This is the Bop.
Bu Bop.
The Bop is a type of social dance.
Bop, toplumsal bir dans türüdür.
Dance is a language, and social dance is an expression that emerges from a community. A social dance isn't choreographed by any one person. It can't be traced to any one moment.
Dans, bir dildir ve toplumsal dans da, bir topluluktan doğan bir ifadedir. Toplumsal dansın koreografisi, tek bir kişi tarafından oluşturulmaz. İzleri tek bir anda bulunamaz.
Each dance has steps that everyone can agree on, but it's about the individual and their creative identity. Because of that, social dances bubble up, they change and they spread like wildfire.
Her dansın, herkesin kabul edebileceği adımları vardır fakat bu bireyle ve bireylerin yaratıcı kimlikleriyle alakalıdır. Bundan dolayı, toplumsal danslar ortaya çıkıyor, değişiyor ve büyük bir hızla yayılıyor.
They are as old as our remembered history. In African-American social dances, we see over 200 years of how African and African-American traditions influenced our history. The present always contains the past. And the past shapes who we are and who we will be.
Onlar, hatırlanan tarih kadar eskiler. Afrikalı-Amerikalıların toplumsal danslarında, ortalama 200 yıldır, Afrikalı ve Afrikalı-Amerikalı geleneklerinin, tarihimizi nasıl etkilediğini görüyoruz. Şimdiki zaman, daima geçmişi de içerir. Kim olduğumuzu ve kim olacağımızı geçmiş şekillendirir.
(Clapping)
(Alkış sesi)
The Juba dance was born from enslaved Africans' experience on the plantation. Brought to the Americas, stripped of a common spoken language, this dance was a way for enslaved Africans to remember where they're from. It may have looked something like this.
Juba dansı, köleleştirilmiş Afrikalıların, tarlalardaki deneyimlerinden doğmuştur. Bu dans, ortak bir dilin konuşulduğu Amerika'ya getirilen köleleştirilmiş Afrikalılar için, nereden geldiklerini hatırlamalarının bir yoluydu. Bunun gibi.
Slapping thighs, shuffling feet and patting hands: this was how they got around the slave owners' ban on drumming, improvising complex rhythms just like ancestors did with drums in Haiti or in the Yoruba communities of West Africa. It was about keeping cultural traditions alive and retaining a sense of inner freedom under captivity.
Kalçaların sallanması, ayakların dolambaçlı hareketi ve el çırpmak: Köle sahiplerinin davulu yasaklamasının üstesinden bu şekilde geldiler; Haiti'de veya Batı Afrika'nın Yoruba topluluklarında davullarla yapıldığı gibi, doğaçlama olarak karmaşık ritimler ürettiler. Bu, kültürel gelenekleri canlı tutmak ve esaret altında, içsel bir özgürlük hissi oluşturmakla alakalıydı.
It was the same subversive spirit that created this dance: the Cakewalk, a dance that parodied the mannerisms of Southern high society -- a way for the enslaved to throw shade at the masters. The crazy thing about this dance is that the Cakewalk was performed for the masters, who never suspected they were being made fun of.
Aynı yıkıcılık, bu dansı da yaratmıştı: Cakewalk, Güneyli yüksek sosyetenin yapmacık tarzının parodisini yapan bir dans -- köleleştirilmişlerin, sahiplerine tavır alma biçimleri. Cakewalk ile ilgili en çılgın şey, bu dansın, dalga geçildiklerinden haberleri bile olmayan sahipler için icra edilmesiydi.
Now you might recognize this one. 1920s -- the Charleston. The Charleston was all about improvisation and musicality, making its way into Lindy Hop, swing dancing and even the Kid n Play, originally called the Funky Charleston.
Bunu anımsayabilirsiniz. 1920'ler -- Çarliston. Çarliston tamamen doğaçlama ve müziksellikle alakalıydı ve swing dansına, Lindy Hop'a ve hatta orijinal ismi Funky Çarliston olan Kid n Play'e doğru yol aldı.
Started by a tight-knit Black community near Charleston, South Carolina, the Charleston permeated dance halls where young women suddenly had the freedom to kick their heels and move their legs.
Güney Carolina, Charleston'ın yakınındaki sıkı bir Siyahi topluluğu tarafından başlatılan Çarliston; kadınların eğlenme ve dans etme özgürlüğüne kavuştukları dans salonlarına nüfuz etti.
Now, social dance is about community and connection; if you knew the steps, it meant you belonged to a group. But what if it becomes a worldwide craze? Enter the Twist. It's no surprise that the Twist can be traced back to the 19th century, brought to America from the Congo during slavery. But in the late '50s, right before the Civil Rights Movement, the Twist is popularized by Chubby Checker and Dick Clark. Suddenly, everybody's doing the Twist: white teenagers, kids in Latin America, making its way into songs and movies. Through social dance, the boundaries between groups become blurred.
Toplumsal dans, topluluk ve bağlılıkla alakalıdır; eğer adımları biliyorsanız, bir gruba aitsiniz demektir. Peki bu, dünya çapında bir modaya dönüşürse ne olur? Twist'e katılın. Kölelik döneminde Kongo'dan Amerika'ya getirilen Twist'in izlerinin 19. yüzyıla kadar gidiyor olması, şaşırtıcı değildir. Ancak 1950'lerin sonunda, Sivil Haklar Hareketi'nin hemen öncesinde, Chubby Checker ve Dick Clark, Twist'i popüler bir hâle getirmişti. Sonra, herkes Twist yapmaya başladı: Beyaz gençler, Latin Amerika'daki çocuklar, şarkılara ve filmlere doğru yol aldı. Toplumsal dansla, gruplar arasındaki sınırlar bulanıklaştı.
The story continues in the 1980s and '90s. Along with the emergence of hip-hop, African-American social dance took on even more visibility, borrowing from its long past, shaping culture and being shaped by it.
Hikâye, 80'ler ve 90'larda da devam ediyor. Hip-hop'ın ortaya çıkmasıyla birlikte, Afrikalı-Amerikalı toplumsal dansı, daha fazla görünürlük kazandı ve geçmişinden getirdikleriyle hem kültürü şekillendirdi, hem de kültürle şekillendi.
Today, these dances continue to evolve, grow and spread.
Günümüzde bu danslar evrim geçirmeye, büyümeye ve yayılmaya devam ediyor.
Why do we dance? To move, to let loose, to express. Why do we dance together? To heal, to remember, to say: "We speak a common language. We exist and we are free."
Neden dans ediyoruz? Hareket etmek için, rahatlamak için, ifade etmek için. Neden birlikte dans ediyoruz? İyileşmek için, hatırlamak için, "Ortak bir dil konuşuyoruz. Bizler varız ve özgürüz." demek için.