Future tech always comes with two things: promise and unintended consequences. And it's those consequences that I want to explore. And before we get to how future tech may affect us, I'd like to spend a little time exploring the unintended consequences of some of our recent tech, namely, social media. Social media, a few short years ago, was the tech of future you. Now it just is you. Social media was supposed to bring us together in ways we could never imagine. And the predictors were correct. These three girls are talking to one another without the awkward discomfort of eye contact.
Gelecek teknoloji her zaman iki şeyi beraberinde getirir: vaatler ve istenmeyen sonuçlar. Ben bu sonuçları irdelemek istiyorum. Gelecek teknolojinin bizi nasıl etkileyebileceğine gelmeden yeni teknolojinin bir kısmının istenmeyen sonuçları üzerinde durmak istiyorum, mesela sosyal medya. Birkaç yıl önce sosyal medya gelecekteki sizin teknolojisiydi. Şimdiyse sadece sizsiniz. Sosyal medyanın bizi hiç tahmin edemeyeceğimiz şekillerde bir araya getirmesi gerekiyordu. Tahminler doğru çıktı. Bu üç kız göz göze gelme sıkıntısı olmadan birbirleriyle konuşuyorlar mesela.
(Laughter)
(Kahkahalar)
I call that advancement.
İşte buna ilerleme diyorum.
We were supposed to be caught up in a communication tsunami, the likes of which the world has never seen. And that did happen. And so did this.
Bir iletişim tsunamisine yakalanmamız gerekiyordu, dünyanın eşi ve benzerini hiç görmediği türden. Bu da gerçekleşti. Hatta bu da.
(Sings) One of these things is not like the other.
♫ Bunlardan biri diğerleri gibi değil. ♫
(Speaks) Now, look at this picture. If you picked the guy with the book, you’re wrong -- or, as a certain president would say, "Wrong!"
Şu fotoğrafa bir bakın. Kitabı olan adamı seçtiyseniz, yanıldınız. Hatta bildiğimiz bir başkanın dediği gibi, ''Yanıldınız!''
(Laughter)
(Kahkahalar)
Clearly, three of these guys are reading, and one guy, on the end, is listening to music and playing "Candy Crush."
Belli ki bu adamların üçü bir şey okuyor, uçtaki diğeriyse müzik dinliyor ve Candy Crush oynuyor.
(Laughter)
(Kahkahalar)
So are we more connected, or are we just more connected to our devices? Social media was supposed to place us in a veritable town square, where we could engage one another with challenging ideas and debates. And instead what we got were trolls. This is an actual tweet that I received. "Chuck, no one wants to hear your stupid, ill-informed political views! I hope you get leprosy and die. Love, Dad"
Birbirimize daha mı bağlıyız, yoksa cihazlarımıza mı daha çok bağlıyız? Sosyal medya bizi tamamen bir kent meydanında toplayacaktı, fikir ve tartışmalarla hepimiz etkileşime geçecektik. Onun yerine elimize geçen şey troller. Bu bana gelen gerçek bir tivit. ''Chuck, kimse senin aptal, hastalıklı siyasi görüşlerini duymak istemiyor! Umarım leporsi olur ve ölürsün. Sevgiler, Baban.''
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, the great thing about that tweet if you look at it, just like most trolls, it's not that bad, because he wished "leporsy" on me instead of "leprosy," and "leporsy" is not dangerous at all.
Bu tivitin harika yanı, tıpkı çoğu trol gibi çok da kötü değil çünkü bana ''leporsi'' dilemiş, ''leprosi'' (cüzzam) değil ve ''leporsi'' hiç de tehlikeli değil.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Applause)
(Alkışlar)
Along with trolls, we got a brand new way of torturing teenagers -- cyberbullying. A concept that my 75-year-old mother just can't seem to wrap her head around.
Trollerle birlikte gençler için yepyeni bir işkence yöntemi edindik-- siber zorbalık. 75 yaşındaki annemin bir türlü anlayamadığı bir konu.
"So, uh, did they hit him?"
''Yani... ona vurdular mı?''
"No, Mom, they didn't hit him."
''Hayır anne, ona vurmadılar.''
"Did they take his money?"
''Parasını mı aldılar?''
"No, Mom, they didn't take his money."
''Hayır anne, parasını almadılar.''
"Did they put his face in the toilet?"
''Kafasını tuvalete mı soktular?''
"No, Mom, they didn't --"
''Hayır anne, öyle bir--''
"Well, what did they do?"
''E peki ne yaptılar?''
"They attacked him on the internet."
''İnternette ona saldılardılar.''
"Attacked him on the internet?"
''İnternette mi saldırdılar?''
(Laughter)
(Kahkahalar)
"Well, why don't you just turn off the internet?"
''E öyle bir şey olduğunda interneti kapasana?''
(Laughter)
(Kahkahalar)
"Your whole generation is a bunch of wussies."
''Senin tüm neslin hanım evladı.''
(Laughter)
(Kahkahalar)
She's got a point.
Aslında hakkı var.
(Laughter)
(Kahkahalar)
She's got a point.
Hakkı var.
And I don't even want to talk about what social media has done to dating. I was on Grindr until I found out it wasn't a sandwich app.
Sosyal medyanın randevulaşmaya ne yaptığından bahsetmiyorum bile. Sandviç uygulaması olmadığını fark edene kadar Grindr'a giriyordum.
(Laughter)
(Kahkahalar)
And I can't even tell you about Tinder, except for the fact that if you think there is a limit to the amount of anonymous sex we can have on this planet, you are sadly mistaken.
Tinder'dan bahsetmemeyim bile, ama şunu söylemeden edemem, artık bu gezegende isimsiz seks sayısının bir sınırı olduğunu düşünüyorsanız üzücü şekilde yanılıyorsunuz.
(Laughter)
(Kahkahalar)
So where do we go from here? Well, let's just jump right in and play the hits. Driverless cars. Something that has already been around for many years, just without the assistance of computers.
Peki bundan sonra nereye gidiyoruz? Hemen göze çarpanları ele alalım. Sürücüsüz arabalar. Uzun yıllardır aslında zaten var olan bir şey, olmayan şey bilgisayar desteğiydi.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Applause) Because for years, we have been driving while texting, putting on makeup, shaving, reading -- actually reading -- that would be me.
(Alkışlar) Yıllardır mesajlaşırken araba kullanıyoruz, makyaj yapıyoruz, traş oluyoruz, kitap okuyoruz, gerçekten okuyoruz, ben okuyorum mesela.
(Laughter)
(Kahkahalar)
The other thing is that since driverless cars will be shared, most people won't own cars, and that means the DMV will go away. The DMV -- I know what you're saying right now. "There's no way this guy is going to stand up here and make a case for the DMV." Well, I don't know about you, but I do not want to live in a world where harsh fluorescent lights, endless lines, terrible forms to fill out and disaffected, soulless bureaucrats remind me that I am pretty damn lucky not to work here.
Sürücüsüz arabalar paylaşılacağı için çoğu kişinin arabası olmayacak, yani Motorlu Araçlar Dairesi ortadan kalkacak. İçinizden şöyle dediğinizi biliyorum. ''Bu adam karşımıza dikilip bu daire hakkında yorum yapıyor olamaz.'' Sizi bilmiyorum ama... ben yoğun florasan ışıklı, bitmeyen sıraların olduğu, doldurulacak berbat formların olduğu, ruhsuz bürokratların burada çalışmamak için çok şanslı olduğumu söyleyeceği bir dünyada yaşamak istemiyorum.
(Laughter)
(Kahkalar)
That is the real service they provide. The DMV: come for the registration renewal, stay for the satisfaction of knowing you made some pretty good life choices.
Sağladıkları asıl hizmet bu. Motorlu Araçlar Dairesi: kayıt yenileme için gelirsiniz, çok iyi hayat tercihleri yaptığınızı bilmenin tatminlik duygusunu tadarsınız.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Nobody will own their car in the future, and that means teenagers will not have a place to make out. So you know what that means. That means they will order driverless cars to do just that. I do not want to step into a vehicle and ask the question: "Why does this car smell like awkwardness, failure and shame?"
Gelecekte kimse araba sahibi olmayacak ve bu da demek oluyor ki gençlerin öpüşecek yerleri olmayacak. Bu ne demek biliyorsunuz. Bunu yapmak için sürücüsüz araba çağıracaklar. Ben bir araca adım atıp şöyle demek istemiyorum: ''Neden burası sakarlık, başarısızlık ve utanç kokuyor?''
(Laughter)
(Kahkahalar)
If I want to ask that question, I'll walk into my own bedroom.
Ben bu soruyu sormak istesem kendi odama geçerim.
(Laughter)
(Kahkahalar)
So what else do we have to look forward to? That's right, artificial intelligence. Artificial intelligence, yes. You know, there was a time when artificial intelligence was a joke. I mean, literally a quip that you would hear at a cocktail party when somebody would bring it up in conversation: "Artificial intelligence. The only real artificial intelligence is our American Congress. Ha, ha, ha, ha, ha." Well, it's not funny anymore.
Dört gözle beklediğimiz başka ne var? Ah doğru, yapay zekâ. Yapay zekâ, aynen öyle. Yapay zekânın bir şaka olduğu bir zaman vardı. Olur da biri içkili bir partide sohbet esnasında biri konusunu açtığında duyacağınız bir espri: ''Yapay zekâ. Tek gerçek yapay zekâ bizim Amerikan Kongresi. Ha, ha, ha, ha.'' Bak işte artık komik değil.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Stephen Hawking, Elon Musk and Bill Gates have all gone on record expressing grave reservations about artificial intelligence. That's like Jesus, Moses and Muhammad coming together and saying, "Guy, guys -- here's something we can all believe in."
Stephen Hawking, Elon Musk ve Bill Gates hepsi çıkıp yapay zekâyla ilgili dehşet verici şeyler paylaştı. Bu tıpkı İsa, Musa ve Muhammed'in bir araya gelip şöyle demesi gibi, ''Hey çocuklar, bakın bu hepimizin inanabileceği bir şey.''
(Laughter)
(Kahkahalar)
You might want to go with that, is all I'm saying. We are actually teaching machines how to think, how to understand our behavior, how to defend themselves and even practice deception. What could possibly go wrong?
Bunu dikkate almak isteyebilirsiniz. Makinelere gerçekten de düşünmeyi öğretiyoruz, davranışlarımızı anlamayı, kendilerini savunmayı ve hatta aldatmayı. Ters gidecek ne olabilir ki?
(Laughter)
(Kahkahalar)
The one thing that's for sure: the creation always despises its creator. OK? The Titans rose up against the gods; Lucifer against Jehovah. And anybody who has a teenager has heard these words: "I hate you and you're ruining my life! I hate you!" Now just imagine that sentiment with a machine that can outthink you and is heavily armed.
Kesin olan bir şey var: Yaratılan her zaman yaratıcısından nefret eder. Değil mi? Titanlar tanrılara karşı ayaklandılar; Şeytan Yehova'ya karşı. Genç bir çocuğu olan herkes şu sözleri duymuştur: ''Hayatımı mahvediyorsun! Senden nefret ediyorum!'' Sizden daha iyi düşünen ve silahlarla donanmış bir makinenin bu duyguyu gösterişini hayal edin.
(Laughter)
(Kahkahalar)
The result? Absolutely.
Sonuç mu? Kesinlikle.
(Laughter)
(Kahkahalar)
What we need to do before we perfect artificial intelligence is perfect artificial emotions. That way, we can teach the robots or machines how to love us unconditionally, so that when they figure out that the only real problem on this planet is us, instead of destroying us -- which, by the way, is totally logical -- they will find us adorable --
Yapay zekâyı mükemmel kılmadan önce yapay duyguları mükemmel kılmamız lazım. Bu sayede robotlara ve makinelere karşılıksız sevmeyi öğretebiliriz, böylece bu gezegendeki asıl sorunun biz olduğunu anladıkları zaman, bizi yok etmek yerine ki bu oldukça mantıklı olurdu, bizi çok sevimli bulacaklar,
(Laughter)
(Kahkahalar)
like baby poop.
tıpkı bebek kakası gibi.
(Laughter)
(Kahkahalar)
"Oh my god, I just love the way you just destroyed the planet. I can't stay mad at you, you're so cute! You're so cute!"
''Aman tanrım, gezegeni mahvedişine bayıldım. Sana kızamam ben, çok tatlısın! O kadar tatlısın ki!''
(Laughter)
(Kahkahalar)
Can't talk about this without talking about robotics. OK? Remember when you thought robotics were cool? I remember when I thought robotics were cool, until I figured out that they were going to take everybody's place, from the delivery guy down to the heart surgeon. The one thing, though, that is very disappointing about robotics is the holy grail of robotics, and it hasn't even happened. I'm talking about the robot girlfriend, the dream of one lonely geek in a windowless basement who vowed one day: "I am going to marry my creation." And there actually is a movement underway to stop this from happening, for fear of exploitation. And I, for one, am against that movement. I believe we should have robot girlfriends. I just believe that they should come with a feminist protocol and artificial intelligence, so she can take one look at that guy and go, "I am too good for you. I'm leaving."
Robotik hakkında konuşmadan bunun hakkında konuşamam. Çok güzel olduklarını düşünüyordunuz hani? Ben de öyle düşünüyordum, ta ki kargo teslimatı yapan adamdan kalp cerrahına kadar herkesin yerini akacaklarını fark edene kadar. Yine de onlarla ilgili hayal kırıklığı yaratan bir şey var ki en çok beklenen şey ve bu daha olmadı bile. Robot kız arkadaştan bahsediyorum, penceresiz bodrumda yapayalnız hayal kuran ve şöyle yemin eden inek: ''Yarattığım şeyle evleneceğim.'' Bunu engelleyecek bir çalışma aslında hâlihazırda bekliyor, suistimal korkusu nedeniyle. Ben şahsen bu çalışmaya karşıyım. Robot kız arkadaşlarımız olmalı diyorum. Sadece feminist bir bakış açısı ve yapay zekâyla donanımlı olmalılar diyorum, böylece o adama şöyle bir bakıp şunu ''Senin için fazla iyiyim. Ben gidiyorum.'' diyebilirler.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Applause)
(Alkışlar)
And finally, I have to talk about bioengineering, an area of science that promises to end disease before it even begins, to help us live longer, fuller, healthier lives. And when you couple that with implantable hardware, you are looking at the next incarnation of human evolution. And all of that sounds great, until you figure out where it's really going. One place: designer babies, where, no matter where you are on the globe or what your ethnicity, babies will end up looking like that.
Son olarak da biyolojik mühendislikten konuşmam lazım, hastalıkları başlamadan bitireceği vaatini veren bilim alanı, daha uzun, sağlıklı yaşamamıza yardım edecek. Bunun da üstüne takılabilen donanım eklediğinizde insan evriminin bir sonraki canlanışına bakmış oluyorsunuz. Bunlar kulağa harika geliyor, sonra bunun ucu nereye varacak onu görüyorsunuz. Bir yere: tasarım bebekler, dünyanın neresinde olursanız olun ya da hangi etnik kökenden, bebekler işte buna benzeyecek.
(Laughter)
(Kahkahalar)
That boy is surprised because he just found out both his parents are black.
Bu çocuk şaşırıyor çünkü anne babasının siyahi olduğunu yeni fark etti.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Can you imagine him at a cocktail party in 20 years? "Yeah, both my parents are black. I mean, it's a little awkward at times, but you should see my credit rating. Impressive, very impressive."
Onu 20 yıl sonra içkili bir partide hayal edebiliyor musunuz? ''Evet, annem de babam da siyahi. Yani, bazen garip oluyor... ama kredi puanımı görmeniz lazım. Etkileyici, çok etkileyici.''
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, all of this seems scary, and everybody in this room knows that it isn't. Technology isn't scary. Never has been and it never will be. What's scary is us and what we will do with technology. Will we allow it to expose our humanity, showing our true selves and reinforcing the fact that we are indeed our brother's keeper? Or will we allow it to reveal our deepest, darkest demons?
Tüm bunlar korkutucu ve bu salondaki herkes öyle olmadığını biliyor. Teknoloji korkutucu değil. Hiç olmadı, olmayacak da. Korkutucu olan biziz ve teknolojiyle yapacaklarımız. İnsanlığımızı açığa çıkarmasına izin verecek miyiz? Asıl benliklerimizi göstermesine ve çevremizdekileri gerçekten umursadığımızı göstermesine? Yoksa en derin, en karanlık tutkularımızı açığa çıkarmasına mı izin vereceğiz?
The true question is not whether or not technology is scary. The true question is: How human are you?
Asıl soru teknolojinin korkutucu olup olmadığı değil. Asıl soru şu: Siz ne kadar insansınız?
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)