You might think there are many things that I can't do because I cannot see. That's largely true. Actually, I just needed to have a bit of help to come up to the stage.
Göremediğim için, yapamadığım bir çok şeyin olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Büyük ölçüde doğrudur. Aslında, bu aşamaya gelebilmek için sadece çok az bir yardıma ihtiyaç duydum.
But there is also a lot that I can do. This is me rock climbing for the first time. Actually, I love sports and I can play many sports, like swimming, skiing, skating, scuba diving, running and so on. But there is one limitation: somebody needs to help me. I want to be independent.
Fakat yapabildiğim birçok şey de var. Bu benim, ilk kaya tırmanışım. Aslında, spora bayılırım ve bir çok sporu yapabilirim de Yüzme, kayak, paten, dalgıçlık, koşmak gibi.. Fakat bir limit var: birilerinin bana yardım etmesi gerekiyor. Bağımsız olmak istiyorum.
I lost my sight at the age of 14 in a swimming pool accident. I was an active, independent teenager, and suddenly I became blind. The hardest thing for me was losing my independence. Things that until then seemed simple became almost impossible to do alone. For example, one of my challenges was textbooks. Back then, there were no personal computers, no Internet, no smartphones. So I had to ask one of my two brothers to read me textbooks, and I had to create my own books in Braille. Can you imagine? Of course, my brothers were not happy about it, and later, I noticed they were not there whenever I needed them. (Laughter) I think they tried to stay away from me. I don't blame them. I really wanted to be freed from relying on someone. That became my strong desire to ignite innovation.
Görme yeteneğimi yüzme havuzundaki bir kazada 14 yaşında kaybettim. Aktif ve bağımsız bir genç kızdım ve aniden kör oldum. Benim için en zor şey bağımsızlığımı kaybetmek olmuştu. O zamana kadar basit görünen şeyler neredeyse tek başına yapılamaz olmuştu. Ders kitaplarımdaki zorluklar buna bir örnektir. Geriye dönersek, kişisel bilgisayarlar, internet ve akıllı telefonlar yoktu. İki ağabeyimden birisine ders kitaplarımı bana okumalarını talep etmek zorundaydım, ve kendi kitaplarım için körler alfabesini (Braille) yaratmak zorunda kaldım. Hayal edebiliyor musunuz ? Elbette, benim ağabeylerim bu durum hakkında mutlu değillerdi, ve sonra, onların her ihtiyacım olduğunda orada olmayacaklarını farkettim. (Gülüşmeler) Onların benden uzak durmaya çalıştığını düşündüm. Onları suçlayamam. Gerçekten birisine bağımlı olmamayı istiyordum. Bu güçlü keşif (inovasyon) yapma arzum haline geldi.
Jump ahead to the mid-1980s. I got to know cutting-edge technologies and I thought to myself, how come there is no computer technology to create books in Braille? These amazing technologies must be able to also help people with limitations like myself. That's the moment my innovation journey began.
1980' lerin ortalarına gidersek. Son teknolojiye sahiptim ve kendi kendime düşündüm, Braille yazılmış kitaplara bilgisayar teknolojisi olmadan nasıl ulaşabiliriz. Bu inanılmaz teknolojiler benim gibi limitleri olan insanlara da yardım edebilmeli idi. O anda benim keşif yolculuğum başladı.
I started developing digital book technologies, such as a digital Braille editor, digital Braille dictionary and a digital Braille library network. Today, every student who is visually impaired can read textbooks, by using personal computers and mobile devices, in Braille or in voice. This may not surprise you, since everyone now has digital books in their tablets in 2015. But Braille went digital many years before digital books, already in the late 1980s, almost 30 years ago. Strong and specific needs of the blind people made this opportunity to create digital books way back then. And this is actually not the first time this happened, because history shows us accessibility ignites innovation. The telephone was invented while developing a communication tool for hearing impaired people. Some keyboards were also invented to help people with disabilities.
Dijital Braille editör, dijital Braille sözlük, ve dijital bir Braille kütüphane ağı gibi dijital kitap teknolojilerini geliştirmeye başladım. Günümüzde, görme yeteğini bozuk her öğrenci kişisel bilgisayarları ve mobil cihazları kullanarak Braille yazılmış veya seslendirilmiş kitapları okuyabilir. 2015 yılında herkesin tabletlerinde dijital kitaplar olduğundan belki de bu sizin için şaşırtıcı değil. Fakat Braille dijital kitaplardan yıllar önce dijitale geçti, 1980 yılların sonunda o hazırdı, neredeyse 30 yıl önce. Kör insanların güçlü ve özel ihtiyaçları o zamanlar dijital kitabın yaratılma fırsatını yarattı Ve aslında bu ilk kez olmuyordu Tarih erişebilirlik keşiflerini bize göstermektedir. Telefon duyma engelli insanlar için bir iletişim aracı geliştirme sürecinde keşfedildi. Bazı klavyeler de engelli insanlara yardım için keşfedildi.
Now I'm going to give you another example from my own life. In the '90s, people around me started talking about the Internet and web browsing. I remember the first time I went on the web. I was astonished. I could access newspapers at any time and every day. I could even search for any information by myself. I desperately wanted to help the blind people have access to the Internet, and I found ways to render the web into synthesized voice, which dramatically simplified the user interface.
Şimdi size kendi hayatımdan başka bir örnek vereceğim. 90' larda, çevremdeki insanlar benimle Internet ve ağ tarayıcı hakkında konuşmaya başladırlar. Internete girdiğim ilk zamanı hatırlıyorum. Şaşırmıştım. Günün herhangi bir zamanında gazetelere ulaşabiliyordum. Hatta herhangi bir bilgi için kendi başıma arama bile yapabiliyordum. Görme engelli insanların internet erişimine sahip olmasına yardımcı olmak konusunda yoğun bir istek duydum ve web' i sentetik bir sese dönüştürmek için yollar buldum. ki bu kullanıcı arayüzünü oldukça basitleştiriyordu.
This led me to develop the Home Page Reader in 1997, first in Japanese and later, translated into 11 languages. When I developed the Home Page Reader, I got many comments from users. One that I strongly remember said, "For me, the Internet is a small window to the world."
Bu 1997' de "Ana Sayfa Okuyucuyu" geliştirmeme öncülük etti. ilk olarak Japonca ve daha sonra 11 dile çevrildi. "Ana Sayfa Okuyucuyu" geliştirirken, kullanıcılardan bir çok yorum aldım. Bunlardan birini çok iyi hatırlıyorum, "Benim için internet dünya için küçük bir penceredir."
It was a revolutionary moment for the blind. The cyber world became accessible, and this technology that we created for the blind has many uses, way beyond what I imagined. It can help drivers listen to their emails or it can help you listen to a recipe while cooking.
O görme özürlüler için devrim niteliğinde bir andı. Siber dünya ulaşılabilir hale gelmişti, ve görme engellilere çok faydası olması için yarattığımız bu teknoloji hayal ettiğimin ötesinde bir yoldu. Bu teknoloji sürücülere maillerini dinleyebilmesine veya yemek yaparken bir tarifin dinlenebilmesine yardımcı olabilmektedir.
Today, I am more independent, but it is still not enough. For example, when I approached the stage just now, I needed assistance. My goal is to come up here independently. And not just here. My goal is to be able to travel and do things that are simple to you.
Bugün, daha fazla özgürüm, fakat hala o yetersiz. Örnek olarak, sahneye yaklaşırken, yardıma ihtiyaç duydum. Amacım buraya özgürce gelmekti. Sadece burada da değil Amacım seyahat edebilmek ve sizin için basit olan şeyleri de yapabilmektir.
OK, now let me show you the latest technologies. This is a smartphone app that we are working on.
Şimdi size en son teknolojileri göstermeme izin verin Bu üzerinde çalışmakta olduğumuz akıllı telefon uygulaması.
(Video) Electronic voice: 51 feet to the door, and keep straight.
(Video) Elektronik ses: Kapıya 51 feet (~15m) düz devam edin.
EV: Take the two doors to go out. The door is on your right.
EV: Dışarıya çıkmak için 2 kapı geçin. Kapı sağınızdadır.
EV: Nick is approaching. Looks so happy. Chieko Asakawa: Hi, Nick!
EV: Nick yaklaşıyor. Çok mutlu gözüküyor. Chieko Asakawa: Merhaba Nick!
(Laughter) CA: Where are you going? You look so happy.
(Gülüşmeler) CA: Nereye gidiyorsun ? Mutlu görünüyorsun.
Nick: Oh -- well, my paper just got accepted. CA: That's great! Congratulations.
Nick: Oh, Benim makalem yeni kabul oldu. CA: Bu harika! Tebrikler.
Nick: Thanks. Wait -- how'd you know it was me, and that I look happy? (Chieko and Nick laugh)
Nick: Teşekkürler. Bekle -- benim olduğumu ve mutlu göründüğümü nasıl bildin ? (Chieko ve Nick güler)
Man: Hi. (Laughter) CA: Oh ... hi.
Adam: Merhaba (Gülüşmeler) CA: Merhaba
EV: He is not talking to you, but on his phone.
EV: O seninle konuşmuyor fakat o telefonda
EV: Potato chips.
EV: Patates cipsi
EV: Dark chocolate with almonds.
EV: Bademli siyah çikolata
EV: You gained 5 pounds since yesterday; take apple instead of chocolate.
EV: Dünden beri 5 pounds (~2.26kg) aldın çikolata yerine elma al.
(Laughter)
(Gülüşmler)
EV: Approaching.
EV: Yaklaşıyorsun
EV: You arrived.
EV: Vardın
CA: Now ...
CA: Şimdi
(Applause)
(Alkışlar)
Thank you.
Teşekkürler
So now the app navigates me by analyzing beacon signals and smartphone sensors and permits me to move around indoor and outdoor environments all by myself. But the computer vision part that showed who is approaching, in which mood -- we are still working on that part. And recognizing facial expressions is very important for me to be social.
Böylece uygulama yol gösterici işaretleri ve akıllı telefon sensörleri kullanarak beni yönlendirir ve tek başıma iç ve dış ortamda dolaşabilmeme imkan tanır. Fakat yaklaşmayı gösteren bilgisayarın görsel parçası hazır değil, hala onun üzerinde çalışıyoruz. Ve yüz ifadelerinin algılanması sosyal olabilmem için çok önemlidir.
So now the fusions of technologies are ready to help me see the real world. We call this cognitive assistance. It understands our surrounding world and whispers to me in voice or sends a vibration to my fingers. Cognitive assistance will augment missing or weakened abilities -- in other words, our five senses. This technology is only in an early stage, but eventually, I'll be able to find a classroom on campus, enjoy window shopping or find a nice restaurant while walking along a street. It will be amazing if I can find you on the street before you notice me. It will become my best buddy, and yours.
Günümüzde birleşen teknolojiler gerçek dünyayı görmem için bana yardım etmeye hazır. Biz buna bilişsel yardım diyoruz. O bizi çevreleyen dünyayı anlar ve bana fısıldar veya parmaklarıma bir titreşim gönderir. Bilişsel yardımcı yeteneklerdeki kaybı veya zayıflığı diğer bir deyişle beş duyumuzu arttıracaktır. Bu teknoloji çok erken bir safhada, fakat sonunda, kampüste bir sınıfı bulabileceğim, Vitrinlere bakarak alışveriş edebileceğim, veya bir sokakta yürürken iyi bir restoran bulabileceğim. Eğer sokakta siz beni farketmeden önce sizi görürsem harika olacaktır. O benim ve sizin en iyi yoldaşınız haline gelecektir.
So, this really is a great challenge. It is a challenge that needs collaboration, which is why we are creating an open community to accelerate research activities. Just this morning, we announced the open-source fundamental technologies you just saw in the video.
Bu gerçekten büyük bir zorluktur. İşbirliği gerektiren bir zorluk ki bu nedenle araştırma faaliyetlerini hızlandırmak için açık bir toplum yaratıyoruz. Daha bu sabah, Video' da gördüğünüz açık kaynak temel teknolojilerinin duyurusunu yaptık.
The frontier is the real world. The blind community is exploring this technical frontier and the pathfinder. I hope to work with you to explore the new era, and the next time that I'm on this stage, through technology and innovation, I will be able to walk up here all by myself.
Sınır gerçek dünyadır. Görme özürlüler topluluğu teknik sınırları ve yol göstericileri keşfediyor. Umuyorum ki sizinle çalışarak yeni çağı keşfederiz ve gelecek sefer bu sahnede teknoloji ve buluşla tek başıma buraya çıkabilirim
Thank you so much.
Çok teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)