We live in an incredibly busy world. The pace of life is often frantic, our minds are always busy, and we're always doing something.
Olağanüstü meşgul bir dünyada yaşıyoruz. Hayat genellikle çılgınca bir hızla ilerler, zihnimiz hep meşguldür, ve hep bir şeylerle meşgulüzdür.
So with that in mind, I'd like you just to take a moment to think, when did you last take any time to do nothing? Just 10 minutes, undisturbed? And when I say nothing, I do mean nothing. So that's no emailing, texting, no Internet, no TV, no chatting, no eating, no reading. Not even sitting there reminiscing about the past or planning for the future. Simply doing nothing. I see a lot of very blank faces.
Şimdi bunu da göz önüne tutarak, sadece düşünmeye bir saniye ayırmak istiyorum, en son ne zaman vaktinizi hiçbir şey yapmayarak geçirdiniz? Sadece 10 dakika, rahatsız edilmeden? Ve hiçbir şeyden kastım, gerçekten hiçbir şey. Yani, email yok, mesaj çekmek yok, internet yok, TV yok, sohbet yok, yemek yemek yok, kitap okumak yok sadece oturup geçmişi hatırlamak bile yok ya da geleceği planlamak. Tam anlamıyla hiçbir şey yapmamak. Bir sürü boş bakan yüz görüyorum. (Kahkahalar)
(Laughter)
Bence, muhtemelen bir hayli geriye gitmeniz gerekecek.
You probably have to go a long way back.
Bu sıradışı birşey değil mi?
And this is an extraordinary thing, right? We're talking about our mind. The mind, our most valuable and precious resource, through which we experience every single moment of our life. The mind that we rely upon to be happy, content, emotionally stable as individuals, and at the same time, to be kind and thoughtful and considerate in our relationships with others. This is the same mind that we depend upon to be focused, creative, spontaneous, and to perform at our very best in everything that we do. And yet, we don't take any time out to look after it. In fact, we spend more time looking after our cars, our clothes and our hair than we -- okay, maybe not our hair,
Zihnimizden bahsediyoruz. Zihin, en değerli ve kıymetli kaynağımız, sayesinde hayatımızın her anını tattığımız, mutlu, memnun ve duygusal olarak dengeli, iyi kalpli ve düşünceli ve diğerleriyle olan ilişkilerimizde anlayışlı olma dayanağımız olan zihnimiz. Ve aynı zihne dikkatli, yaratıcı doğal olmak ve yaptığımız her şeyde elimizden gelenin en iyisini yapmak için de güveniriz. Ama yine de, onunla ilgilenmeye hiç vakit ayırmıyoruz. Aslında, arabalarımızla giysilerimizle saçımızla ilgilenirken daha çok vakit geçiriyoruz. --- tamam, belki saçımızla değil ama anladınız siz beni.
(Laughter)
but you see where I'm going.
Sonuç olarak ise, tabii ki, gergin oluyoruz.
The result, of course, is that we get stressed. You know, the mind whizzes away like a washing machine going round and round, lots of difficult, confusing emotions, and we don't really know how to deal with that. And the sad fact is that we are so distracted that we're no longer present in the world in which we live. We miss out on the things that are most important to us, and the crazy thing is that everybody just assumes, that's the way life is, so we've just kind of got to get on with it. That's really not how it has to be.
Bilirsiniz, bir çamaşır makinesi gibi vızıldar, birçok zor ve kafa karıştırıcı duygular zihinde dolanıp durur, ve bununla gerçekten nasıl başa çıkacağımızı bilmiyoruz, ve üzücü gerçekse şu; dikkatimiz o kadar dağınık ki artık yaşadığımız dünyayla bağlantımızı koparmışız. Bizim için en önemli olan şeyleri gözden kaçırır olmuşuz, ve en ilginci ise herkesin hayatın aslında bu olduğunu ve bununla bir şekilde başa çıkmamız gerektiğini sanması. Bu böyle olmak zorunda değil.
So I was about 11 when I went along to my first meditation class. And trust me, it had all the stereotypes that you can imagine, the sitting cross-legged on the floor, the incense, the herbal tea, the vegetarians, the whole deal, but my mom was going and I was intrigued, so I went along with her. I'd also seen a few kung fu movies, and secretly I kind of thought I might be able to learn how to fly, but I was very young at the time. Now as I was there, I guess, like a lot of people, I assumed that it was just an aspirin for the mind. You get stressed, you do some meditation. I hadn't really thought that it could be sort of preventative in nature, until I was about 20, when a number of things happened in my life in quite quick succession, really serious things which just flipped my life upside down and all of a sudden I was inundated with thoughts, inundated with difficult emotions that I didn't know how to cope with. Every time I sort of pushed one down, another one would pop back up again. It was a really very stressful time.
Yaklaşık 11 yaşımdayken ilk meditasyon dersime gittim. Ve inanın ki, bu derste bütün klişeler vardı, yerde bağdaş kurarak oturmak, tütsü, bitki çayı, vejeteryanlar, her şey ama annem gidiyordu ve ben de onunla beraber gitmek istedim. Birkaç kung fu filmi de izlemiştim ve içten içe bir şekilde uçmayı öğrenebileceğimi düşündüm, ama o zamanlar çok küçüktüm. Oradayken, sanırım, birçok insan gibi, bunun zihin için bir aspirin niteliğinde olduğunu düşündüm. Gergin hissedince, biraz meditasyon yapıyorsun. Bunun bir tür doğal koruyucu olduğunu düşünmemiştim, ta ki 20 yaşına geldiğimde, hayatımda arka arkaya birçok şey olana kadar hayatımı tamamen değiştirecek gerçekten ciddi olaylar ve birden kendimi düşüncelerin içinde boğulurken buldum nasıl başa çıkacağımı bilmediğim zorlu duyguların içinde boğulurken. Ne zaman birini bastırsam bir diğeri baş gösteriyordu. Çok sıkıntılı bir dönemdi.
I guess we all deal with stress in different ways. Some people will bury themselves in work, grateful for the distraction. Others will turn to their friends, their family, looking for support. Some people hit the bottle, start taking medication. My own way of dealing with it was to become a monk. So I quit my degree, I headed off to the Himalayas, I became a monk, and I started studying meditation.
Sanırım her birimiz stresle farklı yollarla başa çıkıyoruz. Bazıları kendilerini işe verir, ve kendilerini oyaladığı için müteşekkirdir. Diğerleriyse desteklerini almak için arkadaşlarıyla, aileleriyle birlikte olur. Bazılarıyla şişenin dibine vurarak, ilaç kullanmaya başlarlar. Benim stresle başa çıkma yöntemimse bir keşiş olmaktı. Bu yüzden eğitimimi bıraktım ve Himalayalar'a doğru yola koyuldum. Bir keşiş oldum, ve meditasyon üzerine çalışmaya başladım.
People often ask me what I learned from that time. Well, obviously it changed things. Let's face it, becoming a celibate monk is going to change a number of things. But it was more than that. It taught me -- it gave me a greater appreciation, an understanding for the present moment. By that I mean not being lost in thought, not being distracted, not being overwhelmed by difficult emotions, but instead learning how to be in the here and now, how to be mindful, how to be present.
İnsanlar sıklıkla o zamanlardan neler öğrendiğimi soruyor. Tabii ki, değiştirdiği şeyler oldu. Kabul edelim, bekar bir keşiş olmak bazı şeyleri değiştirir. Ama bundan daha fazlası oldu. Beni eğitti -- yaşadığımız anı daha iyi idrak etmemi ve anlamamı sağladı Bununla kastettiğim şey, düşünceler içinde kaybolmamak dikkatsizleşmemek, çetin duyguların altında kalmamak, bunun yerine, şimdi ve burada olmayı , farkında olmayı öğrenmek.
I think the present moment is so underrated. It sounds so ordinary, and yet we spend so little time in the present moment that it's anything but ordinary. There was a research paper that came out of Harvard, just recently, that said on average, our minds are lost in thought almost 47 percent of the time. 47 percent. At the same time, this sort of constant mind-wandering is also a direct cause of unhappiness. Now we're not here for that long anyway, but to spend almost half of our life lost in thought and potentially quite unhappy, I don't know, it just kind of seems tragic, actually, especially when there's something we can do about it, when there's a positive, practical, achievable, scientifically proven technique which allows our mind to be more healthy, to be more mindful and less distracted.
Bence, "şu an" çok küçümseniyor. Kulağa çok sıradan geliyor fakat sıradanın dışında her şey olan şimdiki zamanda çok az zaman harcıyoruz. Harvard'dan yakın zamanda çıkan bir araştırma yazısına göre, zihnimiz ortalama zamanın yaklaşık yüzde 47'sinde düşünceler içinde kayboluyor. Yüzde kırk-yedi. Bu tür bir zihin dalgınlığı, aynı zamanda mutsuzluğun açık bir sebebi. Şimdi, burada uzun bir süre kalmayacağız nasıl olsa, ama hayatımızın yarısını düşünceler içinde kaybolmuş bir şekilde ve muhtemelen oldukça mutsuz geçirmek, bilmiyorum, bu sadece biraz trajik görünüyor, aslında, özellikle de bununla ilgili bir şey yapabilecekken, pozitif, gerçekçi, ulaşılabilir, bilimsel olarak kanıtlanmış bir teknik varken, ve bu teknik sayesinde daha sağlıklı, farkında ve daha az dalgın bir zihne sahip olabiliriz.
And the beauty of it is that even though it need only take about 10 minutes a day, it impacts our entire life. But we need to know how to do it. We need an exercise. We need a framework to learn how to be more mindful. That's essentially what meditation is. It's familiarizing ourselves with the present moment. But we also need to know how to approach it in the right way to get the best from it. And that's what these are for, in case you've been wondering, because most people assume that meditation is all about stopping thoughts, getting rid of emotions, somehow controlling the mind, but actually it's quite different from that. It's more about stepping back, sort of seeing the thought clearly, witnessing it coming and going, emotions coming and going without judgment, but with a relaxed, focused mind.
Ve en güzel yanıysa, günde sadece 10 dakika gibi bir vakit gerektirmesine rağmen, bütün hayatımıza etki etmesi. Ama bunun nasıl yapılacağını bilmemiz gerekiyor. Bir egzersize ve sisteme ihtiyacımız var. Böylece nasıl daha farkında olunacağını öğrenebiliriz. Temelde meditasyon budur. Kendimizi şu ana daha aşina hale getirmek. Ama ayrıca ona nasıl yaklaşacağımızı da bilmemiz gerekiyor En çok verimi almak için doğru olan zamanda. Ve bunların var olmasının sebebi de budur, belki merak etmişsinizdir diye söylüyorum çünkü çoğu insan meditasyonun sadece düşünceleri durdurmayla,duygulardan arınmayla ilgili olduğunu ve bir şekilde zihnin kontrol edildiğini düşünür ama aslında olay bundan çok farklı. Bu daha çok bir adım geriden düşünceyi açıkca görmek gibi bir şey, onun gelip gidişine, duyguların gelip gidişine tanıklık etmek gibi yargılamadan ama sakin ve odaklanmış bir zihinle.
So for example, right now, if I focus too much on the balls, then there's no way I can relax and talk to you at the same time. Equally, if I relax too much talking to you, there's no way I can focus on the balls. I'm going to drop them. Now in life, and in meditation, there'll be times when the focus becomes a little bit too intense, and life starts to feel a bit like this. It's a very uncomfortable way to live life, when you get this tight and stressed. At other times, we might take our foot off the gas a little bit too much, and things just become a sort of little bit like this. Of course in meditation --
Mesela tam şimdi toplara çok fazla odaklanırsam, aynı anda hem gevşeyip hem de sizinle konuşmam mümkün değil. Aynı şekilde, sizinle konuşurken çok fazla gevşersem, o zamanda toplara odaklanamam. Düşürürüm. Hayatta da meditasyonda da, odağın biraz fazla yoğun olduğu ve hayatın böyle hissettirmeye başladığı zamanlar olacaktır. Böyle gergin ve stresli olduğunuz zaman yaşamak çok rahatsız edici. Bazense, gazdan ayağımızı biraz fazla çekeriz, ve olaylar bu şekilde gelişebilir. Tabi ki meditasyonda -- (Horlama)
(Snores)
uyuyup kalacağız.
we're going to end up falling asleep. So we're looking for a balance, a focused relaxation where we can allow thoughts to come and go without all the usual involvement.
Bu yüzden , aradığımız şey denge, odaklı bir gevşeme ki düşüncelerimiz bütün sıradan dış etkiler olmadan gelip gidebilsin.
Now, what usually happens when we're learning to be mindful is that we get distracted by a thought. Let's say this is an anxious thought. Everything's going fine, and we see the anxious thought. "Oh, I didn't realize I was worried about that." You go back to it, repeat it. "Oh, I am worried. I really am worried. Wow, there's so much anxiety." And before we know it, right, we're anxious about feeling anxious.
Şimdi, genellikle nasıl daha dikkatli olacağımızı öğrenirken bir düşünce dikkatimizi dağıtır. Diyelim ki bu endişeli bir düşünce. Her şey yolunda, ve birden endişeli düşünceyi görürüz, ve "Aa, bunun için endişelendiğimi fark etmemiştim" Sonra geri gider, tekrar edersiniz. "Aa, endişeliyim. Aa, ben cidden endişeleniyorum. Of , çok fazla endişe var" Ve bunu bilmeden önce, endişelenmekten endişeleniyoruz.
(Laughter)
You know, this is crazy. We do this all the time, even on an everyday level. If you think about the last time you had a wobbly tooth. You know it's wobbly, and you know that it hurts. But what do you do every 20, 30 seconds?
Bu çılgınca bir şey. Bunu hep yapıyoruz, hatta her gün yapıyoruz. En son ne zaman olduğunu düşünürseniz, bilmem mesela sallanan bir dişiniz varken Sallandığını ve acıdığını biliyorsunuz. Peki, neden her 20,30 saniyede bir şunu yapıyorsunuz?
(Mumbling)
(Geveleyerek) Acıyor. Ve hikayeyi güçlendiriyoruz böylece, değil mi?
It does hurt. And we reinforce the storyline, right? And we just keep telling ourselves, and we do it all the time. And it's only in learning to watch the mind in this way that we can start to let go of those storylines and patterns of mind. But when you sit down and you watch the mind in this way, you might see many different patterns. You might find a mind that's really restless and -- the whole time. Don't be surprised if you feel a bit agitated in your body when you sit down to do nothing and your mind feels like that. You might find a mind that's very dull and boring, and it's just, almost mechanical, it just seems it's as if you're getting up, going to work, eat, sleep, get up, work. Or it might just be that one little nagging thought that just goes round and round your mind.
Sürekli kendi kendimize söyleyip dururuz, ve bunu hep yapıyoruz. Ve zihnin bu tip oyunlardan ve şablonlardan kurtulmasını ancak bu şekilde zihni izleyerek sağlayabiliriz. Lakin oturup zihni böyle izleyince farklı şablonlar görebilirsiniz. Durdurak bilmeyen bir zihinle karşılaşabilirsiniz -- sürekli. Eğer hiçbir şey yapmadan oturursanız, zihniniz bunu fark edebilir. Bu durumda vücudunuzda biraz kışkırtılmış hissederseniz şaşırmayın. Çok sıkıcı, durgun ve neredeyse mekanik bir zihinle karşılaşabilirsiniz, Sanki sadece, uyanır, işe gider, yemek yer, uyur, uyanır uyur, uyanır ve tekrar işe gidermişsiniz gibi görünür. Ya da zihninizde dolaşıp duran o dırdırcı düşünce de olabilir.
Well, whatever it is, meditation offers the opportunity, the potential to step back and to get a different perspective, to see that things aren't always as they appear. We can't change every little thing that happens to us in life, but we can change the way that we experience it. That's the potential of meditation, of mindfulness. You don't have to burn any incense, and you definitely don't have to sit on the floor. All you need to do is to take 10 minutes out a day to step back, to familiarize yourself with the present moment so that you get to experience a greater sense of focus, calm and clarity in your life.
Bu her neyse, meditasyon geriye doğru bir adım atma potansiyelini ya da fırsatını ve farklı bir bakış açısı elde etmeyi sunar. Böylece her şeyin göründüğü gibi olmadığını anlarsınız. Biz hayatta başımıza gelen her küçük şeyi değiştiremeyiz, ama onları tecrübe etme şeklimizi değiştirebiliriz. Bu meditasyonun ve farkındalığın potansiyelidir. Tütsü yakmanıza gerek yok ve kesinlikle yere oturmak zorunda da değilsiniz. Tüm yapmanız gereken günde 10 dakikanızı ayırıp geriye bir adım atmak ve kendinizi şimdiki zamana aşina kılmak. Bu sayede daha iyi bir odaklanmayı sakinliği, duruluğu tadacaksınız.
Thank you very much.
Çok teşekkürler.(Alkış)
(Applause)