I'm going to talk about the strategizing brain. We're going to use an unusual combination of tools from game theory and neuroscience to understand how people interact socially when value is on the line.
Strateji geliştiren beynimiz hakkında konuşacağım. Değer kavramı sınırdayken, insanların nasıl sosyal iletişime geçebildiklerini anlamak için oyun kuramı ve sinir biliminden gelen alışılmadık bir araç kombinasyonu kullanacağız.
So game theory is a branch of, originally, applied mathematics, used mostly in economics and political science, a little bit in biology, that gives us a mathematical taxonomy of social life, and it predicts what people are likely to do and believe others will do in cases where everyone's actions affect everyone else. That's a lot of things: competition, cooperation, bargaining, games like hide-and-seek and poker.
Oyun kuramı, özünde, uygulamalı matematiğin bir koludur. Genelde ekonomi ve siyasal bilimlerde, biraz biyolojide kullanılır. Bizce sosyal yaşamın matematiksel bir sınıflandırmasını yapar. Her bir bireyin diğerinin davranışlarını etkileyeceği bir durumda, insanların neye meyilli olduğunu, ve diğerlerinin ne yapacağını tahmin etmeye çalışır . Bu çok şeyi kapsar: yarışma, uzlaşma, pazarlık, saklambaç, poker gibi oyunlar.
Here's a simple game to get us started. Everyone chooses a number from zero to 100. We're going to compute the average of those numbers, and whoever's closest to two-thirds of the average wins a fixed prize. So you want to be a little bit below the average number but not too far below, and everyone else wants to be a little bit below the average number as well. Think about what you might pick. As you're thinking, this is a toy model of something like selling in the stock market during a rising market: You don't want to sell too early, because you miss out on profits, but you don't want to wait too late, to when everyone else sells, triggering a crash. You want to be a little bit ahead of the competition, but not too far ahead.
İşte size başlangıç için basit bir oyun: Herkes sıfırla yüz arasında bir sayı seçsin, bu sayıların ortalamasını hesaplamaya çalışalım, ve bu ortalamanın üçte ikisine en yakın sayıyı tutana bir ödül var. Yani ortalamanın biraz altında bir sayı tutmanız gerekiyor, ama çok altında olmamalı, ve eminim herkes ortalamanın biraz altında bir sayı tutmak istiyor. Ne seçebileceğinizi bir düşünün bakalım. Siz düşünürken, işte size piyasası artan bir borsada satışın küçük bir modeli. Çok erken bir zamanda satmak istemiyorsunuz, yoksa kârdan olursunuz, ama herkesin satışını tamamlayıp bir kazaya yol açacak bir zamanlamayla çok geç kalmak da istemiyorsunuz. Bu yarışın azıcık önünde olmak istiyorsunuz, ama çok önünde değil. Tamam, işte size herkesin bu meseleyle ilgili ne düşünebileceğine dair iki teori,
OK, here's two theories about how people might think about this, then we'll see some data. Some of these will sound familiar because you probably are thinking that way. I'm using my brain theory to see. A lot of people say, "I really don't know what people are going to pick, so I think the average will be 50" -- they're not being strategic at all -- and "I'll pick two-thirds of 50, that's 33." That's a start. Other people, who are a little more sophisticated, using more working memory, say, "I think people will pick 33, because they're going to pick a response to 50, and so I'll pick 22, which is two-thirds of 33." They're doing one extra step of thinking, two steps. That's better. Of course, in principle, you could do three, four or more, but it starts to get very difficult. Just like in language and other domains, we know that it's hard for people to parse very complex sentences with a recursive structure. This is called the cognitive hierarchy theory, something I've worked on and a few other people, and it indicates a kind of hierarchy, along with some assumptions about how many people stop at different steps and how the steps of thinking are affected by lots of interesting variables and variant people, as we'll see in a minute.
ve sonra, bir miktar veriye bakacağiz. Bunlardan bazıları size tanıdık gelecek, çünkü büyük ihtimalle siz de öyle düşünüyor olacaksınız. Ben kendi beyin kuramımı kullanıyorum. Bir çok kişi, "Diğerleri ne seçecek gerçekten bilmiyorum, dolayısıyla ortalama 50 olacaktır" diyordur. Bu kişiler pek stratejik davranıyor sayılmaz. "50'nin üçte ikisini, yani 33'ü, seçeceğim." Bu bir başlangıç. Biraz daha karmaşık düşünen diğer kişiler, biraz daha akıl yürüterek, "Bence insanlar 50 ortalama sayısına göre 33'e yüklenecekler. dolayısıyla ben de 33'ün üçte ikisi olan 22'yi seçerim." diyecektir. Bu kişiler bir adım daha sonrasını düşünürler, yani iki adım ilerisini. Bu daha iyi. Ve elbette, prensipte, üç, dört ve daha fazla adımda düşünülebilir, ama işler zorlaşmaya başlar. Tıpkı bir dilde veya başka mecralarda olduğu gibi, insanlar için tekrarlanan bir yapıda çok karmaşık cümlelerin gramerini incelemek zordur. Bu arada bu işleme, "bilişsel hiyerarşi kuramı" deniliyor. Benim ve az sayıda başkalarının çalıştığı bir alanı, bazı varsayımlar yaparak hiyerarşik olarak kaç insan hangi adımlarda hesap yapmayı bıraktığını, ve bu düşünsel adımların, bir çok ilginç değişkten ve farklı insanlardan nasıl etkilendiğini, birazdan göreceğiz. Çok farklı bir kuram, çok daha popüler ve eski bir tanesi,
A very different theory, a much more popular one and an older one, due largely to John Nash of "A Beautiful Mind" fame, is what's called "equilibrium analysis." So if you've ever taken a game theory course at any level, you'll have learned a bit about this. An equilibrium is a mathematical state in which everybody has figured out exactly what everyone else will do. It is a very useful concept, but behaviorally, it may not exactly explain what people do the first time they play these types of economic games or in situations in the outside world. In this case, the equilibrium makes a very bold prediction, which is: everyone wants to be below everyone else, therefore, they'll play zero.
ağırlıklı olarak John Nash'ın "Akıl Oyunları" şöhretinden kaynaklı adına "denge analizi" denen kuramdır. Eğer herhangi bir seviyedeki bir oyun kuramı dersi aldıysanız, bu mesele hakkında bir miktar bir şeyler öğrenmişsinizdir. Denge, her kişinin kendi haricinde kalanların nasıl davranacaklarını tamamen bilebildiği bir matematiksel durumdur. Çok faydalı bir fikir olmakla birlikte, insanların ilk defa içinde bulundukları bu tip ekonomik oyunlarda veya meselelerde durumunu tamamen açıklayamayabilir. Bu tür durumlarda, 'denge' çok abartılı bir tahmin yapar, yani herkes herkesin altında bir sayı tutmak ister, dolayısıyla herkes sıfırı seçer.
Let's see what happens. This experiment's been done many, many times. Some of the earliest ones were done in the '90s by me and Rosemarie Nagel and others. This is a beautiful data set of 9,000 people who wrote in to three newspapers and magazines that had a contest. The contest said, send in your numbers, and whoever is close to two-thirds of the average will win a big prize. As you can see, there's so much data here, you can see the spikes very visibly. There's a spike at 33 -- those are people doing one step. There is another spike visible at 22. Notice, by the way, most people pick numbers right around there; they don't necessarily pick exactly 33 and 22. There's something a bit noisy around it. But you can see those spikes on that end. There's another group of people who seem to have a firm grip on equilibrium analysis, because they're picking zero or one. But they lose, right? Because picking a number that low is actually a bad choice if other people aren't doing equilibrium analysis as well. So they're smart, but poor.
Bakalım gerçekleşen neymiş. Bu deney daha önce defalarca icra edilmiş. İlklerden biri ben, Rosemarie Nagel ve başkaları tarafından 90'larda yapıldı. Bu, 9,000 kişinin cevaplarından oluşan güzel bir veri. Bu insalar, bunu bir yarışma şeklinde düzenleyen üç gazete ve dergiye yazarak cevap verdiler. Yarışma diyordu ki, bize tuttuğunuz sayıyı gönderin, ve ortalamanın üçte ikisine yakın bir sayı tutana büyük ödül verilecektir. Ve gördüğünüz gibi, burada oldukça iyi bir veri var. Sivri uçları net bir şekilde görebiliyorsunuzdur. 33'te bir sivrilik var. Bunlar bir adımlık düşünsel faaliyet gösterenler. 22'de başka bir sivri bölüm var. Ve dikkat edin, bu arada, bir çok insan rakamları bu sivriliklerin etrafında da seçiyorlar. Tam 33 veya 22 sayısını seçmiyorlar. Dolayısıyla etrafında bir miktar kargaşa var. Fakat diğer sivri uçları görebiliyorsunuz, onlar şurada. Başka bir grup insan da denge analizi meselesini iyice yakalamış durumda, zira ya sıfırı ya da 1'i seçmişler. Fakat kaybettiler, değil mi? Çünkü çok küçük bir sayı tutmak da eğer diğer kişiler de denge analizi yapmıyorsa, kötü bir seçimdir. Dolayısıyla bu da akıllıca, ama zayıf.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Where are these things happening in the brain? One study by Coricelli and Nagel gives a really sharp, interesting answer. They had people play this game while they were being scanned in an fMRI, and two conditions: in some trials, they're told, "You're playing another person who's playing right now. We'll match up your behavior at the end and pay you if you win." In other trials, they're told, "You're playing a computer, they're just choosing randomly." So what you see here is a subtraction of areas in which there's more brain activity when you're playing people compared to playing the computer. And you see activity in some regions we've seen today, medial prefrontal cortex, dorsomedial, up here, ventromedial prefrontal cortex, anterior cingulate, an area that's involved in lots of types of conflict resolution, like if you're playing "Simon Says," and also the right and left temporoparietal junction. And these are all areas which are fairly reliably known to be part of what's called a "theory of mind" circuit or "mentalizing circuit." That is, it's a circuit that's used to imagine what other people might do. These were some of the first studies to see this tied in to game theory.
Tüm bunlar beynin neresinde oluyor? Coricelli ve Nagel tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, bu soruya çok net ve ilginç bir cevap veriyor. Bu oyunu oynatmışlar bir yandan da fMRI'lerını çekmişler, ve bunu iki farklı koşulda yapmışlar: bir deneyde, insanlara başka biriyle birlikte bu oyunu oynadıklarını, onunkilerle sonuçların karşılaştırılacağını ve kazanırsan bir miktar para ödeneceğini söylemişler. Diğerinde ise, bir bilgisayara karşı oynadıklarını söylemişler. Bu işi rastgele bir seçimle belirlemişler. Sonunda, beyinde gerçekleşen etkinliklerin bir insana karşı oynandığında bir bilgisayara kıyasla daha fazla olduğu gözlenmiş. Ve belli bölgelerde etkinlikler görebiliyoruz, mesela medyal prefrontal korteks, dorsomedyal, fakat burada, ventromedyal prefrontal korteks, ön cingulate, çelişen davranışlarla ilgilenen bir bölgede ('deve-cüce' oyunundaki gibi) ve sağ-sol temporoparietal bağlantı gibi. Ve bu bölgeler, oldukça kesin bir şekilde "akıl kuramı" devresi veya "zihinsel devre" olarak biliniyor. Bu devre, diğer insanların ne hayal ettiğini tahmin etmekte kullanılır. Yani bunlar bu devrenin oyun teorisiyle ilgisini araştıran ilk çalışmalar.
What happens with these one- and two-step types? So, we classify people by what they picked, and then we look at the difference between playing humans versus computers, which brain areas are differentially active. On the top, you see the one-step players. There's almost no difference. The reason is, they're treating other people like a computer, and the brain is too. The bottom players, you see all the activity in dorsomedial PFC. So we know the two-step players are doing something differently.
Bir- ve iki- adım tipleri ne ifade eder? Biz insanları neyi seçtiklerine göre sınıflandırırız, ve sonra insanla oynayanlar ve bilgisayarla oynayanların hangi beyin bölgeleri farklı olarak aktiflenmiş diye aradaki farka bakarız. Yukarda bir-adım oyuncularını görüyorsunuz. Neredeyse fark yok. Bunun sebebi onlar diğer insanları bilgisayar olarak algılıyor, tıpkı beyinlerinin yaptığı gibi. Alttaki oyuncuların dorsomedial prefrontal cortex'indeki aktiviteyi görüyorsunuz. Yani biliyoruz ki iki-adımlık oyuncular bir şeyleri farklı yapıyor. Şimdi durmuş ve şunu soruyor olabilirsiniz, " Bu bilgiyle ne yapabilirim? "
Now, what can we do with this information? You might be able to look at brain activity and say, "This person will be a good poker player," or "This person's socially naive." We might also be able to study things like development of adolescent brains once we have an idea of where this circuitry exists.
Beyin aktivitesine bakıp şunu söyleyebilirsiniz, " Bu adam iyi bir poker oyuncusu olacak, " veya " Bu adam sosyal anlamda zayıf, " ve bu zihinsel devrenin nerede olduğunu bildikten sonra ergenlerin beyin gelişimi gibi konularda da çalışmamız daha mümkün olabilir.
OK. Get ready. I'm saving you some brain activity, because you don't need to use your hair detector cells. You should use those cells to think carefully about this game. This is a bargaining game. Two players who are being scanned using EEG electrodes are going to bargain over one to six dollars. If they can do it in 10 seconds, they'll earn that money. If 10 seconds go by and they haven't made a deal, they get nothing. That's kind of a mistake together. The twist is that one player, on the left, is informed about how much on each trial there is. They play lots of trials with different amounts each time. In this case, they know there's four dollars. The uninformed player doesn't know, but they know the informed player knows. So the uninformed player's challenge is to say, "Is this guy being fair, or are they giving me a very low offer in order to get me to think there's only one or two dollars available to split?" in which case they might reject it and not come to a deal. So there's some tension here between trying to get the most money but trying to goad the other player into giving you more. And the way they bargain is to point on a number line that goes from zero to six dollars. They're bargaining over how much the uninformed player gets, and the informed player will get the rest. So this is like a management-labor negotiation in which the workers don't know how much profits the privately held company has, and they want to maybe hold out for more money, but the company might want to create the impression that there's very little to split: "I'm giving the most I can."
Tamam. Hazır olun. Sizi biraz beyin aktivitesinden kurtaracağım, çünkü " hair detector " hücrelerini kullanmaya ihtiyacınız yok. Bu hücrelerinizi şu oyun hakkında dikkatle düşünmek için kullanmalısınız. Bu bir pazarlık oyunu. EEG elektrodları kullanılarak taranan iki oyuncu bir-altı dolar arasındaki bir miktar üzerine pazarlık edecekler. Eğer 10 saniye içinde yapabilirlerse, bu parayı gerçekten kazanacaklar. Eğer 10 saniye geçer ve anlaşma yapamazlarsa, hiçbir şey alamayacaklar. Yani ikisi birlikte batacaklar. Esas olay şu, soldaki oyuncu her bir denemede ortada ne kadar para olduğunu hakkında bilgi sahibi. Farklı miktarlarla birçok kez oynuyorlar. Bu oyunda, bilgilendirilen ortada dört dolar olduğunu biliyor. Bilgilendirilmemiş oyuncu bilmiyor, ama o da bilgilendirilmiş oyuncunun bildiğini biliyor. Yani bilgilendirilmemiş oyuncunun sorunu şu, " Bu adam gerçekten dürüst mü veya benim ortada paylaşılacak bir veya iki dolar olduğunu düşünmem amacıyla bana çok düşük bir miktar mı öneriyor? Bu oyunda muhtemelen bir anlaşmaya varamayacaklar. Yani en fazla parayı almak ve diğer oyuncuyu size daha fazla vermesi için teşvik etmek arasında heyecanlı bir ilişki mevcut. Pazarlık yapma şekli sıfırdan altıya kadar giden bir numara çizelgesini işaret etmek, bu şekilde bilgilendirilmemiş oyuncunun ne kadar alacağı üzerine pazarlık ediyorlar, ve bilgili oyuncu da paranın geri kalanını alıyor. Yani bu şirket tarafından saklı tutulduğu için işçilerin ne kadar kar edildiğini bilmediği bir işçi-patron ilişkisi gibi. Böylece işçiler belki daha fazla para koparırız diye direnirler ama şirket onlara verecek çok az parası olduğu izlenimini yaratmak isteyebilir: "Elimden geldiği kadar fazla para veriyorum".
First, some behavior: a bunch of the subject pairs play face-to-face. We have other data where they play across computers. That's an interesting difference, as you might imagine. But a bunch of the face-to-face pairs agree to divide the money evenly every single time. Boring. It's just not interesting neurally. It's good for them -- they make a lot of money. But we're interested in: Can we say something about when disagreements occur versus don't occur?
Önce biraz eylem. Böylece bir grup çift yüz yüze oynar. Elimizde bilgisayara karşı oynayanların bilgisi de var. Tahmin edebileceğiniz gibi arada ilginç bir fark var. Ama bir grup yüz yüze oynayan çift parayı her seferinde eşit olarak bölüşmeyi kabul ediyor. Sıkıcı. Sinirsel olarak ilgi çekici de değil. Onlar için iyi tabi. Bir sürü para kazanıyorlar. Ama bizim ilgilendiğimiz şey, ne zaman anlaşmazlık olup olmadığı hakkında bir şeyler söyleyebilir miyiz?
So this is the other group of subjects, who often disagree. They bicker and disagree and end up with less money. They might be eligible to be on "Real Housewives," the TV show.
Bu genelde anlaşamayan diğer grup. Çekişme, kabul etmeme ve daha az para kazanma ihtimalleri var. "Gerçek Evkadınları" şovunda oynamak için uygun olabilirler.
(Laughter)
Solda gördüğünüz,
You see on the left, when the amount to divide is one, two or three dollars, they disagree about half the time; when it's four, five, six, they agree quite often. This turns out to be something that's predicted by a very complicated type of game theory you should come to graduate school at CalTech and learn about. It's a little too complicated to explain right now, but the theory tells you that this shape should occur. Your intuition might tell you that, too.
bölüşülen miktar bir, iki veya üç dolar olduğu zaman %50 ihtimalle kabul etmiyor, ve miktar dört, beş, altı olduğunda genelde kabul ediyor. Bu, çok karmaşık bir oyun teoristi tarafından önceden tahmin edilebilir bir şeye dönüştürülmüştür. CalTech okulundan mezun olmalı ve bu konu hakkında bir şeyler öğrenmelisiniz. Şu anda açıklamak için biraz karmaşık, ama teori bu gibi şeylerin meydana gelebileceğini açıklar. Önsezileriniz de size bunu açıklayabilir. Şimdi size kaydedilen EEG sonuçlarını göstereceğim.
Now I'm going to show you the results from the EEG recording. Very complicated. The right brain schematic is the uninformed person, and the left is the informed. Remember that we scanned both brains at the same time, so we can ask about time-synced activity in similar or different areas simultaneously, just like if you wanted to study a conversation, and you were scanning two people talking to each other. You'd expect common activity in language regions when they're listening and communicating. So the arrows connect regions that are active at the same time. The direction of the arrows flows from the region that's active first in time, and the arrowhead goes to the region that's active later. So in this case, if you look carefully, most of the arrows flow from right to left. That is, it looks as if the uninformed brain activity is happening first, and then it's followed by activity in the informed brain. And by the way, these are trials where their deals were made. This is from the first two seconds. We haven't finished analyzing this data, so we're still peeking in, but the hope is that we can say something in the first couple of seconds about whether they'll make a deal or not, which could be very useful in thinking about avoiding litigation and ugly divorces and things like that. Those are all cases in which a lot of value is lost by delay and strikes.
Çok karışık. Sağdaki beyin bilgilendirilmemiş kişiye ait, ve soldaki bilgilendirilmiş kişiye. İki beyni de aynı anda taradığımızı hatırlayın. Yani beynin aynı veya farklı alanlarındaki eş-zamanlı aktivite hakkında soru sorabiliriz, tıpkı bir diyalog üzerinde çalışmak istediğinizde olduğu gibi ve birbiriyle konuşan iki insanı tararken onlar gerçekten birbiriyle iletişim haline geçtiğinde esas aktivitenin onların konuşma bölgesinde olmasını beklemeniz gibi Oklar aynı anda aktif olan bölgeleri bağlıyor, ve okların yönü ilk aktiflenen bölgeden başlayıp daha sonra aktif olan bölgeye doğru gidiyor. Bu durumda, dikkatlice bakarsanız çoğu ok sağdan sola gitmekte. Öyle ki, sanki bilgilendirilmemiş beyin aktivitesi önce oluyor, ve sonra bunu bilgilendirilmiş beyindeki aktivite takip ediyor. Ve bu arada, bu testlerin anlaşmaları yapılmış. Bu ilk iki saniyeden. Bu bilgiyi analiz etmeyi bitirmedik, bu yüzden gözlemeye devam ediyoruz, ama umudumuz deneklerin anlaşıp anlaşamayacağını ilk birkaç saniyeden tahmin edebilmek, bu davalardan kaçınma durumlarında ve kötü boşanma durumlarında veya bunun gibi şeylerde çok kullanışlı olabilir. Bu testlerin tamamında birçok değer gecikmeden dolayı kayboldu.
Here's the case where the disagreements occur. You can see it looks different than the one before. There's a lot more arrows. That means that the brains are synced up more closely in terms of simultaneous activity, and the arrows flow clearly from left to right. That is, the informed brain seems to be deciding, "We're probably not going to make a deal here." And then later, there's activity in the uninformed brain.
İşte burada anlaşmazlıkların meydana geldiği durum. Öncelinden farklı gözüktüğünü fark edebilirsiniz. Birçok ok var. Bu beyinlerin eşzamanlı aktivite döneminde daha yakın şekilde eşlendiğini gösteriyor, ve oklar açık şekilde soldan sağa gidiyor. Yani, bilgilendirilmiş beyin karar alıyor gibi gözüküyor, "Büyük ihtimalle anlaşmaya varamayacağız." Ve sonra bilgilendirilmemiş beyinde aktivite oluşuyor.
Next, I'm going to introduce you to some relatives. They're hairy, smelly, fast and strong. You might be thinking back to your last Thanksgiving.
Şimdi size bazi akrabaları tanıtacağım. Onlar kıllı, kokulu, hızlı ve güçlü. Son Şükran Günü'nü düşünüyor olabilirsiniz.
(Laughter)
Belki yanınızda bir şempanze olsaydı.
Maybe, if you had a chimpanzee with you. Charles Darwin and I and you broke off from the family tree from chimpanzees about five million years ago. They're still our closest genetic kin. We share 98.8 percent of the genes. We share more genes with them than zebras do with horses. And we're also their closest cousin. They have more genetic relation to us than to gorillas. So, how humans and chimpanzees behave differently might tell us a lot about brain evolution.
Charles Darwin, ben ve siz yaklaşık beş milyon yıl önce aile ağacında şempanzelerden ayrıldık. Onlar hala bizim en yakın genetik akrabamız. Genlerimizin yüzde 98.8'ini paylaşıyoruz. Zebralar ve atların paylaştığından daha çok gen paylaşıyoruz şempanzelerle. Ve ayrıca onların en yakın kuzeniyiz. Bizimle, gorillerden daha fazla genetik ilişkileri var. Şimdi, insanlar ve şempanzelerin davranışlarının farklı olması bize beyin evrimi hakkında birçok şey anlatabilir.
This is an amazing memory test from [Kyoto], Japan, the Primate Research Institute, where they've done a lot of this research. This goes back a ways. They're interested in working memory. The chimp will see, watch carefully, they'll see 200 milliseconds' exposure -- that's fast, eight movie frames -- of numbers one, two, three, four, five. Then they disappear and are replaced by squares, and they have to press the squares that correspond to the numbers from low to high to get an apple reward. Let's see how they can do it.
Bu inanılmaz bir hafıza testi Nagoya, Japonya, Primat Araştırma Enstitü'sünden, Bu araştırmanın birçoğu orada yapıldı. Bu bayağı geriye gidiyor. Onlar işleyen bellekle ilgileniyorlardı. Şempanze görecek, dikkatli izleyin, bir, iki, üç, dört, beş rakamlarının 200 milisaniyelik pozlarını görecekler .-- oldukça hızlı, ve 200 milisaniyelik poz, sekiz sinema karesine eşdeğer -- Sonra numaralar kaybolacak ve yerlerine kareler gelecek, ve şempanzeler ödül olan elmayı alabilmek için numaraları büyükten küçüğüe sıralayacak şekilde numaralara denk gelen karelere basmak zorunda kalacak.. Bakalım nasıl yapabiliyorlar.
This is a young chimp. The young ones are better than the old ones, just like humans.
Bu genç bir şempanze. Genç olanlar yaşlılardan daha iyi, tıpkı insanlar gibi.
(Laughter)
Ve oldukça deneyimliler, yani onlar bunu
And they're highly experienced, they've done this thousands of times. Obviously there's a big training effect, as you can imagine.
binlerce ve binlerce kez yaptılar. Açıkçası burada büyük bir antreman etkisi var, fark edebileceğiniz üzere. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Görüyorsunuz oldukça bıkkın ve halsizler.
You can see they're very blasé and effortless. Not only can they do it very well, they do it in a sort of lazy way.
Sadece bunu başarmakla kalmıyorlar, bunu oldukça tembel yolla yapıyorlar.
(Laughter)
Evet? Kim bir şempanzeyi yenebileceğini düşünüyor?
Who thinks you could beat the chimps?
(Laughter)
Yanlış. (Gülüşmeler)
Wrong. (Laughter)
Deneyebiliriz. Deneyeceğiz. Belki deneriz.
We can try. We'll try. Maybe we'll try.
Tamam, bu çalışmanın sıradaki bölümü
OK, so the next part of the study I'm going to go quickly through is based on an idea of Tetsuro Matsuzawa. He had a bold idea he called the "cognitive trade-off hypothesis." We know chimps are faster and stronger; they're also obsessed with status. His thought was, maybe they've preserved brain activities and practice them in development that are really, really important to them to negotiate status and to win, which is something like strategic thinking during competition. So we're going to check that out by having the chimps actually play a game by touching two touch screens.
Tetsuro Matsuzawa'nın bir fikri üzerinde temellendi. Hızlıca göstereceğim. Cesur bir fikri vardı -- bilişsel takas hipotezi diyordu buna. Biliyoruz ki şempanzeler hızlı ve güçlü. Ayrıca statüleriyle çok takıntılılar. Onun düşüncesi şuydu, belki şempanzelerin beyin aktivitelerini koruyup aynı zamanda yarışma sırasında stratejik düşünme eylemini, onlar için gerçekten önemli olan statü ve kazanmak için geliştirmeye çalışabilirlerdi. Şimdi iki dokunmatik ekranla bir oyun oynayan şempanzeleri kullanarak bunu kontrol edeceğiz.
The chimps are interacting with each other through the computers. They'll press left or right. One chimp is called a matcher; they win if they press left-left, like a seeker finding someone in hide-and-seek, or right-right. The mismatcher wants to mismatch; they want to press the opposite screen of the chimp. And the rewards are apple cube rewards. So here's how game theorists look at these data. This is a graph of the percentage of times the matcher picked right on the x-axis and the percentage of times they picked right by the mismatcher on the y-axis. So a point here is the behavior by a pair of players, one trying to match, one trying to mismatch. The NE square in the middle -- actually, NE, CH and QRE -- those are three different theories of Nash equilibrium and others, tells you what the theory predicts, which is that they should match 50-50, because if you play left too much, for example, I can exploit that if I'm the mismatcher by then playing right. And as you can see, the chimps -- each chimp is one triangle -- are circled around, hovering around that prediction.
Şempanzeler gerçekten bilgisayar aracılığıyla birbirleriyle iletişim halindeler. Sağa veya sola basacaklar. Bir şempanze eşleyici olarak adlandırılıyor. Eğer ikisi de sola basarsa eşleyici kazanır, veya sağa, tıpkı saklambaç oyunundaki ebe gibi. Uyuşmazcı iki şeklinde birbirine uymamasını istiyor. O karşı ekrandaki şempanzeyle farklı şekle basmak istiyor. Ve ödül elma küpleri. Şimdi, oyun teorisyenlerinin bu bilgiye nasıl bakıyor? X ekseni üzerindeki grafik, eşleyicinin sağ seçtiği zamanların yüzdesi, ve y ekseni üzerinde uyuşmazcının sağı tahmin ettiği zamanların yüzdesi. Yani buradaki nokta, biri eşlenmeyi, diğeri eşlenmemeyi isteyen bir çift oyuncunun davranışı. Ortadaki NE karesi -- aslında NE, CH ve QRE Nash dengesinin üç farklı teorisi, ve diğerleri teorinin ne öngördüğünü açıklıyor size, ki bu da onların %50 oranında eşleşmeleri, çünkü eşleyici çok fazla sol seçerse, örneğin, eğer uyuşmazcıysam sağı seçerek üstün bir başarı sağlayabilirim. Ve gördüğünüz gibi, şempanzeler, her bir şempanze bir üçgen, öngörümüz olan karenin etrafında dairelenmişler.
Now we move the payoffs. We're going to make the left-left payoff for the matcher a little higher. Now they get three apple cubes. Game theoretically, that should make the mismatcher's behavior shift: the mismatcher will think, "Oh, this guy's going to go for the big reward, so I'll go to the right, make sure he doesn't get it." And as you can see, their behavior moves up in the direction of this change in the Nash equilibrium. Finally, we changed the payoffs one more time. Now it's four apple cubes, and their behavior again moves towards the Nash equilibrium. It's sprinkled around, but if you average the chimps out, they're really close, within .01. They're actually closer than any species we've observed.
Şimdi ödülü değiştiriyoruz. Sol, sol ödülünü eşleyici için bir miktar yükselteceğiz. Şimdi üç elma küpü alacaklar. Oyun teorisine göre, bu uyuşmazcının davranışını değiştirmeli, çünkü buna göre, uyuşmazcı şöyle düşünecek, oh, bu adam büyük ödülü almaya çalışacak, ve bu yüzden ben sağı seçmeliyim, böylece onun kazanamayacağından emin olurum. Ve gördüğünüz gibi, davranışları Nash dengesinde yapılan değişikliğin yönünde yukarı çıkıyor. Son olarak ödülleri bir kez daha değiştiriyoruz. Şimdi ödül dört elma küpü, ve davranışları yine Nash dengesi yönünde değişiyor. Çevreye serpilmişler, ama ortalamasını alırsanız, .01'den fazla bir fark oluşmaz, gerçekten çok yakın. Onlar aslında gözlediğimiz her türden daha fazla yakınlık gösteriyor.
What about humans? You think you're smarter than a chimpanzee? Here's two human groups in green and blue. They're closer to 50-50; they're not responding to payoffs as closely. And also if you study their learning in the game, they aren't as sensitive to previous rewards. The chimps play better than the humans, in terms of adhering to game theory. And these are two different groups of humans, from Japan and Africa; they replicate quite nicely. None of them are close to where the chimps are.
İnsanlar ne alemde? Bir şempanzeden daha zeki olduğunuzu düşünüyorsunuz değil mi? İşte mavi ve yeşil renklerde iki insan grubu. 50-50'ye çok yakınlar. Ödüllere çok hassas cevap vermiyorlar, ve ayrıca oyundaki öğrenmeleri üzerinde çalışırsanız, önceki ödüllere çok duyarlı olmadıklarını göreceksiniz. Şempanzeler oyun teorisine bağlı kalma hissiyle birlikte insanlardan daha iyi oynuyor. Ve şurada Japonya ve Afrika'dan iki insan grubu. İyi bir şekilde tekrarlıyorlar. Hiçbiri şempanzelerin seviyesine yakın değil.
So, some things we learned: people seem to do a limited amount of strategic thinking using theory of mind. We have preliminary evidence from bargaining that early warning signs in the brain might be used to predict whether there'll be a bad disagreement that costs money, and chimps are "better" competitors than humans, as judged by game theory.
Şimdi bugün öğrendiğimiz bazı şeyler. İnsanlar aklın teorisini kullanarak stratejik düşünme miktarında sınırlı gözüküyor. Pazarlıktan edindiğimiz giriş niteliğinde kanıtlarımız var, bunlar paraya mal olacak kötü bir anlaşmazlık olup olmayacağını tahmin etmek için kullanılabilecek beyindeki erken uyarı işaretleriydi. Ve oyun teorisi ışığında şempanzeler insanlardan daha iyi yarışmacı.
Thank you.
Teşekkürler
(Applause)
(Alkış)