When my father and I started a company to 3D print human tissues and organs, some people initially thought we were a little crazy. But since then, much progress has been made, both in our lab and other labs around the world. And given this, we started getting questions like, "If you can grow human body parts, can you also grow animal products like meat and leather?"
Babamla birlikte 3 boyutlu bir yazıcıyla organ ve doku üretmek için bir şirket kurduğumuzda kimileri başlangıçta biraz deli olduğumuzu düşündü. Ama o zamandan beri çok ilerleme katedildi, hem kendi laboratuvarımızda hem de dünya genelindeki laboratuvarlarda. Bunun üzerine şu tür sorular gelmeye başladı, "İnsan vücudu parçaları üretmek mümkünse, et ve deri gibi hayvansal ürünler de üretilebilir mi?"
When someone first suggested this to me, quite frankly I thought they were a little crazy, but what I soon came to realize was that this is not so crazy after all. What's crazy is what we do today. I'm convinced that in 30 years, when we look back on today and on how we raise and slaughter billions of animals to make our hamburgers and our handbags, we'll see this as being wasteful and indeed crazy. Did you know that today we maintain a global herd of 60 billion animals to provide our meat, dairy, eggs and leather goods? And over the next few decades, as the world's population expands to 10 billion, this will need to nearly double to 100 billion animals.
Birisi bana bu fikri ilk verdiğinde, açıkçası biraz deli olduklarını düşündüm, ama kısa süre içinde anladım ki bu o kadar da delice bir fikir değildi. Deli olan bugün yaptıklarımız. Eminim ki 30 yıl içinde, geriye dönüp bugüne ve hamburgerlerimizi ve el çanlatarımızı üretmek için milyarlarca hayvanı nasıl yetiştirip katlettiğimize baktığımızda asıl bunların israf ve delilik olduğunu göreceğiz. Etimizi, süt ürünlerimizi, yumurtalarımızı ve deri mallarımızı temin edebilmek için bugün 60 milyar hayvandan oluşan bir sürüyü beslediğimizi biliyor muydunuz? Ve önümüzdeki birkaç onyıl içerisinde, dünya nüfusu 10 milyara ulaştığında, bu rakam neredeyse iki katına, 100 milyar hayvana çıkacak.
But maintaining this herd takes a major toll on our planet. Animals are not just raw materials. They're living beings, and already our livestock is one of the largest users of land, fresh water, and one of the biggest producers of greenhouse gases which drive climate change. On top of this, when you get so many animals so close together, it creates a breeding ground for disease and opportunities for harm and abuse. Clearly, we cannot continue on this path which puts the environment, public health, and food security at risk.
Fakat bu hayvan sürüsünü beslemek gezegenimize büyük zararlar veriyor. Hayvanlar sadece hammade değil. Onlar aynı zamanda canlı varlıklar, ve çiftlik hayvanlarımız şimdiden toprağın ve temiz suyun en büyük kullanıcıları ve iklimsel değişimlerin önde giden sebeplerinden olan sera gazlarının en büyük üreticileri. Buna ek olarak, bu kadar çok hayvanı birbirlerine bu kadar yakın tuttuğunuzda, hastalıkların üremesine zemin hazırlamış ve zarar ve suistimale olanak sağlamış oluyorsunuz. Belli ki çevreyi, halk sağlığını ve gıda güvenliğini riske atan bu yolda devam edemeyiz.
There is another way, because essentially, animal products are just collections of tissues, and right now we breed and raise highly complex animals only to create products that are made of relatively simple tissues. What if, instead of starting with a complex and sentient animal, we started with what the tissues are made of, the basic unit of life, the cell?
Başka bir yolu var, çünkü aslında, hayvansal ürünler yalnızca dokuların bir araya gelmesinden oluşuyor. Ve bugün yalnızca nisbeten basit dokulardan oluşmuş ürünler yetiştirmek için son derece karmaşık hayvanlar besliyor ve büyütüyoruz. Peki ya karmaşık ve duyuları olan hayvanlardan başlamak yerine, dokuları oluşturan şeyden, hayatın temel biriminden, hücreden başlasak?
This is biofabrication, where cells themselves can be used to grow biological products like tissues and organs. Already in medicine, biofabrication techniques have been used to grow sophisticated body parts, like ears, windpipes, skin, blood vessels and bone, that have been successfully implanted into patients. And beyond medicine, biofabrication can be a humane, sustainable and scalable new industry.
Hücrelerin, doku ve organ gibi biyolojik ürünler üretilmesi için kullanıldığı bu tekniğe biyofabrikasyon deniliyor. Tıpta şimdiden kulak, soluk borusu, deri, damar ve kemik gibi karmaşık vücut parçaları yetiştirmek için biyofabrikasyon teknikleri kullanılıyor ve bunlar hastalara başarılı bir şekilde naklediliyor. Tıp alanının ötesinde, biyofabrikasyon aynı zamanda insancıl, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir bir endüstri olanağı sağlayabilir.
And we should begin by reimagining leather. I emphasize leather because it is so widely used. It is beautiful, and it has long been a part of our history. Growing leather is also technically simpler than growing other animal products like meat. It mainly uses one cell type, and it is largely two-dimensional. It is also less polarizing for consumers and regulators. Until biofabrication is better understood, it is clear that, initially at least, more people would be willing to wear novel materials than would be willing to eat novel foods, no matter how delicious. In this sense, leather is a gateway material, a beginning for the mainstream biofabrication industry. If we can succeed here, it brings our other consumer bioproducts like meat closer on the horizon.
Ve deri ürünleri kafamızda tekrar canlandırmakla başlamalıyız. Deri üzerinde özellikle duruyorum, çünkü yaygın bir kullanıma sahip. Deri estetiktir ve uzun zamandır tarihimizin bir parçası haline gelmiştir. Aynı zamanda derinin üretimi tekniksel açıdan et gibi hayvansal ürünleri yetiştirmekten daha kolay. Ağırlıklı olarak yalnızca bir tür hücre kullanır ve büyük ölçekte iki boyutludur. Aynı zamanda tüketici ve düzenleyiciler için daha az oranda kutuplaştırılmıştır. Biyofabrikasyon daha iyi anlaşılana kadar, şüphesiz ki, en azından başlarda, yeni dokuma türleri giymeye yeltenecek insan sayısı yeni yemek türleri yemeye yeltenecek insan sayısından fazla olur, yemekler ne kadar lezzetli olursa olsun. Bu bağlamda deri, bir geçit ürünü olabilir ve klasik biyofabrikasyon endüstrisi için bir başlangıç sağlayabilir. Bu konuda başarılı olabilirsek eğer, bu et gibi diğer tüketim biyo-ürünlerimizi yüzeye daha da yaklaştırıyor.
Now how do we do it? To grow leather, we begin by taking cells from an animal, through a simple biopsy. The animal could be a cow, lamb, or even something more exotic. This process does no harm, and Daisy the cow can live a happy life. We then isolate the skin cells and multiply them in a cell culture medium. This takes millions of cells and expands them into billions. And we then coax these cells to produce collagen, as they would naturally. This collagen is the stuff between cells. It's natural connective tissue. It's the extracellular matrix, but in leather, it's the main building block. And what we next do is we take the cells and their collagen and we spread them out to form sheets, and then we layer these thin sheets on top of one another, like phyllo pastry, to form thicker sheets, which we then let mature. And finally, we take this multilayered skin and through a shorter and much less chemical tanning process, we create leather. And so I'm very excited to show you, for the first time, the first batch of our cultured leather, fresh from the lab. This is real, genuine leather, without the animal sacrifice. It can have all the characteristics of leather because it is made of the same cells, and better yet, there is no hair to remove, no scars or insect's bites, and no waste. This leather can be grown in the shape of a wallet, a handbag or a car seat. It is not limited to the irregular shape of a cow or an alligator.
Peki bunu nasıl yapacağız? Deri üretmek için, basit bir biyopsiyle hayvanlardan hücreler alarak başlayacağız. Bu bir inek, bir kuzu, ya da daha egzotik bir hayvan olabilir. Bu süreç hiçbir hasar vermez, ve inek Daisy hayatına mutlu mesut devam edebilir. Sonrasında deri hücreleri izole edip bir hücre kültürü besiyerinde çoğalmalarını sağlıyoruz. Bu yöntem milyonlarca hücreyi milyarlarca hücreye dönüştürüyor. Sonrasında bu hücreleri manipüle edip, tıpkı doğal haldeyken yapacakları gibi kolajen üretmelerini sağlıyoruz. Kolajen hücrelerin arasındaki maddedir. Doğal bağ dokudur. Hücre dışı matriksidir, ama deride, bu temel yapı taşını oluşturur. Sonrasında yaptığımız şey hücreleri ve kolajeni alıp şekil tabakalarına yaymak oluyor, ve ardından bu ince tabakaları yufka hamuru gibi üst üste dizip, daha kalın katmanlar üretiyoruz, ve bunların olgunlaşmasını bekliyoruz. Sonunda bu çok katmanlı deriyi alıp daha kısa süre ve daha az kimyasal tabaklama sürecinden geçirerek deriyi oluşturuyoruz. Ve şimdi büyük bir heyecanla, ilk defa size laboratuvardan taze getirilmiş ilk deri kültürü parçasını göstereceğim. Bu hiçbir hayvan kurban edilmeden üretilen gerçek, hakiki deridir. Hepsi aynı hücrelerden oluştuğu için derinin bütün özelliklerine sahip olabilirler, fakat daha da iyisi, temizlenecek saç, yara veya böcek ısırıkları ve israf derdi yok. Bu deri bir cüzdan, bir el çantası veya bir araba koltuğu şeklinde üretilebilir. Bir ineğin veya timsahın eğri büğrü şekliyle sınırlı kalmadan..
And because we make this material, we grow this leather from the ground up, we can control its properties in very interesting ways. This piece of leather is a mere seven tissue layers thick, and as you can see, it is nearly transparent. And this leather is 21 layers thick and quite opaque. You don't have that kind of fine control with conventional leather. And we can tune this leather for other desirable qualities, like softness, breathability, durability, elasticity and even things like pattern. We can mimic nature, but in some ways also improve upon it. This type of leather can do what today's leather does, but with imagination, probably much more.
Ve bu malzemeyi, deriyi, temelden yetiştirdiğimiz için, özelliklerini çok ilginç şekillerde kontrol edebiliriz. Bu deri parçası yalnızca yedi doku katmanı kalınlığında ve gördüğünüz gibi, neredeyse şeffaf . Bu deri ise 21 tabakadan oluşuyor ve oldukça mat. Geleneksel deride bu tür bir ince ayar mekanizmasına sahip değiliz. Bu tür derileri yumuşaklık, su geçirmezlik, dayanıklılık, esneklik ve hatta desen gibi özellikler yönünde etkileme olanağına sahibiz. Doğayı taklit edebiliriz, ama bazı yönleriyle onu aynı zamanda geliştirebiliriz de. Bu tür bir deri, bugünün derisinin yapabildiklerini yapabilir, ama hayal gücümüzü kullanırsak, daha da fazlasını da yapabilir.
What could the future of animal products look like? It need not look like this, which is actually the state of the art today. Rather, it could be much more like this. Already, we have been manufacturing with cell cultures for thousands of years, beginning with products like wine, beer and yogurt. And speaking of food, our cultured food has evolved, and today we prepare cultured food in beautiful, sterile facilities like this. A brewery is essentially a bioreactor. It is where cell culture takes place. Imagine that in this facility, instead of brewing beer, we were brewing leather or meat. Imagine touring this facility, learning about how the leather or meat is cultured, seeing the process from beginning to end, and even trying some. It's clean, open and educational, and this is in contrast to the hidden, guarded and remote factories where leather and meat is produced today. Perhaps biofabrication is a natural evolution of manufacturing for mankind. It's environmentally responsible, efficient and humane. It allows us to be creative. We can design new materials, new products, and new facilities. We need to move past just killing animals as a resource to something more civilized and evolved. Perhaps we are ready for something literally and figuratively more cultured.
Geleceğin hayvansal ürünleri neye benzeyecek? Buna benzemek zorunda değil, ki günümüzün son modeli bu. Onun yerine, daha çok şuna benzeyebilir. Binlerce yıldır şarap, bira ve yoğurt gibi ürünlerle başlayarak hücre kültürleriyle imalatlar yapıyoruz. Ve yiyeceklerden bahsetmişken, yemek kültürümüz de evrim geçirdi ve kültürel yemekleri bugün tıpkı burası gibi estetik, steril ortamlarda hazırlıyoruz. Bir bira fabrikası aslında biyolojik bir reaktördür. Hücre kültürünün olduğu alandır. Hayal edin ki bu fabrikada bira mayalamak yerine, deri veya et mayalıyoruz. Hayal edin ki bu fabrikayı dolaşıyor, deri veya etin nasıl üretildiğini öğreniyor, süreci başından sonuna kadar görüyor ve hatta tadına bile bakıyorsunuz. Bugün deri ve et üretiminin yapıldığı saklanan, korunan ve mesafeli fabrikaların tersine temiz, açık ve eğitici. Belki de biyofabrikasyon imalatta insanoğlunun doğal bir evrimidir. Çevresel yönden zararsız, verimli ve insancıl. Bize yaratıcı olma imkanını sunuyor. Yeni materyaller, ürünler ve tesisler tasarlayabiliriz. Hayvanları sırf bir kaynak olarak görüp öldürmeyi bırakmalı ve daha uygar ve gelişmiş olmalıyız. Belki de hem tam anlamıyla hem de mecazi olarak daha kültürlü olmaya hazırız.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)