When I was raising investment for my startup, a venture capitalist said to me, "Ashwini, I think you're going to raise a few million dollars. And your company -- it's going to sell for 50 to 70 million. You're going to be really excited. Your early investors are going to be really excited. And I'm going to be really upset. So I'm not going to invest in this deal."
Şirketim için yatırım toplarken bir risk sermayedarı bana, "Ashwini, bence birkaç milyon dolar toplayacaksın. Şirketin de 50-70 milyon dolar edecek. Gerçekten çok heyecanlanacaksın. İlk yatırımcıların da gerçekten çok heyecanlanacaklar. Bense çok üzüleceğim. Yani ben buna para yatırmayacağım." dedi.
I remember just being dumbstruck. Who would be unhappy with putting four or five million dollars into a company and having it sell for 50 to 70 million?
Dilimin tutulduğunu hatırlıyorum. Kim 4-5 milyon dolar yatırdığı bir şirketin bir şirketin 50-70 milyon dolara satılmasından mutsuz olur ki?
I was a first-time founder. I didn't have a wealthy network of individuals to turn to for investment, so I went to venture capitalists the most common form of investor in a technology company. But I'd never taken the time to understand what was motivating that VC to invest.
İlk defa bir kurucuydum. Yatırım yapacak varlıklı kişiler tanımıyordum, bir teknoloji şirketinin en yaygın biçimli yatırımcıları olan risk sermayedarlarına gittim. Hiçbir zaman başkan yardımcısını böyle bir şeye yatırım yapmaya iten şeyin ne olduğunu düşünmedim.
I believe we're living in a golden era of entrepreneurship. There is more opportunity to build companies than ever before. But the financial systems designed to fund that innovation, venture capital, they haven't evolved in the past 20 to 30 years. Venture capital was designed to pour large sums of money into a small number of companies that can sell for over a billion dollars. It was not designed to sprinkle capital across many companies that have the potential to succeed but for less, like my own. That limits the number of ideas that get funded, the number of companies that are created and who can actually receive that funding to grow.
Girişimciliğin altında çağında yaşadığımıza inanıyorum. Şirket kurmak için hiç olmadığı kadar fazla fırsat var. Ama bu inovasyona yatırım yapması için tasarlanan finansal sistemler olan risk sermayesi son 20-30 yılda gelişmedi. Risk sermayesi, bir milyar doların üzerinde satılabilen az sayıdaki şirkete büyük meblağlarda para döksün diye tasarlandı. Başarılı olma potansiyeli olan birçok şirkete para akıtmak için değil, benimki gibi daha küçük olanlara para akıtmak için tasarlandı. Bu da yatırım alan fikirlerin sayısını, kurulan şirketlerin sayısını ve de aslında kimlerin bu parayı büyümek için aldığını sınırlandırdı.
And I think it inspires a tough question: What's our goal with entrepreneurship? If our goal is to create a tiny number of billion-dollar companies, let's stick with venture capital, it's working. But if our goal is to inspire innovation and empower more people to build companies of all sizes, we need a new way to fund those ideas. We need a more flexible system that doesn't squeeze entrepreneurs and investors into one rigid financial outcome. We need to democratize access to capital.
Bence bu zor bir soruya mahal veriyor: Girişimcilikle bizim amacımız nedir? Eğer amacımız az sayıda milyar dolarlık şirketler kurmaksa risk sermayesiyle devam edelim. İşe yarıyor. Ama amacımız yeniliğe ilham vermek ve insanları her boyutta şirket kurmaları için güçlendirmekse bu fikirlere yatırım yapacak başka yollar bulmalıyız. Girişimcileri ve yatırımcıları tek bir katı finansal sonuca sıkıştırmayan daha esnek bir sisteme ihtiyacımız var. Sermayeye erişimi demokratikleştirmeliyiz.
In the summer of 2017, I went out to San Francisco, to join a tech accelerator with 30 other companies. The accelerator was supposed to teach us how to raise venture capital. But when I got out there, the startup community was buzzing about ICOs, or Initial Coin Offerings. For the first time, ICOs had raised more money for young startups than venture capital had.
2017 yazında bir teknoloji kursuna katılmak için San Francisco'ya gittim. Kursun bize nasıl risk sermayesi toplayacağımızı öğretmesi gerekiyordu. Dışarıya çıktığımda şirket sahipleri İlk Dijital Para Arzı (ICO) hakkında konuşuyorlardı. İlk kez, ICO'lar yeni şirketler için risk sermayesinin topladığından daha çok para toplamışlardı.
It was the first week of the program. Tequila Friday. And the founders couldn't stop talking. "I'm going to raise an ICO." "I'm going to raise an ICO." Until one guy goes, "How cool if we did this all together? We should do an ICO that combines the value of all of our companies and raise money as a group." At that point, I had to ask the obvious question, "Guys, what's an ICO?"
Programın ilk haftasıydı. Tekila Cuması. Kendilerini konuşmaktan alıkoyamıyorlardı. "ICO toplayacağım." "ICO toplayacağım." Ta ki birisi çıkıp "Bunu hep beraber yapsak ne hoş olurdu, şirketlerimizin tüm değerini birleştiren bir ICO yapmalı ve de grup olarak para toplamalıyız." diyene dek. O noktada, bariz soruyu sormak zorundaydım, "Çocuklar, bu ICO nedir?"
ICOs were a way for young companies to raise money by issuing a digital currency tied to the value and services that the company provides. The currency acts similar to shares in a company, like on the public stock market, increasing in value as it's traded online. Most important, ICOs expanded the investor pool, from a few hundred venture capital firms to millions of everyday people, excited to invest. This market represented more money. It represented more investors. Which meant a greater likelihood to get funded. I was sold.
ICO'lar genç şirketlerin para toplamak için değerlerine ve sağladıkları hizmetlere bağlı olarak çıkardıkları para birimidir. Para birimi bir şirketteki hisselere benzer şekilde hareket eder. Tıpkı borsadaki gibi. Çevrim içi işlem gördükçe değeri artar. En önemlisi, ICO'lar yatırım havuzunu birkaç yüz risk sermayesi firmasından, yatırım için heyecanlı milyonlarca sıradan insana yaydılar. Bu pazar daha çok parayı temsil etti. Bu da daha çok yatırımcıyı. Bu da yatırım alma şansının artması anlamına geldi. İkna olmuştum.
The idea, though, of doing it together still seemed a little crazy. Startups compete with each other for investment, it takes hundreds of meetings to get a check. That I would spend my precious 15 minutes in front of an investor talking not just about my own company, but all the companies in the batch, was unprecedented. But the idea caught on. And we decided to cooperate, rather than compete. Every company put 10 percent of their equity into a communal pool that we then split into tradable cryptocurrency that investors could buy and sell. Six months and four law firms later --
Gerçi, bunu hep beraber yapmak fikri hâlâ biraz çılgınca geliyordu. Şirketler yatırım için birbirleriyle yarışıyor ve bir onay olmak yüzlerce toplantı sürüyor. Bir yatırımcının önünde sadece kendi şirketim hakkında değil, gruptaki tüm şirketler hakkında konuşup değerli 15 dakikamı harcamak daha önce eşi görülmemiş bir şeydi. Fakat, fikir tuttu. Biz de yarışmaktansa iş birliği yapmaya karar verdik. Her şirket kendi öz kaynağının yüzde 10'unu yatırımcıların alıp satabileceği kripto paralara böldüğümüz ortak bir havuza koydu. 6 ay ve 4 hukuk firması sonra --
(Laughter)
(Kahkaha)
in January 2018, we launched the very first ICO that represented the value of nearly 30 companies and an entirely new way to raise capital. We got a lot of press. My favorite headline about us read, "VCs, read this and weep."
2018 Ocak'ta, yaklaşık 30 şirketin değerini ve de tamamen yeni bir sermaye toplama yöntemini temsil eden ilk ICO'yu başlattık. Medyada ilgi odağı olduk. Hakkımızda okuduğum en iyi başlık ise: "Başkanlar, bunu okuyun ve ağlayın." oldu.
(Laughter)
(Kahkaha)
Our fund was naturally more diverse. Twenty percent of the founders were women. Fifty percent were international. The investors were more excited, too. They had a chance to get better returns, because we took out the middleman fees of venture capital. And they could take their money and reinvest it, potentially funding more new ideas faster.
Doğal olarak bizim fonumuz daha çeşitliydi. Kurucuların yüzde 20'si kadındı. Yüzde 50'si ise uluslararası. Yatırımcılar da daha heyecanlıydı. Daha iyi sonuçlar alma fırsatları oldu çünkü risk sermayesinin aldığı komisyon ücretini kaldırdık. Paralarını alıp tekrardan yatırım yapabilir, imkân dahilinde daha çok yeni fikri daha hızlı fonlayabilirlerdi.
I believe this creates a virtuous cycle of capital that allows many more entrepreneurs to succeed. Because access to capital is access to opportunity. And we have only just begun to imagine what democratizing access to capital will do. I would have never thought that my own search for funding would lead me to this stage, having helped nearly 30 companies get investment.
Ben bunun çok daha fazla yatırımcının başarılı olmasına izin veren adil bir sermaye döngüsü yarattığına inanıyorum. Zira, sermayeye erişim fırsata erişimdir. Bizlerse, sermayeye erişimi demokratikleştirmenin neler yapabileceğini henüz hayal etmeye başladık. Kendi yatırım arayış sürecimin beni bu aşamaya getireceğini, yaklaşık 30 şirketin yatırım almasına yardım edeceğimi asla düşünemezdim.
Imagine if other entrepreneurs tried to invent new ways to access capital rather than following the traditional route. It would change what gets built, who builds it and the long-term impact on the economy. And I believe that's way more exciting than just trying to invest in the next billion-dollar startup.
Diğer girişimcilerin de sermayeye erişim için bilindik yöntemleri takip etmektense yeni yöntemler üretmeye çalıştığını hayal edin. Bu, inşa edileni de kimin inşa ettiğini de uzun vadede ekonomiye olan etkiyi de değiştirir. Bence bu bir sonraki milyar dolarlık şirkete yatırım yapmaktan çok daha heyecan verici.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)