Beverly Joubert: We are truly passionate about the African wilderness and protecting the African wilderness, and so what we've done is we've focused on iconic cats. And I know, in the light of human suffering and poverty and even climate change, one would wonder, why worry about a few cats? Well today we're here to share with you a message that we have learned from a very important and special character -- this leopard.
Beverly Joubert: Biz, Afrika vahşi yaşamı ve... ...Afrika vahşi yaşamını koruma konusunda.... ...gerçekten kararlıyız. Ve bundan dolayı... ...ikonik kediler üzerinde odaklandık. Evet biliyorum,... ...insanlığın kendi dertleri, yoksulluk ve hatta... ...iklim değişikliği varlığına rağmen... ...neden bir kaç kedi hakkında... ...endişelendiğimiz merak edilebilir. Bugün burada çok önemli ve... ...çok özel bir karakterden öğrendiğimiz bir mesajı... ...sizinle paylaşmak için buradayız. Bu leopardan.
Dereck Joubert: Well, our lives have basically been like a super long episode of "CSI" -- something like 28 years. In essence, what we've done is we've studied the science, we've looked at the behavior, we've seen over 2,000 kills by these amazing animals. But one of the things that science really lets us down on is that personality, that individual personality that these animals have. And here's a prime example. We found this leopard in a 2,000-year-old baobab tree in Africa, the same tree that we found her mother in and her grandmother. And she took us on a journey and revealed something very special to us -- her own daughter, eight days old. And the minute we found this leopard, we realized that we needed to move in, and so we basically stayed with this leopard for the next four-and-a-half years -- following her every day, getting to know her, that individual personality of hers, and really coming to know her. Now I'm destined to spend a lot of time with some unique, very, very special, individualistic and often seductive female characters. (Laughter) Beverly's clearly one of them, and this little leopard, Legadema, is another, and she changed our lives.
Dereck Joubert: Evet aslında hayatımız... ...CSI'ın süper uzun bir bölümü gibi... ... 28 yıl gibi bir süre. Aslında bu hayvanların davranışlarını gözlemleyerek... ...bilimsel bir çalışma yaptık ve bu inanılmaz... ... hayvanlar tarafından gerçekleştirilen... ...2000'in üzerinde ölüm gördük. Ama bir şey var ki bilim bizi bu hayvanların... ...sahip olduğu özgün kişilikleri... ...karşısında hayal kırıklığına uğrattı. Ve işte güzel bir örnek. Bu leoparı Afrika'daki 2000 yıllık bir... ... Baobab ağacında bulduk. Annesi ve büyükannesi de... ...aynı ağaçtaydı. O bizi bir yolculuğa çıkardı ve... ...bizim için çok özel bir şey ortaya çıktı,... ...onun sekiz günlük kendi kızı. Bu leoparı bulduğumuz an içeriye... ...hareket etmemiz gerektiğini farkettik. Esasında önümüzdeki 4,5 yıl... ...bu leoparlarla birlikte olacağız,... ...onu hergün takip edeceğiz,... ...onu daha iyi tanıyacağız ve... ...onun özgün kişiliğini... ...tam olarak öğreneceğiz. Eşsiz,... ...çok çok özel,... ...bireyci ve çoğunlukla da... ...baştan çıkarıcı.... ...bazı kadın karakterlerle fazla zaman... ...harcamak benim kaderim. (Gülüşmeler) Beverly kesinlikle bunlardan biri... ...ve bu küçük leopar da, Legadema,bir başkası. O bizim hayatımızı değiştirdi.
BJ: Well we certainly did spend a lot of time with her -- in fact, more time than even her mother did. When her mother would go off hunting, we would stay and film. And early on, a lightning bolt hit a tree 20 paces away from us. It was frightening, and it showered us with leaves and a pungent smell. And of course, we were stunned for a while, but when we managed to get our wits about us, we looked at it and said, "My gosh, what's going to happen with that little cub? She's probably going to forever associate that deafening crash with us." Well, we needn't have worried. She came charging out of the thicket straight towards us, sat next to us, shivering, with her back towards Dereck, and looking out. And actually from that day on, she's been comfortable with us. So we felt that that day was the day that she really earned her name. We called her Legadema, which means, "light from the sky."
BJ: Kesinlikle onunla çok fazla zaman geçirdik. Aslında annesiyle daha fazla zaman geçirdik. Annesi avlanmaya gittiği zaman... ...orada kaldık ve onu filme aldık. Bir ağaca yıldırım isabet etmeden önce... ...bizden 20 adım uzaktaydı. Bu korkutucuydu. Üzerimize yapraklar ve keskin bir koku yağdı. Tabii ki bir süreliğine donakaldık. Ama aklımız başımıza geldiği zaman... ...ona baktık ve "Tanrım... ...bu küçük kulüpte neler olacak?... Muhtemelen o bu sağır edici kazayı... ...sonsuza dek bizimle ilişkilendirecek." dedik. Aslında endişelenmemize gerek yoktu. O elektrik yüklenmiş bir halde doğruca bize doğru geldi,... ...yanımıza oturdu, titriyordu,... ...Dereck'e doğru olan sırtıyla etrafa bakıyordu. Aslında o günden itibaren... ...bizden memnun oldu. O günün kesinlikle onun adını... ...kazandığı gün olduğunu hissettim. Ona "gökten gelen ışık" anlamına gelen... ...Legadema adını verdik.
DJ: Now we've found these individualisms in all sorts of animals, in particular in the cats. This particular one is called Eetwidomayloh, "he who greets with fire," and you can just see that about him, you know -- that's his character. But only by getting up close to these animals and spending time with them can we actually even reach out and dig out these personal characters that they have.
DJ: Bu bireyselciliği... ...hayvanların her türünde... ...özellikle de kedilerde bulduk. Bu özel kişi Eetwidomayloh olarak adlandırılır. Yani "ateşle selamlayan adam." Onun hakkında sadece bunu görebilirsiniz,bilirsiniz bu onun karakteridir. Fakat bu hayvanların yakınında uyanırken ve... ...onlarla vakit harcarken... ...aslında iletişim kurabiliriz ve... ...onların sahip olduğu özgün karakterleri ortaya çıkarabiliriz.
BJ: But through our investigation, we have to seek the wildest places in Africa. And right now this is in the Okavango Delta in Botswana. Yes, it is swamp. We live in the swamp in a tent, but I must tell you, every day is exhilarating. But also, our hearts are in our throats a huge amount of the time, because we're driving through water, and it's an unknown territory. But we're really there seeking and searching and filming the iconic cats.
BJ: Araştırmamız yüzünden Afrika'daki... ...en vahşi yerleri araştırmak zorundaydık. Şu anda Botswana'da... ...Okavango Deltası'ndayız. Evet burası bataklık. Bataklıkta bir cadırda yaşıyoruz. Ama şunu söylemeliyiz ki oradaki her gün heyecan vericidir. Çoğu zaman yüreğimiz ağzımızda dolaşıyoruz... ...çünkü bilinmeyen bir bölgede... ...suda araba kullanarak.... ...ilerliyoruz. Biz gerçekten ikonik kedileri... ...aramak ve araştırmak için oradayız.
DJ: Now one of the big things, of course, everybody knows that cats hate water, and so this was a real revelation for us. And we could only find this by pushing ourselves, by going where no sane person should go -- not without some prompting, by the way, from Beverly -- and just pushing the envelope, going out there, pushing our vehicle, pushing ourselves. But we've managed to find that these lions are 15 percent bigger than any others, and they specialize in hunting buffalo in the water.
DJ: Elbette ki herkesin çok iyi bildiği... şeylerden biri de kedilerin sudan nefret ettiğidir. Evet bu bizim için gerçek bir keşifti. Kendimizi aklı başında hiçbir insanın gitmemesi... ...gereken yerlere doğru ilerlerken buluyorduk. Bu arada Beverly bazı telkinlerde bulunmadı değil. Sadece sınırları zorlayarak... ...kendimizi ve aracımızı oraya doğru itiyorduk. Ama herhangi bir aslandan %15 daha büyük ve... ...suda bufalo avlama konusunda uzman olan... ...bu iki aslanı bulmayı başardık.
BJ: And then of course, the challenge is knowing when to turn around. We don't always get that right, and on this particular day, we seriously underestimated the depth. We got deeper and deeper, until it was at Dereck's chest-height. Well then we hit a deep depression, and we seriously submerged the vehicle. We actually managed to drown two million dollars' worth of camera gear. We drowned our pride, I must tell you, which was really serious, and we seized the engine.
BJ: Elbette etraflarında dolaşmayı... ...meydan okuma olarak görürler. Bazı hatalar da yapmadık değil. Bu özel günde derinliği... ...gerçekten önemsememiştik. Dereck'in göğüs hizasına kadar... ...suya battık. Büyük bir sıkıntı içindeydik ve... ...aracımız ciddi bir şekilde sular altındaydı. Aslında iki milyon dolar değerindeki... ...kamera teçhizatını suya batmaktan kurtardık. Fakat gururumuz boğuldu, söylemek gerekirse... ...durum gerçekten ciddiydi ve... ...aracın motoru çalışmıyordu.
DJ: And of course, one of the rules that we have in the vehicle is that he who drowns the vehicle gets to swim with the crocodiles. (Laughter) You will notice also that all of these images here are taken from the top angle by Beverly -- the dry top angle, by the way. (Laughter) But all the places we get stuck in really have great views. And it wasn't a moment, and these lions came back towards us, and Beverly was able to get a great photograph.
DJ: Biz araç sahiplerinin bir kuralı da... ...şudur; araçta batan kişi... ...timsahlarla yüzmeye gider. (Gülüşmeler) Burada Beverly tarafından üst açıdan alınan... ...bu görüntülerde herşeyi göreceksiniz. Bu arada kuru üst açı. (Gülüşmeler) Saplanıp kaldığımız bu alanın harika bir manzarası var. Bir dakika geçmemişti ki bu aslanlar bize doğru geldi... ...ve Beverly harika bir fotoğraf çekebildi.
BJ: But we truly do spend day and night trying to capture unique footage. And 20 years ago, we did a film called "Eternal Enemies" where we managed to capture this unusual disturbing behavior across two species -- lions and hyenas. And surprisingly, it became a cult film. And we can only work that out as people were seeing parallels between the thuggish side of nature and gang warfare.
BJ: Biz gerçekten... ...eşsiz görüntüler yakalamak için... ...gecemizi gündüzümüzü harcıyoruz. 20 yıl önce... ...iki tür arasında bu sıra dışı, rahatsız edici... ...davranışı yakalamayı başardığımız ve... ..."Ezeli Rakipler" adını verdiğimiz filmi çektik. Aslanlar ve sırtlanlar. Ve şaşırtıcıdır ki bu kült bir film oldu. Biz sadece insanlar doğanın acımasız tarafı... ...ve çete savaşı arasındaki paralelliği... ...görüyorlarmış gibi... ...çalışabiliriz.
DJ: It was amazing, because you can see that this lion is doing exactly what his name, Eetwidomayloh, represents. He's focused on this hyena, and he is going to get it. (Animal sounds) But that's, I think, what this is all about, is that these individuals have these personalities and characters. But for us to get them, not only do we push ourselves, but we live by certain rules of engagement, which mean we can't interfere. This sort of behavior has been going on for three, four, five million years, and we can't step in and say, "That's wrong, and that's right." But that's not always easy for us.
DJ: Bu inanılmazdı çünkü gördüğünüz gibi... ...bu aslan ne yapıyorsa kendi adına yapıyor. Eetwidomayloh'u temsil ediyor. Bu sırtlana odaklanmış... ...ve onu ele geçirecek. (Hayvan Sesleri) Sanırım bütün bu olanlar bu bireylerin kişilik ve... ...karakterlere sahip olmasıyla ilgilidir. Onlara kendimizi bastırdığımızdan dolayı müdahale etmiyor değiliz... ...çünkü sözleşmenin belli kuralları vardır;... ...müdahale edemeyiz. Bu tür davranışlar... ...üç, dört, beş milyon yıldır devam ediyor ve... ...biz neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyecek noktada değiliz. Bu bizim için her zaman kolay olmuyor.
BJ: So, as Dereck says, we have to work through extremes -- extreme temperatures, push ourselves at night. Sleep deprivation is extreme. We're on the edge through a large part of the time. But, for 10 years, we tried to capture lions and elephants together -- and never ever managed until this particular night. And I have to tell you that it was a disturbing night for me. I had tears rolling down my cheeks. I was shaking with anxiety, but I knew that [I had] to capture something that had never been seen before, had never been documented. And I do believe you should stay with us.
BJ: Dereck'in de dediği gibi... ...aşırılıklarla çalışmak zorundayız. Aşırı derecede sıcak bir hava var, geceleri kendimizi zorluyoruz. Aşırı derecede uykusuz kalıyoruz. Çoğu zaman... ...bıçak sırtında gibiyiz. 10 yıldır aslanları ve filleri bir arada... ...yakalamaya çalışıyorduk. Ve bu özel geceye kadar... ...hiçbir şekilde başaramamıştık. Ve söylemek zorundayım ki... ...benim için rahatsız edici bir geceydi. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Endişeyle titriyordum. Ama daha önce görülmemiş, belgelenmemiş... ...bir şey yakaladığımı biliyordum. Bizimle kalması gerektiğine inanıyordum.
DJ: The amazing thing about these moments -- and this is probably a highlight of our career -- is that you never know how it's going to end. Many people believe, in fact, that death begins in the eyes, not in the heart, not in the lungs, and that's when people give up hope, or when any life form gives up hope. And you can see the start of it here. This elephant, against overwhelming odds, simply gives up hope. But by the same token, you can get your hope back again. So just when you think it's all over, something else happens, some spark gets into you, some sort of will to fight -- that iron will that we all have, that this elephant has, that conservation has, that big cats have. Everything has that will to survive, to fight, to push through that mental barrier and to keep going. And for us, in many ways, this elephant has become a symbol of inspiration for us, a symbol of that hope as we go forward in our work.
DJ: Bu dakikalar hakkındaki şaşırtıcı şey... ...ve belki de kariyerimizi belirleyen şey şudur;... ...sonunun nasıl bittiğini asla bilmiyorsunuz. Aslında bir çok insan ölümün... ...kalpte veya ciğerlerde değil de... ...gözlerde başladığına inanır. Bu insanların veya herhangi bir yaşam formunun... ...umudunu kestiği zamandır. Ve umudun kesilmeye başladığını burada görebilirsiniz. Bu fil ezici üstünlüğe karşı... ... ancak umut vadediyor. Fakat aynı gösterge ile... ...umudunuzu tekrar kazanırsınız. Bu nedenle her şeyin bittiğini düşündüğünüz zaman... ...başka bir şey olur, bazı kıvılcımlar sizi içine alır... ...bir şekilde mücadele edecek... ...hepimizin sahip olacağı bir güç. Bu fil büyük kedilerin sahip olduğu... ...koruma gücüne sahip. Her şey, hayatta kalacak,... ...kavga edecek, zihinsel sınırları zorlayacak... ...ve devam edecek güce sahiptir. Bir çok bakımdan... ...bu fil bizim için... ...çalışmamızda ilerlemeyi umut ettiğimiz... ...bir ilham sembolü oldu.
(Applause)
(Alkış)
Now back to the leopard. We were spending so much time with this leopard and getting to understand her individualism, her personal character, that maybe we were taking it a little bit far. We were perhaps taking her for granted, and maybe she didn't like that that much. This is about couples working together, and so I do need to say that within the vehicle we have quite strict territories, Beverly and I. Beverly sits on the one side where all her camera gear is, and I'm on the other side where my space is. These are precious to us, these divides.
Şimdi leoparlara geri dönelim. Bu leoparla çok fazla zaman geçirdik ve... ...onun bireyselciliğini belki birazda ileri giderek... ...onun kişisel karakterini... ...gittikçe daha iyi anladık. Belkide onu hakkımız gibi görüyorduk... ...ve belki de o bundan çok fazla hoşlanmadı. Bu birlikte çalışan çiftler hakkındadır... ...ve söylemek gerekiyor ki Beverly ve benim... ...araç içindeki yerlerimiz değişmez. Beverly kendi fotoğraf makinesi malzemelerinin olduğu... ...tarafta oturur,... ...ben ise diğer tarafta otururum. Bu şekilde bir iş bölümü bizim için önemlidir.
BJ: But when this little cub saw that I had vacated my seat and climbed to the back to get some camera gear, she came in like a curious cat to come and investigate. It was phenomenal, and we felt grateful that she trusted us to that extent. But at the same time, we were concerned that if she created this as a habit and jumped into somebody else's car, it might not turn out the same way -- she might get shot for that. So we knew we had to react quickly. And the only way we thought we could without scaring her is to try and simulate a growl like her mother would make -- a hiss and a sound. So Dereck turned on the heater fan in the car -- very innovative.
BJ: Ama bu küçük yavruyu gördüğüm zaman... ...koltuğumu terk ettim... ...ve bazı fotoğraf makinesi parçalarını almak için... ...arka tarafa geçtim. Araştırma ve incelemeye meraklı bir kediye benziyordu. Olağanüstüydü ve bize bu kadar çok güvendiği için... ...kendimizi minnettar hissettik. Ama aynı zamanda onun başkasının arabasına atlaması... ...ya bir alışkanlık gibi olursa... ...diye endişeleniyorduk. O dışarı geldiği yönden çıkmayabilirdi... ...ve bunun için vurulabilirdi. Bu nedenle hızlı bir tepki vermek zorunda olduğumuzu biliyorduk. Ve düşündüğümüzü tek bir yolla yapabilirdik,... ...onu korkutmadan, annesinin yapacağı gibi... ...bir hırıltı çıkarmayı deneyerek. Bir tıslama, bir ses. Dereck arabanın ısıtıcı fanını açtı. Oldukça yenilikçi.
DJ: It was the only way for me to save the marriage, because Beverly felt she was being replaced, you see. (Laughter) But really and truly, this was how this little leopard was displaying her individual personality. But nothing prepared us for what happened next in our relationship with her, when she started hunting.
DJ: Bu evliliğimi korumanın tek yoluydu... ...çünkü gördüğünüz gibi Beverly yerinden olduğunu düşünüyordu. ... Ama gerçekten ve cidden bu durum... ...bu küçük leoparın özgün kişiliğini... ...nasıl göstereceğiyle ilgiliydi. Fakat o avlanmaya başladığı zaman... ...onunla ilişkimizde olacaklara... ...hiç bir şekilde hazır değildik.
BJ: And on this first hunt, we truly were excited. It was like watching a graduation ceremony. We felt like we were surrogate parents. And of course, we knew now that she was going to survive. But only when we saw the tiny baby baboon clinging to the mother's fur did we realize that something very unique was taking place here with Legadema. And of course, the baby baboon was so innocent, it didn't turn and run. So what we watched over the next couple of hours was very unique. It was absolutely amazing when she picked it up to safety, protecting it from the hyena. And over the next five hours, she took care of it. We realized that we actually don't know everything, and that nature is so unpredictable, we have to be open at all times.
BJ: Ve bu ilk avında gerçekten heyecanlıydık. Bir mezuniyet törenini izliyor gibiydim. Kendimizi vekil ebeveynler gibi hissettik. Ve elbette biliyorduk ki... ... o yaşamayı sürderecek. Bu küçük yavru babunun annesinin tüylerine... ...sarıldığını gördüğümüz zaman... ...Legadema ile gerçekleşen... ...çok benzersiz bir şey fark ettik. Tabii ki yavru babun çok masumdu,... ...geri dönmedi ve koşmadı. Sonraki iki saatte... ...izlediğim şey... ...çok eşsizdi. Yavruyu sırtlandan korumak için... ...yukarıya taşıdığı anlar... ...kesinlikle muhteşemdi. Ve beş saatten fazla... ...ona göz kulak oldu. Fark ettik ki biz aslında her şeyi bilmiyorduk. Bu doğa önceden tahmin edilemezdi ve... ...biz olacaklara karşı her zaman hazır olmak zorundaydık.
DJ: Okay, so she was a little bit rough. (Laughter) But in fact, what we were seeing here was interesting. Because she is a cub wanting to play, but she was also a predator needing to kill, and yet conflicted in some way, because she was also an emerging mother. She had this maternal instinct, much like a young girl on her way to womanhood, and so this really took us to this new level of understanding that personality.
DJ: Evet o biraz kabaydı. (Gülüşmeler) Ama aslında... ...burda gördüğümüz şey ilginçti. Çünkü o oyun oynamak isteyen bir yavru ama... ...aynı zamanda öldürmek için gereksinimleri olan... ...yırtıcı bir hayvandı ve... ...bir şekilde yolları henüz kesişmedi. O kadınlık yolundaki bir genç kız gibi... ...annelik iç güdüsüne fazlasıyla sahipti. Bu durum gerçekten bizi kişilik anlayışının... ...bu yeni seviyesine taşıdı.
BJ: And of course, through the night, they lay together. They ended up sleeping for hours. But I have to tell you -- everybody always asks, "What happened to the baby baboon?" It did die, and we suspect it was from the freezing winter nights.
BJ: Tabiki gece boyunca birlikte uzandılar. Sonunda saatlerce uyudular. Ama söylemek gerekirse... ...herkes her defasında "Yavru babuna ne oldu?" diye soruyor. O öldü. Buna dondurucu kış gecelerinin sebep olduğunu düşünüyoruz.
DJ: So at this stage, I guess, we had very, very firm ideas on what conservation meant. We had to deal with these individual personalities. We had to deal with them with respect and celebrate them. And so we, with the National Geographic, formed the Big Cats Initiative to march forward into conservation, taking care of the big cats that we loved -- and then had an opportunity to look back over the last 50 years to see how well we had all collectively been doing. So when Beverly and I were born, there were 450,000 lions, and today there are 20,000. Tigers haven't fared any better -- 45,000 down to maybe 3,000.
DJ: Sanırım bu aşamada korumanın... ...ne anlama geldiği hususunda... ...çok kesin fikirlerimiz oldu. Bu özgün kişiliklerle anlaşmak zorundaydık. Onları kutlayarak ve saygı duyarak... ... anlaşmak zorundaydık. Hayranı olduğumuz büyük kedileri koruma altına almak,... ....göz kulak olmak için National Geographic ile... ...Büyük Kedilerin İnisiyatifi'ni oluşturduk. Son 50 yılda geriye bakmak, yaptıklarımızı toplu olarak... ...daha iyi görmek için bir fırsatımız oldu. Beverly ve ben doğduğumuz zaman... ...450.000 aslan vardı,... ...ve günümüzde 20.000 aslan var. Kaplanların sayısı daha iyi değildi. 45.000 Belki de 3.000'e düştü.
BJ: And then cheetahs have crashed all the way down to 12,000. Leopards have plummeted from 700,000 down to a mere 50,000. Now in the extraordinary time that we have worked with Legadema -- which is really over a five-year period -- 10,000 leopards were legally shot by safari hunters. And that's not the only leopards that were being killed through that period. There's an immense amount of poaching as well, and so possibly the same amount. It's simply not sustainable. We admire them, and we fear them, and yet, as man, we want to steal their power. It used to be the time where only kings wore a leopard skin, but now throughout rituals and ceremonies, traditional healers and ministers. And of course, looking at this lion paw that has been skinned, it eerily reminds me of a human hand, and that's ironic, because their fate is in our hands.
BJ: Çitalarda da düşüş var... ...sonunda 12.000'e kadar düştüler. Leoparlar dikey bir düşüş içinde... ...700.000'den... ...50.000'e düştüler. Legadema ile çalıştığımız... ... beş yıldan fazla süren... ...bu olağanüstü süre içinde... ...10.000 leopar yasaklayıcı bir kanun olmadığı için... ...safari avcıları tarafından vuruldu. Ve bu süre boyunca öldürülenler... ...sadece leoparlar değildi. Ayrıca yasadışı avcılığın sayısı da çok fazla. Muhtemelen aynı miktarda vardır. Bu kolay bir şekilde ispat edilemez. Onlara hayranlık duyuyoruz... ...ve onlardan korkuyoruz. Ama yine de bir insan olarak onların güçlerini çalmak istiyoruz. Bir zamanlar... ...sadece krallar leopar kürkü giyerdi. Fakat şimdi geleneksel şifacılar ve büyücüler... ...seramoniler ve ritüeller sırasında giyiyorlar. Şu an derisi yüzülmüş... ...bu aslan pençesine bakıyoruz. Bana korkutucu bir şekilde... ...bir insan elini hatırlatıyor. İroniktir ki onların kaderi bizim ellerimizdedir.
DJ: There's a burgeoning bone trade. South Africa just released some lion bones onto the market. Lion bones and tiger bones look exactly the same, and so in a stroke, the lion bone industry is going to wipe out all the tigers. So we have a real problem here, no more so than the lions do, the male lions. So the 20,000 lion figure that you just saw is actually a red herring, because there may be 3,000 or 4,000 male lions, and they all are actually infected with the same disease. I call it complacency -- our complacency. Because there's a sport, there's an activity going on that we're all aware of, that we condone. And that's probably because we haven't seen it like we are today.
DJ: Yeni büyümekte olan bir kemik ticareti var. Güney Afrika piyasaya birkaç aslan kemiği çıkardı. Aslan ve kaplan kemikleri tıpatıp aynı gibi görünür. Bundan dolayı aslan kemiği sanayisi... ...bütün kaplanları bir anda yok edecek. Şimdi burada gerçek bir problemimiz var. Daha fazla aslan yerine sadece erkek aslanlar. Gördüğünüz bu 20.000 aslan sayısı... ...aslında bir aldatmacadır... ...çünkü belki de 3.000 veya 4.000 aslan vardır... ...ve aslında onların hepsine... ...aynı hastalık bulaşmıştır. Ben bunu kayıtsızlık olarak değerlendiriyorum... ...bizim kayıtsızlığımız. Çünkü farkında olduğumuz, görmezden geldiğimiz... ...bir spor, bir aktivite var. Bu belki bir olasılıktır... ...çünkü bugün de olduğu gibi bu aktiviteyi göremedik.
BJ: And you have to know that, when a male lion is killed, it completely disrupts the whole pride. A new male comes into the area and takes over the pride, and, of course, first of all kills all the cubs and possibly some of the females that are defending their cubs. So we've estimated that between 20 [and] 30 lions are killed when one lion is hanging on a wall somewhere in a far-off place.
BJ: Bilmeniz gerekir ki... ...bir erkek aslan öldürüldüğü zaman... ...bütün aslan sürüsü dağılır. Yeni bir erkek aslan ortaya çıkar ve... ...sürüyü devralır. Tabi ki her şeyden önce tüm yavruları öldürür ve... ...muhtemelen bazı dişi aslanlar yavrularını koruyacaklardır. Tahminimizce uzaklarda bir yerde... ...bir aslan duvara asıldığı zaman... ...20 ile 30 arasında aslan... ...öldürülüyor.
DJ: So what our investigations have shown is that these lions are essential. They're essential to the habitat. If they disappear, whole ecosystems in Africa disappear. There's an 80-billion-dollar-a-year ecotourism revenue stream into Africa. So this is not just a concern about lions; it's a concern about communities in Africa as well. If they disappear, all of that goes away. But what I'm more concerned about in many ways is that, as we de-link ourselves from nature, as we de-link ourselves spiritually from these animals, we lose hope, we lose that spiritual connection, our dignity, that thing within us that keeps us connected to the planet.
DJ: Yaptığımız araştırmalar göstermiştir ki... ...bu aslanlar birinci derecede önemlidir. Onlar doğal ortam için vazgeçilmezdir. Eğer onlar yok olursa... ...Afrika'daki bütün ekosistem yok olur. Afrika'ya yılda 80 milyar dolarlık... ...bir eko-turizm gelir akışı var. Bu sadece aslanlar için değil aynı zamanda... ...Afrika'daki tüm toplumlar için de duyulan bir endişedir. Eğer onlar yok olursa bunların hepsi de uzaklara gider. Endişe duyduğum daha bir çok konu var;... ...doğayla olan bağımızı koparmak,... ...bu hayvanlarla olan... ...manevi bağımızı koparmak,... ...umudumuzu kaybetmek,... ...manevi bağımızı kaybetmek,... ...onurumuzu,... ...bizi gezegene bağlı tutan şeyi.
BJ: So you have to know, looking into the eyes of lions and leopards right now, it is all about critical awareness. And so what we are doing, in February, we're bringing out a film called "The Last Lion," and "The Last Lion" is exactly what is happening right now. That is the situation we're in -- the last lions. That is, if we don't take action and do something, these plains will be completely devoid of big cats, and then, in turn, everything else will disappear. And simply, if we can't protect them, we're going to have a job protecting ourselves as well.
BJ: Bugünden sonra aslanların ve leoparların... ...gözlerinin içine bakmalıyız. Bütün bunlar ciddi bir şekilde bilinçlenmek içindir. Bu aralar Şubat ayında çıkaracağımız ve... ..."Son Aslan" adını verdiğimiz film üzerinde çalışıyoruz. "Son Aslan" kesinlikle... ...şu anda olanlar hakkındadır. Bu içinde bulunduğumuz bir durumdur. Son aslanlar. Yani bir şeyler yapmak için harekete geçmezsek... ...bu ovalar tamamen büyük kedilerden... ...yoksun kalacak ve... ...sonra sırasıyla diğer her şey yok olacak. Kısacası eğer onları koruyamazsak... ...kendimizi korumamızı gerektiren bir meslek sahibi olacağız.
DJ: And in fact, that original thing that we spoke about and designed our lives by -- that conservation was all about respect and celebration -- is probably true. That's really what it needs. We need it. We respect and celebrate each other as a man and a woman, as a community and as part of this planet, and we need to continue that.
DJ: Aslında hakkında konuştuğumuz ve... ...hayatlarımızı tasarladığımız bu orjinal koruma fikri... ...-ki bu koruma saygı ve kutlama hakkındaydı-... muhtemelen doğru olandır. Bu gerçekten ihtiyaç duyulan şeydir Buna ihtiyacımız var. Birbirimize bir kadın, bir erkek, bir topluluk ve... bu gezegenin bir parçası olarak... ... saygı duymalı ve kutlamalıyız.
And Legadema? Well we can report, in fact, that we're grandparents.
Ve Legadema. Aslına bakarsanız artık... ...büyük ebeveynler olduğumuzu söyleyebiliriz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
BJ/DJ: Thank you very much.
BJ/DJ: Çok teşekkür ederiz.
(Applause)
(Alkış)