do you think you'd have in a month? We're at a billion. If we start to think exponentially, we can see how this is starting to affect all the technologies around us.
Şimdi bu hikayeyi size neden anlatıyorum, ve bunun sağlığın geleceği ile ilgisi nedir? Aslında Harriet ile tanışma şeklimiz çapraz disiplinleri kapsayan ve üssel hızda büyüyen teknolojilerin, düşük maliyetli gen analizlerinden güçlü biyoinformatik analizlerine ve internet ve sosyal ağları birbirine bağlamasına kadar sağlığımızı nasıl etkilediğinin bir örneği. Bugün konuşmak istediğim şey hızla büyüyen bu teknolojileri anlamaktır. Genellikle doğrusal düşünüyoruz. Ama eğer üzerine biraz düşünürseniz, bir nilüfer çiçeğiniz olsaydı ve her gün ikiye bölünseydi-- 2, 4, 8, 16-- 15 günde elinizde 32.000 tane olurdu. Bir ayda ne kadar olurdu dersiniz? Bir milyar. Yani üssel olarak düşünmeye başlarsak bunun tüm teknolojileri nasıl etkilemeye başlayacağını görebiliriz. Bu teknolojilerin pek çoğu ile --bir doktor ve mucit olarak konuşuyorum--
Many of these technologies, speaking as a physician and innovator, we can start to leverage, to impact the future of our own health and of health care, and to address many of the major challenges in health care today, ranging from the exponential costs to the aging population, the way we really don't use information very well today, the fragmentation of care and the often very difficult course of adoption of innovation. And one of the major things we can do is move the curve to the left. We spend most of our money on the last 20 percent of life. What if we could incentivize physicians in the health care system and our own selves to move the curve to the left and improve our health, leveraging technology as well? Now my favorite example of exponential technology, we all have in our pocket. If you think about it, these are really dramatically improving. I mean, this is the iPhone 4. Imagine what the iPhone 8 will be able to do.
gerçekten kendi sağlığımızın ve sağlık sistemimizin geleceğini iyileştirmeye ve bugün sağlık sisteminde karşılaştığımız temel zorluklardan bazılarına odaklanmaya başlayabiliriz. Bu sorunlar, gerçekten hızla artan maliyetlerden nüfusun yaşlanmasına, bilgiyi günümüzde çok iyi kullanamayışımıza, sağlık hizmetinin parçalı olarak verilmesine, ve genellikle yeniliklere çok zor uyum sağlanmasına kadar uzanıyor. Yapmamız gereken temel şeylerden biri de bugün biraz konuştuğumuz gibi eğriyi biraz sola kaydırmak. Paramızın pek çoğunu, yaşamımızın son %20'lik kısmında harcıyoruz. Paramızı, sağlık sistemimizi ve kendimizi iyileştirmek için, eğriyi sola kaydırıp teknolojik gelişim ile birlikte kendi sağlığımızı da iyileştirmek için harcayabilseydik nasıl olurdu? Şu an favori teknolojim, hızla büyüyen teknolojilerden biri, cebimizdeki teknolojidir. Farkındaysanız, bu teknolojiler gerçekten çarpıcı şekilde gelişiyorlar. Yani, bu iPhone 4. iPhone 8'in neler yapabileceğini hayal edin.
Now, I've gained some insight into this. I've been the track share for the medicine portion of a new institution called Singularity University, based in Silicon Valley. We bring together each summer about 100 very talented students from around the world. And we look at these exponential technologies from medicine, biotech, artificial intelligence, robotics, nanotechnology, space, and address how we can cross-train and leverage these to impact major unmet goals. We also have seven-day executive programs. And coming up next month is FutureMed, a program to help cross-train and leverage technologies into medicine.
Şimdilerde bu konuyu biraz kavramaya başladım. Silikon Vadisi'ndeki Singularity Üniversitesi isimli yeni enstitünün tıp bölümünün paylaşımını izledim. Tüm dünyadan 100 yetenekli öğrenciyi her yaz biraraya getiriyoruz. Tıp, biyoteknoloji, yapay zeka, robotlar, nanoteknoloji, uzay gibi hızla gelişen alanlardaki teknolojilere bakıyoruz ve henüz gerçekleştirilememiş hedeflerde etkili olmak için nasıl disiplinlerarası eğitim verebileceğimizi düşünüyoruz. Ayrıca yedi günlük, uygulamalı programlarımız var. Önümüzdeki ay "Gelecekte Tıp" (Future Med) programı geliyor. Çapraz eğitim ile teknolojilerin tıbba yönelmesini sağlayacak bir program.
Now, I mentioned the phone. These mobile phones have over 20,000 different mobile apps available. There's one out of the UK where you can pee on a little chip, connect it to your iPhone, and check for an STD. I don't know if I'd try that, but it's available. There are other sorts of applications. Merging your phone and diagnostics, for example, measuring your blood glucose on your iPhone and sending that to your physician, so they can better understand and you can better understand your blood sugars as a diabetic. So let's see how exponential technologies are taking health care. Let's start with faster. It's no secret that computers, through Moore's law, are speeding up faster and faster.
Az önce telefondan bahsettim. Bu cep telefonları için 20.000'den fazla mobil uygulama mevcut-- Hatta İngiltere'de geliştirilen bir uygulama yardımıyla iPhone'unuza bağlı ufak bir çip üzerine idrar dökerek cinsel yolla bulaşan hastalığınız olup olmadığını kontrol edebiliyorsunuz. Henüz bunu kendim dener miyim bilmiyorum ama, bu uygulama mevcut. Telefonunuz ile tanı koymayı birleştiren pek çok farklı uygulama var. Örneğin-- kan şekerinizi iPhone'la ölçüp sonucu doktorunuza göndermek mümkün. Böylelikle doktorunuz sizin kan şekerinizi çabuk öğrenebilir, siz de diyabetli biri olarak kan şekerinizi daha iyi takip edebilirsiniz. Peki o zaman hızla gelişen teknolojilerin sağlık hizmetlerini nasıl ele aldığına bakalım. Hızlı olanla başlayalım. Moore yasalarına göre bilgisayarların gittikçe daha da hızlı çalışacak olması bir sır değil.
We can do more powerful things with them. They're really approaching -- in many cases, surpassing -- the ability of the human mind. But where I think computational speed is most applicable is in imaging. The ability now to look inside the body in real time with very high resolution is really becoming incredible. And we're layering multiple technologies -- PET scans, CT scans and molecular diagnostics -- to find and seek things at different levels. Here you're going to see the very highest resolution MRI scan done today, of Marc Hodosh, the curator of TEDMED. And now we can see inside of the brain at a resolution and ability never before available, and essentially learn how to reconstruct and maybe even reengineer or backwards engineer the brain, so we can better understand pathology, disease and therapy. We can look inside with real-time fMRI in the brain at real time. And by understanding these sorts of processes and these connections, we're going to understand the effects of medication or meditation and better personalize and make effective, for example, psychoactive drugs.
Artık onlarla daha güçlü şeyler yapabiliyoruz. Gerçekten, çoğu durumda insan beyninin yeteneklerine yaklaşıyor, hatta bazı durumlarda onu geçiyorlar. Ancak bence hesaplama hızının en çok uygulanabildiği alan görüntüleme. Bugün, gerçek zamanlı olarak insan vücudunun içine çok yüksek çözünürlükle bakıyor olmak gerçekten inanılmaz birşey. Farklı seviyelerdeki birşeyleri arayıp bulmak için PET taramaları, CT taramaları ve moleküler tanımlama gibi teknolojileri katmanlar halinde kullanıyoruz. Şimdi TEDMED küratörü Mark Hodosh tarafından yeniden oluşturulmuş olan ve günümüzde yapılabilen en yüksek çözünürlüklü MRI taramasını göreceksiniz. Ve şimdi beynin içini daha önce mümkün olmayan derecedeki yüksek çözünürlükle ve yetenekle görebiliyoruz ve özellikle beyni nasıl yeniden yapılandıracağımızı, hatta hücrelerden yola çıkarak onu ne şekilde baştan tasarlayabileceğimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Böylece, patoloji, hastalık ve tedavileri daha iyi anlayabilmemiz mümkün olacaktır. Bir fMRI ile beynin içine gerçek zamanlı olarak bakabiliriz. Ve bu tür süreçleri ve bağlantıları anlayarak, ilaçların ya da meditasyonun etkilerini anlayıp bunları kişiye özel hale getirmemiz mümkün olacak, aynı psikoaktif ilaçlarda yaptığımız gibi.
The scanners for these are getting smaller, less expensive and more portable. And this sort of data explosion available from these is really almost becoming a challenge. The scan of today takes up about 800 books, or 20 gigabytes. The scan in a couple of years will be one terabyte, or 800,000 books. How do you leverage that information? Let's get personal. I won't ask who here's had a colonoscopy, but if you're over age 50, it's time for your screening colonoscopy. How'd you like to avoid the pointy end of the stick? Now there's essentially virtual colonoscopy. Compare those two pictures. As a radiologist, you can basically fly through your patient's colon, and augmenting that with artificial intelligence, potentially identify a lesion that we might have missed, but using AI on top of radiology, we can find lesions that were missed before. Maybe this will encourage people to get colonoscopies that wouldn't have otherwise.
Bunun için kullanılan tarayıcılar gittikçe küçülüyor, daha ucuz ve daha taşınabilir hale geliyor. Ve bu gibi cihazlarla olası hale gelen veri patlamaları gerçekten de gittikçe bir sorun haline geliyor. Günümüzde bir tarama 800 kitap ya da 20 gigabayt yer tutuyor. Birkaç yıl sonra bir tarama bir terabayt, ya da 800 bin kitaplık yer tutacak. Bu bilgiyi nasıl idare edebilirsiniz? Şimdi olayı biraz kişisel hale getirelim. Burada kimlerin kolonoskopi yaptırdığını sormayacağım ama 50 yaşından büyükseniz artık tarama amaçlı kolonoskopi yaptırma vaktiniz gelmiş demektir. Kolonokopi cihazının hortumundan nasıl kurtulabilirsiniz? Şimdi sanal kolonoskopi denen bir yöntem var. Bu iki resmi karşılaştırın, şimdi bir radyolog olarak hastanızın kalın bağırsağı boyunca hareket edebilir ve bu görüntüyü yapay zekayla daha da geliştirebilir, ve, burada görüldüğü gibi, kitleleri tespit edebilirsiniz. Bunu atlayabilirdik, ama radyolojinin üzerine yapay zeka eklediğinizde daha önce göremediğimiz kiteleleri bulma imkanımız doğuyor. Belki de bu yöntem başka şekilde kolonoskopi yaptırmaya yanaşmayan kişilerin taranmasını sağlayabilir.
This is an example of this paradigm shift. We're moving to this integration of biomedicine, information technology, wireless and, I would say, mobile now -- this era of digital medicine. Even my stethoscope is now digital, and of course, there's an app for that. We're moving, obviously, to the era of the tricorder. So the handheld ultrasound is basically surpassing and supplanting the stethoscope. These are now at a price point of what used to be 100,000 euros or a couple hundred-thousand dollars. For about 5,000 dollars, I can have the power of a very powerful diagnostic device in my hand. Merging this now with the advent of electronic medical records -- in the US, we're still less than 20 percent electronic; here in the Netherlands, I think it's more than 80 percent.
Bu bir nevi bakış açısı değişimi. Dijital tıp çağındayız ve biyo-tıp, bilgi işlem teknolojileri, kablosuz iletişim ve hatta mobil teknolojilerin birleştiği noktaya gidiyoruz. Artık steteskobum bile dijital. Ve elbette bunun için bir uygulama da var. Bariz olan şu ki, artık tarama-analiz-kayıt fonksiyonlarını aynı anda gerçekleştirebileceğimiz bir çağa (tricorder) giriyoruz. Artık cep ultrasonu Steteskobun yerini alıyor. Eskiden 100.000€ ya da birkaç yüzbin dolar olan bu cihazlar artık 5.000 $ civarında. Bu miktara, inanılmaz derecede güçlü bir teşhis cihazının bütün gücüne sahip olabiliyorum. Ve bunu elektronik tıbbi kayıtlara entegre edebilidiğimiz halde, Amerika Birleşik Devletlerinde elektronik kayıtlar hala %20'den az. Burada, Hollanda'da sanırım %80 civarında.
Now that we're switching to merging medical data, making it available electronically, we can crowd-source the information, and as a physician, I can access my patients' data from wherever I am, just through my mobile device. And now, of course, we're in the era of the iPad, even the iPad 2. Just last month, the first FDA-approved application was approved to allow radiologists to do actual reading on these sorts of devices. So certainly, the physicians of today, including myself, are completely reliable on these devices. And as you saw just about a month ago, Watson from IBM beat the two champions in "Jeopardy." So I want you to imagine when, in a couple of years, we've started to apply this cloud-based information, when we really have the AI physician and leverage our brains to connectivity to make decisions and diagnostics at a level never done. Already today, you don't need to go to your physician in many cases. Only in about 20 percent of visits do you need to lay hands on the patient. We're now in the era of virtual visits. From Skype-type visits you can do with American Well, to Cisco, that's developed a very complex health presence system,
Şimdi tıbbi verileri birleştirme yoluna gidiyoruz ve onları elektronik hale getirdiğimizde toplanan bu bilgileri paylaşabiliriz. Artık bir doktor olarak, hastalarımın verilerine elimdeki mobil cihazlar sayesinde nerede olursam olayım ulaşabiliyorum. Elbette artık iPad hatta iPad2 çağına girdik. Daha geçen ay FDA bir uygulamaya onay verdi. Bu uygulama radyologların bu tip cihazları kullanarak görüntü okumalarına olanak veriyor. Kesinlikle şunu söyleyebiliriz ki bugün tüm doktorlar, ben de dahil, tamamen bu cihazları güvenle kullanıyorlar. Bir ay kadar önce IBM tarafından üretilen Watson'un Riziko yarışması şampiyonlarını yendiğini izlediniz. Bu nedenle şunu hayal etmenizi istiyorum, birkaç yıl içinde bu bulut-tabanlı bilgiyi uygulamaya aldığımızı, yapay zeka sahibi bir doktor yarattığımızı, ve beyinlerimizi karar vermek ve tanı koymakta daha önce hiç olmadığı kadar kullanmaya başladığımızı hayal edin. Bugün bile, artık her sorununız olduğunda doktora gitmek zorunda değilsiniz. Muayenelerin yaklaşık %20'sinde hastayı elle muayene etmeniz gerekiyor. Artık sanal muayene çağındayız -- Skype benzeri bir sistem kullanarak sanal muayene yapan American Well'den çok daha karmaşık bir sağlık uygulaması yapılandırmış olan Cisco'ya kadar pekçok uygulama var.
the ability to interact with your health care provider is different. And these are being augmented even by our devices, again, today. My friend Jessica sent me a picture of her head laceration, so I can save her a trip to the emergency room, and do diagnostics that way. Or maybe we can leverage today's gaming technology, like the Microsoft Kinect, hack that to enable diagnostics, for example, in diagnosing stroke, using simple motion detection, using $100 devices. We can actually now visit our patients robotically. This is the RP7; if I'm a hematologist, I can visit another clinic or hospital. These are being augmented by a whole suite of tools actually in the home now. We already have wireless scales. You step on the scale, tweet your weight to your friends, they can keep you in line.
Size sağlık hizmeti sağlayanlarla etkileşime geçiş şekliniz artık daha farklı. Bu uygulamalar, bugün cihazlarımızla daha da geliştiriliyor. Bakın, bu arkadaşım Jessica'nın kafası yarıldığında onu acil servise gitme zahmetinden kurtarmam için bana gönderdiği resim - buna bakarak tanı koyabilirim. Ya da belki günümüzde kullanılan oyun teknolojilerini, Microsoft Kinect gibi, tanı koymamızı sağlayacak hale getirebiliriz. Mesela yüz dolar civarında maliyeti olan basit hareket algılayıcıları ile felç tanısını koyabiliriz. Artık hastalarımızı robotik olarak görebiliriz -- bu RP7; eğer bir hematolog olsam bir başka kliniği ya da hastaneyi bu şekilde ziyaret edebilirim. Bu teknolojiler yakın zamanda evde bulunan diğer cihazlarla daha da desteklenecek. Kablosuz tartı cihazlarımız olduğunu düşünün. Tartı cihazına çıkıyorsunuz. Kilonuzu arkadaşlarınıza twitter aracılığı le gönderiyorsunuz ve onlar size çeki düzen veriyor. Artık kablosuz tansiyon aletlerimiz var.
We have wireless blood pressure cuffs. A whole gamut of technologies are being put together. Instead of wearing kludgy devices, we put on a simple patch. This was developed at Stanford. It's called iRhythm; it completely supplants the prior technology at a much lower price point, with much more effectivity. We're also in the era today of quantified self. Consumers now can basically buy $100 devices, like this little Fitbit. I can measure my steps, my caloric outtake. I can get insight into that on a daily basis and share it with my friends or physician. There's watches that measure your heart rate, Zeo sleep monitors, a suite of tools that enable you to leverage and have insight into your own health.
Bu şekilde bir grup teknoloji bir araya getiriliyor. Böylece bu hantal cihazları takmak yerine, küçük bir bant yapıştırabileceğiz. Bu gördüğünüz cihaz Stanford'daki meslektaşlarımız tarafından gelişitirildi. Adı iRitim. Daha önce kullanılmakta olan teknolojinin yerini alıyor. Hem de çok daha ucuz ve çok daha da etkili. Artık aynı zamanda ölçümleme çağındayız da. Tüketiciler yüz dolar vererek bazı cihazlar satın alıyorlar, mesela bu cihaz gibi: FitBit. Bununla attığım adım sayısını, harcadığım kalori miktarını ölçebilirim. Her gün bunları izleyerek genel bir fikir edinebilirim. Bu bilgileri arkadaşlarımla paylaşabilir, doktoruma verebilirim. Artık kalp ritminizi kaydeden saatler, Zeo Uyku monitörleri, veya sağlığınız hakkında daha detaylı bilgi edinmenize yarayacak pekçok yeni cihaz mevcut.
As we start to integrate this information, we'll know better what to do with it, and have better insight into our own pathologies, health and wellness. There's even mirrors that can pick up your pulse rate. And I would argue, in the future, we'll have wearable devices in our clothes, monitoring us 24/7. And just like the OnStar system in cars, your red light might go on. It won't say "check engine"; it'll be a "check your body" light, and you'll go get it taken care of. Probably in a few years, you'll look in your mirror and it'll be diagnosing you.
Ve bizler, bu bilgiyi diğerleri ile birleştirirken, bundan böyle bu bilgiyi nasıl kullanacağımızı ve kendi hastalıklarımız hakkında nasıl daha çok bilgi sahibi olacağımızı da öğreniyor olacağız. Artık günümüzde nabzınızı ölçebilen aynalar bile var. Ve iddia ediyorum ki, yakın bir gelecekte, üzerimize giysi gibi giyerek kendimizi 7 gün 24 saat izlememizi sağlayacak cihazlar olacak. Hani şu arabalardaki OnStar sistemi gibi, kırmızı bir ışık yanacak -- ama elbette "motoru kontrol edin" demeyecektir. Bu ışık "vücudunuzu kontrol edin" anlamına gelecek ve siz de gidip muayene olacaksınız. Muhtemelen birkaç yıl içinde, aynaya baktığınızda aynanız size tanı koyabiliyor olacak.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
For those of you with kiddos at home, how would you like a wireless diaper that supports your --
Evinde çocuğu olan dinleyiciler, mesela size bilgi geçen kablosuz bir çocuk bezi olsa ...
(Laughter)
Sanırım bu ihtiyacınız olandan çok fazla bir bilgi.
More information, I think, than you might need, but it's going to be here.
Ama bunların hepsi yaklaşıyor. Şimdi, bugün yeni teknolojiler ve bağlantılar hakkında çok şey dinledik.
Now, we've heard a lot today about technology and connection. And I think some of these technologies will enable us to be more connected with our patients, to take more time and do the important human-touch elements of medicine, as augmented by these technologies. Now, we've talked about augmenting the patient. How about augmenting the physician? We're now in the era of super-enabling the surgeon, who can now go into the body and do robotic surgery, which is here today, at a level that was not really possible even five years ago. And now this is being augmented with further layers of technology, like augmented reality. So the surgeon can see inside the patient, through their lens, where the tumor is, where the blood vessels are. This can be integrated with decision support. A surgeon in New York can help a surgeon in Amsterdam, for example. And we're entering an era of truly scarless surgery called NOTES, where the robotic endoscope can come out the stomach and pull out that gallbladder, all in a scarless way and robotically. This is called NOTES, and it's coming -- basically scarless surgery, as mediated by robotic surgery.
Bence bu teknolojilerin bir kısmı bizim hastalarımıza daha yakın olmamızı sağlayacak ve ve bu tip teknolojilerin yardımı ile tıpta çok önemli olan insan faktörüne daha çok zaman ayırabiliyor olacağız. Şimdiye kadar genelde hastaya destek olmaktan bahsettik. Peki ya doktorlar için ne yapabiliriz? Artık, cerrahlara inanılmaz yetileri verebileceğimiz bir çağdayız. Cerrahlar artık vücudun içine girebilir ve robotik cerrahi ile bundan daha beş yıl öncesine kadar imkansız olan şeyleri yapabilirler. Şimdi ise daha da ileri teknolojilerden bahsediliyor: artırılmış gerçeklik gibi. Yani cerrah bir lens kullanarak vücudun içine bakacak ve tümörün yerini, kan damarlarının yerlerini tek tek görebilecek. Bu bulgular karar destek sistemleri ile birleştirilebilir. Örneğin New York'taki bir cerrah Amsterdam'daki bir cerraha yardım edebilir. Artık gerçekten de neştersiz cerrahi çağına giriyoruz. NOTES denen yeni bir cerrahi yöntemle robotik endoskop mideden geçerek hiç bir yeri kesip biçmeden safra kesesini çekip çıkarabiliyor. Bu tekniğe NOTES deniyor ve bu -- aslında neştersiz bir cerrahi yöntem, robotik cerrahi aracılığıyla yapılıyor.
Now, how about controlling other elements? For those who have disabilities -- the paraplegic, there's the brain-computer interface, or BCI, where chips have been put on the motor cortex of completely quadriplegic patients, and they can control a cursor or a wheelchair or, potentially, a robotic arm. These devices are getting smaller and going into more and more of these patients. Still in clinical trials, but imagine when we can connect these, for example, to the amazing bionic limb, such as the DEKA Arm, built by Dean Kamen and colleagues, which has 17 degrees of motion and freedom, and can allow the person who's lost a limb to have much higher dexterity or control than they've had in the past.
Peki başka neleri kontrol edebiliriz? Engelli hastalar için -- örneğin kuadriplejik (kol ve bacakları felçli) hastalar için bir beyin-bilgisayar arayüzü mevcut, BCI diye biliniyor. Beyindeki motor korteks üzerine çipler yerleştiriliyor ve boyundan aşağısı tutmayan hastalar böylelikle bir tekerlekli sandalye kullanabiliyor ya da robotik bir kola hükmedebiliyorlar. Bu cihazların boyu gittikçe küçülüyor ve her geçen gün daha çok sayıda hastaya takılıyorlar. Hala klinik deney aşamasındalar ama, bunları rutin olarak kullandığınızı hayal edin, mesela bu müthiş biyonik kol gibi, bu DEKA Kol, Dean Kamen ve meslektaşları tarafından tasarlandı. Toplamda 17 derecelik bir hareket özgürlüğü var ve kolunu kaybetmiş bir hastaya eskiden yapabildiğimizden çok daha yüksek hassasiyette bir kontrol imkanı sağlıyor.
So we're really entering the era of wearable robotics, actually. If you haven't lost a limb but had a stroke, you can wear these augmented limbs. Or if you're a paraplegic -- I've visited the folks at Berkeley Bionics -- they've developed eLEGS. I took this video last week. Here's a paraplegic patient, walking by strapping on these exoskeletons. He's otherwise completely wheelchair-bound. This is the early era of wearable robotics. And by leveraging these sorts of technologies, we're going to change the definition of disability to, in some cases, be superability, or super-enabling. This is Aimee Mullins, who lost her lower limbs as a young child, and Hugh Herr, who's a professor at MIT, who lost his limbs in a climbing accident. And now both of them can climb better, move faster, swim differently with their prosthetics than us normal-abled persons.
Yani, aslında bir bakıma giyilebilir robotik çağına geliyoruz. Eğer bir uzvunuzu kaybetmediyseniz --mesela sadece felç geçirdiniz -- bu desteklenmiş uzuvları giyebilirsiniz. Ya da belden aşağı felçseniz -- Berkley Bionics'teki kişileri ziyaret ettim -- eLEGS diye bir şey geliştirmişler. Bu videoyu geçen hafta çektim. Burada belden aşağısı felç olan bir hastanın bu dış iskelet yardımı ile gerçek anlamda yürüdüğünü görebilirsiniz. Bu cihazları kullanmadığı zaman tamamen tekerlekli sandalyeye bağlı bir hasta bu. Bu gördüğünüz giyilebilir robotik çağının henüz başlangıcı. Bence bu tip teknolojileri destekleyip güçlendirdikçe engelli kelimesinin tanımını bazı durumlarda süper-yeti anlamına gelecek şekilde değiştireceğiz. Bu Aimee Mullins, çocukken bacaklarını kaybetmiş, yanındaki de Hugh Herr, kendisi MIT'de bir profesör ve bacaklarını bir tırmanma kazasında kaybetmiş. Şimdi bu iki kişi de sahip oldukları protezler sayesinde normal insanlardan daha hızlı hareket edebiliyor, daha iyi tırmanabiliyor ve daha farklı yüzebiliyorlar.
How about other exponentials? Clearly the obesity trend is exponentially going in the wrong direction, including with huge costs. But the trend in medicine is to get exponentially smaller. A few examples: we're now in the era of "Fantastic Voyage," the iPill. You can swallow this completely integrated device. It can take pictures of your GI system, help diagnose and treat as it moves through your GI tract. We get into even smaller micro-robots that will eventually, autonomously, move through your system, and be able to do things surgeons can't do in a much less invasive manner. Sometimes these might self-assemble in your GI system, and be augmented in that reality.
Hızlı biçimde gelişen diğer şeylere bakalım bir de. Şişmanlığın gidişatı kesinlikle istenmeyen yöne doğru artış şeklinde ve beraberinde inanılmaz yüksek maliyetler de getiriyor. Tıp'taki gidişat ise, tersine gittikçe küçülme yönünde. Size birkaç örnek: artık "Muhteşem Seyahat" filminin geçtiği çağdayız, bu iPill. Bu entegre cihazı yutuyorsunuz. Sindirim yolunuzda ilerlerken tüm sindirim sisteminizin fotoğraflarını çekerek size tanı koymaya ve tedaviye yardımcı oluyor. Artık daha da küçük mikro-robotlar yapabiliriz, ki bunlar sisteminizde kendi başlarına dolanarak cerrahların yapamadıkları girişimleri çok daha az hasarla yapabilirler. Bazen bu cihazlar sindirim sisteminde şekil değiştirip o ortama uyum sağlayacak biçimde gelişebilirler.
On the cardiac side, pacemakers are getting smaller and much easier to place, so no need to train an interventional cardiologist to place them. And they'll be wirelessly telemetered to your mobile devices, so you can go places and be monitored remotely. These are shrinking even further. This one is in prototyping by Medtronic; it's smaller than a penny. Artificial retinas, the ability to put arrays on the back of the eyeball and allow the blind to see -- also in early trials, but moving into the future. These are going to be game-changing. Or for those of us who are sighted, how about having the assisted-living contact lens? Bluetooth, Wi-Fi available -- beams back images to your eye.
Kalp ile ilgili olarak, kalp pilleri her geçen gün daha kolay takılır hale geliyor. Böylece bunları takmak için girişimsel bir kardiyologa ihtiyacınız kalmıyor. Bunlar, kablosuz olarak taşınabilir cihazlarınıza bilgi aktaracak, ve böylece istediğiniz yere gidip aynı zamanda uzaktan takip edilebileceksiniz. Boyları gittikçe daha da küçülüyor. Bu gördüğünüz Medtronic tarafından yapılan ve boyutu bir peniden daha ufak bir prototip. Yapay retinalar, bu dizileri göz küresinin arkasına yerleştirerek körlerin görebilmesini sağlamak mümkün. Bu da henüz deneme aşamasında, ama geleceğe doğru hızla gidiyor. Bu uygulamalar oyunun kurallarını değiştirecek. Peki, gözleri görenler için, bu destekleyici kontakt lenslere ne dersiniz? Bluetooth ya da WiFi olarak, gözünüzün arkasına bir görüntü yansıtıyorlar.
(Laughter)
Eğer diyetinize uymakta zorlanıyorsanız,
Now, if you have trouble maintaining your diet, it might help to have some extra imagery to remind you how many calories are going to be coming at you.
size ilave görseller sunarak yiyeceğiniz şeyin kalorisinin ne olduğunu anımsatabilir. Ya patoloji doktorunun cep telefonunu kullanarak
How about enabling the pathologist to use their cell phone to see at a microscopic level and to lumber that data back to the cloud and make better diagnostics? In fact, the whole era of laboratory medicine is completely changing. We can now leverage microfluidics, like this chip made by Steve Quake at Stanford. Microfluidics can replace an entire lab of technicians; put it on a chip, enable thousands of tests at the point of care, anywhere in the world. This will really leverage technology to the rural and the underserved and enable what used to be thousand-dollar tests to be done for pennies, and at the point of care. If we go down the small pathway a little bit further, we're entering the era of nanomedicine, the ability to make devices super-small, to the point where we can design red blood cells or microrobots that monitor our blood system or immune system, or even those that might clear out the clots from our arteries.
mikroskopik bir inceleme yapması ve bu veriyi tekrar buluta yükleyerek daha iyi bir tanı koymasına ne dersiniz? Aslına bakacak olursanız, tanısal tıbba ait bu dönem tamamıyla değişiyor. Artık mikroakışkanlara geçebiliriz. Mesela Stanford'da Steve Wuae tarafından yapılan bu çip. Mikroakışkanlar uygulamaları bir laboratuvar dolusu teknisyenin yerini alabilir. Bir çipe koyun, dünyanın neresinde olursanız olun hastanın olduğu noktada tetkik yapın. Bu gerçekten de teknolojinin gidiş yönünü değiştirerek kırsal ve gelişmemiş bölgelerde daha önce binlerce dolar değerindeki testleri birkaç peni harcayarak hastanın ayağına götürmeyi sağlayacak. Küçük yolda biraz daha ilerleyecek olursak artık nanotıp çağına girişimizi, çok ama çok ufak cihazlar imal etme yeteneğimizi görüyoruz. Alyuvarlar tasarlayabileceğimiz, hatta dolaşım ve bağışıklık sistemimizi izleyen veya damarlarımızda pıhtılar oluştuğunda temizleyen robotlar yapabileceğimiz noktaya gidiyoruz.
Now how about exponentially cheaper? Not something we usually think about in the era of medicine, but hard disks used to be 3,400 dollars for 10 megabytes -- exponentially cheaper. In genomics now, the genome cost about a billion dollars about 10 years ago, when the first one came out. We're now approaching essentially a $1,000 genome, probably next year. And in two years, a $100 genome. What will we do with $100 genomes? Soon we'll have millions of these tests available. Then it gets interesting, when we start to crowd-source that information, and enter the era of true personalized medicine: the right drug for the right person at the right time, instead of what we're doing now, which is the same drug for everybody, blockbuster drug medications, which don't work for the individual. Many different companies are working on leveraging these approaches.
Peki ya gittikçe ucuzlama nerede? Genelde tıp alanında pek rastladığımız bir şey değil bu. Ancak eskiden 10 MB sabit diskler 3.400 $ iken, şimdi ciddi anlamda daha ucuz. Genomik biliminde, 10 yıl önce ilk defa ortaya çıktığında bir genom haritası yaklaşık bir milyon dolara mal oluyordu. Şimdi neredeyse bin dolar seviyesinde. Önümüzdeki birkaç yıl içinde de muhtemelen yüz dolar seviyesine inecek. Yüz dolara yaptırılabilen gen haritalarıyla ne yapacağız? Yakında bu tip testlerden milyonlarcası ortaya çıkacak. Bu durum esasen bu bilgiyi toparlamaya ve paylaşmaya başladığımızda daha ilginç hale gelecek. Artık kişisel tıp çağına tam anlamda giriyoruz -- doğru zamanda, doğru kişi için doğru ilaç sağlayabilmek-- Bugün yaptığımızın tersine, yani herkese aynı ilacı bir nevi çok satan fakat size iyi gelmeyen ilacı vermek yerine kişiye mahsus ilaç verilecek. Bu yaklaşımı gerçekleştirmek için çalışan pek çok firma var.
I'll show you a simple example, from 23andMe again. My data indicates I've got about average risk for developing macular degeneration, a kind of blindness. But if I take that same data, upload it to deCODEme, I can look at my risk for type 2 diabetes; I'm at almost twice the risk. I might want to watch how much dessert I have at lunch, for example. It might change my behavior. Leveraging my knowledge of my pharmacogenomics: how my genes modulate, what my drugs do and what doses I need will become increasingly important, and once in the hands of individuals and patients, will make better drug dosing and selection available.
Size 23and Me 'den bir başka örnek göstermek istiyorum. Benim buradaki verilerime göre, bende orta derecede maküler dejenerasyon -bir nevi körlük- ortaya çıkma riski var. Ama aynı veriyi alır da deCODEme uygulamasına yüklersem Tip 2 Diyabet hastalığına yakalanma riskimi de görebilirim. Tip 2 Diyabet hastası olma riskim normal insanların iki katı. Mesela öğlen yemeğimde ne kadar tatlı yediğime dikkat etmeye başlayabilirim böylece. Bu bilgi, benim davranışımı değiştirebilir. Farmakogenomik ile ilgili bilgimi artırmak -- genlerimin nasıl çalıştığını, ilaçların bana ne yaptığını ve hangi doza ihtiyacım olduğunu bilmek gittikçe daha önemli olacak. Bireyler ve hastalar bu bilgiye sahip olduklarında daha iyi ilaç seçimi ve doz ayarlaması mümkün olacak.
So again, it's not just genes, it's multiple details -- our habits, our environmental exposures. When was the last time your doctor asked where you've lived? Geomedicine: where you live, what you've been exposed to, can dramatically affect your health. We can capture that information. Genomics, proteomics, the environment -- all this data streaming at us individually and as physicians: How do we manage it? We're now entering the era of systems medicine, systems biology, where we can start to integrate all this information. And by looking at the patterns, for example, in our blood, of 10,000 biomarkers in a single test, we can look at patterns and detect disease at a much earlier stage. This is called by Lee Hood, the father of the field, P4 Medicine. We'll be predictive and know what you're likely to have. We can be preventative; that prevention can be personalized. More importantly, it'll be increasingly participatory. Through websites like PatientsLikeMe or managing your data on Microsoft HealthVault or Google Health, leveraging this together in participatory ways will be increasingly important.
Tekrar belirtmek istiyorum, sadece genler değil, pekçok farklı detay -- alışkanlıklarımız, çevrede maruz kaldığımız şeyler etkilenecek. Doktorunuz size en son ne zaman nerede yaşadığınızı sordu? Jeo-Tıp'a göre yaşadığınız yer, maruz kaldığınız çevresel etkenler sağlığınızı önemli ölçüde etkileyebilir. Bu bilgiyi alabiliriz. Yani genomik, proteomik ve çevre ile ilgili bütün bu veriler teker teker biz çaresiz doktorlara akıyor. Bunu nasıl idare edebiliriz? Artık, bu bilgileri birleştirmeye başlayabileceğimiz tıp sistemleri ya da sistem biyolojisi çağına giriyoruz. Ve paternlere bakarak, örneğin kanımızdaki 10.000 biyolojik işareti tek bir testle ölçerek, bu küçük paternlere bakabilir ve hastalıkları çok daha erken evrelerinde yakalayabiliriz. Bu alanın kurucusu olan Lee Hood bu kavrama P4 Tıbbı adını veriyor. Öngörülebilir olacak, başınıza ne gelebileceğini biliyor olacağız. Önlenebilir olacak; koruyucu tıp kişisel hale gelecek. Daha da önemlisi artan bir şekilde katılımcı olacak. "Patients Like Me" benzeri internet siteleri ile ya da kendi verinizi Microsoft Health Vault ya da Google Health'da yöneterek katılımcılığı birlikte gittikçe artıracağız. Bu gittikçe daha önemli hale gelecek.
I'll finish up with exponentially better. We'd like to get therapies better and more effective. Today we treat high blood pressure mostly with pills. What if we take a new device, knock out the nerve vessels that help mediate blood pressure, and in a single therapy, basically cure hypertension? This is a new device doing essentially that. It should be on the market in a year or two. How about more targeted therapies for cancer? I'm an oncologist and know that most of what we give is essentially poison. We learned at Stanford and other places that we can discover cancer stem cells, the ones that seem to be really responsible for disease relapse. So if you think of cancer as a weed, we often can whack the weed away and it seems to shrink, but it often comes back. So we're attacking the wrong target. The cancer stem cells remain, and the tumor can return months or years later. We're now learning to identify the cancer stem cells and identify those as targets and go for the long-term cure. We're entering the era of personalized oncology, the ability to leverage all of this data together, analyze the tumor and come up with a real, specific cocktail for the individual patient.
En son olarak hızla artan kaliteden bahsetmek istiyorum. Daha iyi ve daha etkin tedaviler uygulamak istiyoruz. Bugün, yüksek tansiyonu genelde haplarla tedavi ediyoruz. Ama yeni bir cihaz olsa ve kan basıncını düzenleyen sinirleri etkisizleştirse ve tek bir seanslık tedavi ile hipertansiyonu tedavi etse? Bunu yapan bir cihaz var. Birkaç yıl içinde piyasaya sürülecek. Ya kanseri direkt olarak hedef alan diğer tedaviler? Evet, ben bir onkoloğum (kanser uzmanı) ve genelde hastalara ilaç olarak verdiğimiz şeylerin çoğunun zehir olduğunu söyleyebilirim. Stanford ve diğer yerlerde şunu öğrendik ki hastalığın nüksetmesinden sorumlu olan kanser kök hücrelerini ortaya çıkarabiliriz. Kanseri bir nevi zararlı ot gibi düşünün, onu söküp atabilirsiniz. Gitmiş gibi görünür ama genelde geri gelir. Yani aslında yanlış hedefe saldırıyoruz. Kanserin kök hücreleri orada kalıyor, böylece tümör aylar hatta yıllar sonra geri gelebiliyor. Artık kanser kök hücrelerini tanımlamayı ve onları hedef olarak belirleyerek uzun vadeli tedavi etmeyi öğreniyoruz. Artık kişiselleşmiş onkoloji çağına girmekteyiz. Bu dönemde tüm bu verileri bir araya getirip, tümörü iyice analiz edip, her bir hasta için kişiye özel bir kokteyl hazırlayabileceğiz.
I'll close with regenerative medicine. I've studied a lot about stem cells. Embryonic stem cells are particularly powerful. We have adult stem cells throughout our body; we use those in bone marrow transplantation. Geron, last year, started the first trial using human embryonic stem cells to treat spinal cord injuries. Still a phase I trial, but evolving. We've been using adult stem cells in clinical trials for about 15 years to approach a whole range of topics, particularly cardiovascular disease. If we take our own bone marrow cells and treat a patient with a heart attack, we can see much improved heart function and better survival using our own bone marrow derived cells after a heart attack.
Konuşmamı rejeneratif tıp konusu ile bitirmek istiyorum. Kök hücreleri konusunda epey araştırma yaptım -- özellikle embriyonik kök hücreleri çok güçlüler. Ama vücudumuzun hemen her yerinde yetişkin kök hücreler var. Biz bunları, benim alanımda kemik iliği naklinde kullanıyoruz. Geron, daha geçen yıl insan embriyonik kök hücrelerini kullanarak omurilik yaralanmalarını tedavi etmeye başladı. Hala denemenin birinci aşamasındalar ama yavaş yavaş gelişiyor. Aslında yetişkin kök hücrelerini son 15 yıldır başta kalp ve damar sistemi hastalıkları olmak üzere çok çeşitli klinik denemelerde kullanıyoruz. Kendi kemik iliği hücrelerimizi alıp, kalp krizi geçirmiş olan hastaları tedavi ediyoruz. Kalp krizini takiben kendi kemik iliği hücreleri ile tedavi edilen kişilerin kalp fonksiyonlarında iyileşme ve yaşam sürelerinde uzama görüyoruz.
I invented a device called the MarrowMiner, a much less invasive way for harvesting bone marrow. It's now been FDA approved; hopefully on the market in the next year. Hopefully you can appreciate the device going through the patient's body removing bone marrow, not with 200 punctures, but with a single puncture, under local anesthesia.
Ben, çok daha az hasarla hastadan kemik iliği almaya yarayan MarrowMiner diye bir cihaz icat ettim. Şu anda FDA onayı verildi ve umuyorum ki seneye veya yakın bir zamanda piyasaya sunulacak. Bakın, hastaya 200 defa iğne batırarak kemik iliğini almaya çalıştığımız eski yöntemin aksine, lokal anestezi altında yapılan tek bir girişimle hastanın vücudunun kıvrımlarını takip ederek kemik iliği topluyor.
Where is stem-cell therapy going? If you think about it, every cell in your body has the same DNA you had when you were an embryo. We can now reprogram your skin cells to actually act like a pluripotent embryonic stem cell and utilize those, potentially, to treat multiple organs in the same patient, making personalized stem cell lines. I think there'll be a new era of your own stem cell banking to have in the freezer your own cardiac cells, myocytes and neural cells to use them in the future, should you need them. We're integrating this now with a whole era of cellular engineering, and integrating exponential technologies for essentially 3D organ printing, replacing the ink with cells, and essentially building and reconstructing a 3D organ.
Peki, kök hücre tedavisi nereye gidiyor dersiniz? Eğer düşünecek olursanız, vücudunuzdaki her hücrenin DNA'sı aynı, aynen sizin embriyo halinizde olduğu gibi. Artık deri hücrelerinizi yeniden programlayabilir, onları pluripotent özelliğe sahip embriyonik kök hücreleri haline dönüştürebilir ve bu yeni hücreleri aynı hastanın pekçok organlarını tedavide kullanabiliriz -- yani kişiye özel kök hücresi üretebiliriz. Bence artık kök hücre bankaları ile ilgili yeni bir döneme giriyoruz. Dondurucularda kendi kalp hücrelerinizi, kas hücrelerinizi ve sinir hücrelerinizi saklayacaksınız ve gelecekte ihtiyacınız olduğunda kullanabileceksiniz. Artık bu gelişmeleri hücre mühendisliği dönemi ile birleştiriyoruz. Gittikçe hızlı gelişen teknolojileri birleştirerek 3 boyutlu organ şekillerini oluşturabiliyoruz. Bunu mürekkep yerine hücreleri kullanarak yapıyoruz ve aslında 3 boyutlu yeni bir organı tasarlayıp yeniden yaratıyoruz.
That's where things are heading. Still very early days, but I think, as integration of exponential technologies, this is the example. So in closing, as you think about technology trends and how to impact health and medicine, we're entering an era of miniaturization, decentralization and personalization. And by pulling these things together, if we start to think about how to understand and leverage them, we're going to empower the patient, enable the doctor, enhance wellness and begin to cure the well before they get sick. Because I know as a doctor, if someone comes to me with stage I disease, I'm thrilled; we can often cure them. But often it's too late, and it's stage III or IV cancer, for example. So by leveraging these technologies together, I think we'll enter a new era that I like to call stage 0 medicine. And as a cancer doctor, I'm looking forward to being out of a job.
Bu teknolojilerin varacağı nokta burası, fakat hala başlangıç aşamasındayız. Ama bana göre hızlı gelişen teknolojilerin birleştirilmesine ilişkin iyi bir örnek. Sonuçta, teknolojik akımların sağlık ve tıp alanında ne gibi etkileri olduğunu düşünecek olursanız artık minyatürleşme, ademi merkezileşme ve kişiselleşme çağına girdiğimizi görürsünüz. Bence bütün bunları bir araya getirdiğimizde, bütün bunları anlamaya çalışmaya ve kullanabilmeye başladığımızda, hastalara güç doktorlara ilave yetiler vermiş olacağız, sağlıklı yaşamı desteklemiş ve hastalık ortaya çıkmadan tedavi etmiş olacağız. Çünkü bir doktor olarak şunu biliyorum, eğer birisi bana Evre 1 hasta olarak gelirse çok heyecanlanıyorum çünkü onları genelde tedavi edebiliyoruz. Ama genelde bana geldiklerinde üçüncü ya da dördüncü evre olup kanser gelişmiş oluyor. Bu nedenle, bu teknolojileri hep birlikte geliştirirsek bence yeni bir çağa gireceğiz. Bu çağa ben Evre Sıfır Tıp adını veriyorum. Ve bir kanser uzmanı olarak, işsiz kalacağım günleri dört gözle bekliyorum.
Thanks very much.
Çok çok teşekkürler.
(Applause)
Sunucu: Biz teşekkür ederiz.
Host: Thank you. Thank you.
(Alkışlar)
(Applause)
Teşekkürlerimizi kabul edin.
Take a bow, take a bow.