When I arrived in Kiev, on February 1 this year, Independence Square was under siege, surrounded by police loyal to the government. The protesters who occupied Maidan, as the square is known, prepared for battle, stockpiling homemade weapons and mass-producing improvised body armor. The Euromaidan protests began peacefully at the end of 2013, after the president of Ukraine, Viktor Yanukovych, rejected a far-reaching accord with the European Union in favor of stronger ties with Russia. In response, tens of thousands of dissatisfied citizens poured into central Kiev to demonstrate against this allegiance.
Bu yıl 1 Şubat'ta Kiev'e vardığımda Bağımsızlık Meydanı hükümete sadık polisler tarafından kuşatma altına alınmıştı. Kare (meydan) olarak bilinen Maidan yığılmış ev yapımı silahları ve doğaçlama olarak yapılmış zırhlarıyla savaşa hazırlanmış protestocular tarafından doldurulmuştu. Yevromaydan protestoları 2013'ün sonlarında barışçıl bir şekilde başlamış idi, daha sonra Ukrayna cumhurbaşkanı Viktor Yanukovych, Avrupa Birliği ile geniş kapsamlı bir işbirliği anlaşmasını Rusya ile ilişkileri güçlendirmek amacıyla red etti. Buna tepki olarak, onbinlerce hoşnutsuz vatandaş merkez Kiev'de bu bağlılığı protesto etmek için bir araya geldiler.
As the months passed, confrontations between police and civilians intensified. I set up a makeshift portrait studio by the barricades on Hrushevsky Street. There, I photographed the fighters against a black curtain, a curtain that obscured the highly seductive and visual backdrop of fire, ice and smoke. In order to tell the individual human stories here, I felt that I needed to remove the dramatic visuals that had become so familiar and repetitive within the mainstream media. What I was witnessing was not only news, but also history. With this realization, I was free from the photojournalistic conventions of the newspaper and the magazine. Oleg, Vasiliy and Maxim were all ordinary men, with ordinary lives from ordinary towns. But the elaborate costumes that they had bedecked themselves in were quite extraordinary. I say the word "costume" because these were not clothes that had been issued or coordinated by anyone. They were improvised uniforms made up of decommissioned military equipment, irregular combat fatigues and trophies taken from the police. I became interested in the way they were choosing to represent themselves, this outward expression of masculinity, the ideal of the warrior.
Aylar geçtikçe, polisler ve siviller arasındaki çatışmalar yoğunlaştı. Hrushevsky Sokağındaki barikatların yanında geçici bir portre stüdyosu kurdum. Burada; fotoğraf için çok baştan çıkarıcı olan ateş, buz ve duman arka planı yerine, savaşçıları siyah arka fon önünde fotoğrafladım. Buradaki insanların kişisel hikayelerini anlatmak için, medya şirketleri tarafından sürekli tekrarlanarak aşina hale getirilen dramatik görüntüleri kullanmama ihtiyacını hissettim. Tanıklık ettiğim sadece haberler değildi ayrıca tarihti. Bu canlandırma ile, dergilerin ve gazetelerin foto muhabirlerinin birliğinden özgürdüm. Oleg, Vasiliy ve Maximin hepsi sıradan kasabalardan gelen, sıradan hayatlar yaşayan, sıradan insanlardı. Fakat kendileri, kuşandıkları ayrıntılı kostümleri ile oldukça sıradışıydılar. Ben kostüm sözcüğünü kullanıyorum. Çünkü bunlar herhangi biri tarafından koordine edilmiş veya üretilmiş giysiler değillerdi. Bunlar düzensiz dövüşlerde polisten ele geçirilen askeri ekipmanlarla oluşturulan doğaçlama üniformalardı. Erkeklik ifadeleri öne çıkarılarak kendi kendilerini ideal savaşçı olarak göstermeyi seçtikleri bu yol benim ilgimi çekmişti.
I worked slowly, using an analog film camera with a manual focusing loop and a handheld light meter. The process is old-fashioned. It gives me time to speak with each person and to look at them, in silence, while they look back at me.
El ışık ölçeri ve manual fokus ayarlı bir analog kamera kullanarak, yavaş bir şekilde çalıştım. Bu yöntem eski modadır. Bana her biri ile konuşmak için zaman verdi ve onlara sessizce bakarken onlarda benim arkama doğru bakıyorlardı.
Rising tensions culminated in the worst day of violence on February 20, which became known as Bloody Thursday. Snipers, loyal to the government, started firing on the civilians and protesters on Institutskaya Street. Many were killed in a very short space of time. The reception of the Hotel Ukraine became a makeshift morgue. There were lines of bodies laid in the street. And there was blood all over the pavements. The following day, President Yanukovych fled Ukraine. In all, three months of protests resulted in more than 120 confirmed dead and many more missing. History unfolded quickly, but celebration remained elusive in Maidan.
20 Şubat'da yükselen gerilim ile kanlı perşembe olarak bilinen şiddetin en kötü günü yaşandı. Hükümete bağlı keskin nişancılar, Institutskaya sokağındaki protestocu ve sivillerin üzerine ateş etmeye başladılar. Çoğu, çok kısa bir süre içerisinde öldürüldüler. Hotel Ukrayna resepsiyonu geçici bir morg haline geldi. Sokakta yatan vücutların kanlarından oluşmuş çizgiler vardı. Tüm kaldırımların üstü kan ile kaplanmıştı. Takip eden gün, Başkan Yanukovych Ukrayna'dan kaçtı. Protestoların üç ayı toplamda 120 ölü ve bunun daha da fazlası kayıpla sonuçlanmıştı. Tarih hızlıca açılmış, fakat Maidan'da anlaşılmaz kutlamalar kalmıştı.
As the days passed in Kiev's central square, streams of armed fighters were joined by tens of thousands of ordinary people, filling the streets in an act of collective mourning. Many were women who often carried flowers that they had brought to lay as marks of respect for the dead. They came day after day and they covered the square with millions of flowers. Sadness enveloped Maidan. It was quiet and I could hear the birds singing. I hadn't heard that before.
Kiev'in merkez meydanındaki bu günler geçer iken, silahlı savaşçıların akışına onbinlerce sıradan insanın katılması sokakları kollektif bir yas hareketi ile doldurdu. Ölüler için saygı göstergesi olarak yollara sermek için getirilen çiçekler taşıyan birçok kadın vardı. Günler geçtikçe bu çiçeklerin milyonlarcası ile meydan kaplandı. Hüzün Maidan'ı sarmıştı. Oldukça sessizdi ve kuşların şarkılarını bile duyabiliyordum. Bunu daha önce duymamıştım.
I stopped women as they approached the barricades to lay their tributes and asked to make their picture. Most women cried when I photographed them. On the first day, my fixer, Emine, and I cried with almost every woman who visited our studio. There had been such a noticeable absence of women up until that point. And the color of their pastel coats, their shiny handbags, and the bunches of red carnations, white tulips and yellow roses that they carried jarred with the blackened square and the blackened men who were encamped there.
Barikatlara ellerindeki çiçekleri yaymak için yaklaşan kadınları durdurdum ve onların resmini çekmek istediğimi söyledim. Ben onları fotoğraflar iken birçoğu ağlıyordu. İlk gün yardımcım Emine ve ben stüdyomuzu ziyaret eden hemen hemen her kadın ile beraber ağladık. Bu noktaya kadar kadınların yokluğu fark edilebilir gibi idi. Onların pastel renkli montları, parlak el çantaları ve taşıdıkları kırmızı karanfil beyaz lale ve sarı gül buketleri burada kamp kurmuş kararmış erkekler ve alanda sırıtıyordu.
It is clear to me that these two sets of pictures don't make much sense without the other. They are about men and women and the way we are -- not the way we look, but the way we are. They speak about different gender roles in conflict, not only in Maidan, and not only in Ukraine. Men fight most wars and women mourn them. If the men showed the ideal of the warrior, then the women showed the implications of such violence.
Bu 2 farklı grup resimlerinin diğeri olmadan bir anlam içermediği benim için netti. Bunlar erkekler, kadınlar ve yol hakkındaydı biz baktığımız yol değildik, biz yol idik. Bunlar sadece Maidan'deki ve sadece Ukrayna'daki farklı cinsiyet rollerinin çakışmasını anlatıyorlar. Erkeklerin çoğu savaşır ve kadınlar onların yasını tutar. Erkekler ideal savaşçıyı gösterdiler, ardından kadınlar bu tür şiddetin etkilerini gösterdiler.
When I made these pictures, I believed that I was documenting the end of violent events in Ukraine. But now I understand that it is a record of the beginning. Today, the death toll stands around 3,000, while hundreds of thousands have been displaced. I was in Ukraine again six weeks ago. In Maidan, the barricades have been dismantled, and the paving stones which were used as weapons during the protests replaced, so that traffic flows freely through the center of the square. The fighters, the women and the flowers are gone. A huge billboard depicting geese flying over a wheat field covers the burned-out shell of the trade union's building and proclaims, "Glory to Ukraine. Glory to heroes." Thank you. (Applause).
Ben bunların resmini yaparken, Ukrayna'daki şiddet olaylarının sonunu dökümante ettiğime inanmıştım. Fakat şimdi anladım ki bu başlangıcın bir kaydıymış. Bugün, ölenlerin sayısı yaklaşık 3000 iken yüzbinlerce insan yer değiştirildiler. 6 ay önce tekrar Ukrayna'daydım. Maidan'daki barilkatlar sökülmüş, protestolar boyunca silah olarak kullanılan kaldırım taşları yenilenmiş ve bu sayede trafik meydan merkezinden özgürce akabilmekte. Savaşçılar, kadınlar ve çiçekler gitmişti. Bir buğday tarlası üzerinde uçan kazları resmeden büyük bilboardlar ve reklamlar yanmış ticaret merkezi dış yüzeyini kaplamaktaydılar. "Yaşasın Ukrayna. Yaşasın kahramanlar." Teşekkürler. (Alkışlar)