Aja Monet: Our story begins like all great, young love stories.
Aja Monet: Hikayemiz bütün harika aşk hikayeleri gibi başlıyor.
Phillip Agnew: She slid in my DMs ...
Philip Agnew: DM atmaya başladı...
AM: He liked about 50 of my photos, back-to-back, in the middle of the night --
AM: Yaklaşık 50 fotoğrafımı beğendi, arka arkaya, gece yarısı
PA: What I saw was an artist committed to truth and justice -- and she's beautiful, but I digress.
PA: Gördüğüm, kendini doğruya ve adalete adamış bir sanatçıydı-- o çok güzeldi, ama konuyu dağıttım.
AM: Our story actually begins across many worlds, over maqluba and red wine in Palestine. But how did we get there?
AM: Bizim hikayemiz aslında farklı dünyalarda, Filistin'de etli pilav ve kırmızı şarap üzerine başladı. Ama buraya nasıl geldik?
PA: Well, I was born in Chicago, the son of a preacher and a teacher. My ears first rung with church songs sung by my mother on Saturday mornings. My father's South Side sermons summoned me. My first words were more notes than quotes. It was music that molded me. Later on, it was Florida A&M University that first introduced me to organizing. In 2012, a young black male named Trayvon Martin was murdered, and it changed my life and millions of others'. We were a ragtag group of college kids and not-quite adults who had decided enough was enough. Art and organizing became our answer to anger and anxiety. We built a movement and it traveled around the world and to Palestine, in 2015.
PA: Bir vaiz ve öğretmen oğlu olarak Chicago'da doğdum. Cumartesi sabahları annemin kilise şarkıları kulaklarımda çınlardı. Babamın güney yakası vaazları beni çağırırdı. İlk kelimelerim, alıntılardan çok notalardı. Beni şekillendiren müzikti. Sonra, Florida A&M Üniversitesi ilk kez beni organizasyonla tanıştırdı. 2012'de Trayvon Martin adında genç siyahi bir adam öldürüldü, bu benim ve milyonlarca insanın hayatını değiştirdi. Pek yetişkin sayılmayan ayak takımı, canına tak etmiş bir grup üniversite öğrencileriydik. Sanat ve organizasyon öfke ve anksiyete ile başa çıkmamızı sağladı. Bir hareket başlattık ve bu hareket tüm dünyaya ve 2015 yılında da Filistin'e yayıldı.
AM: I was born to a single mother in the Pink House projects of Brooklyn, New York. Maddened by survival, I gravitated inwards towards books, poems and my brother's hand-me-down Walkman. I saw train-station theater, subwoofing streets and hood murals. In high school, I found a community of metaphor magicians and truth-telling poets in an organization called Urban Word NYC. Adopted by the Black Arts movement, I won the legendary Nuyorican Poets Cafe Grand Slam title.
AM: Ben yalnız bir annenin çocuğu olarak, Pink House projelerinde, Brooklyn, New York'ta doğdum. Hayat savaşı verirken kitaplara, şiirlere ve abimden kalan Walkman'e gömülmüştüm. Tren istasyonu tiyatrolarını, büyük hoparlörlü caddeleri ve grafitili duvarları gördüm. Lisede, Urban Word NYC isimli bir organizasyonda metaforla uğraşan ve doğruları söylemeyi kendine görev edinmiş şairlerden oluşan bir topluluk buldum. Black Arts Hareketi tarafından kabul edilen efsanevi Nuyorican Poets Cafe Grand Slam unvanını kazandım.
(Applause and cheers)
(Alkış ve tebrik sesleri)
At Sarah Lawrence College, I worked with artists to respond to Hurricane Katrina and the earthquake; I discovered the impact of poetry and the ability to not just articulate our feelings, but to get us to work towards changing things and doing something about it, when a friend, Maytha Alhassen, invited me to Palestine ...
Sarah Lawrence Üniversitesi'nde Katrina kasırgası ve artçı depremin etkilerini hatırlatmak için sanatçılarla çalıştım; şiirin, hislerimizi yansıtma becerisinin yanı sıra bir şeyleri değiştirmeye çalışmaya ve bu konuda bir şeyler yapmaya yönelik etkisinin olduğunu da keşfettim ki bunlar Maytha Alhassen'in beni Filistine davet ettiği zamanlara denk geliyor...
PA: We were a delegation of artists and organizers, and we immersed ourselves in Palestinian culture, music, their stories. Late into the night, we would have discussions about the role of art in politics and the role of politics in art. Aja and I disagree.
PA: Sanatçılardan ve organizatörlerden oluşan bir heyettik ve kendimizi Filistin kültürüne, müziğine ve hikayelerine kaptırmıştık. Gece geç saatlere kadar sanatın siyasetteki, siyasetin de sanattaki rolü hakkında konuşurduk. Aja ve ben sürekli çatışırız.
AM: Oh, we disagree.
AM: Evet, oldukça.
PA: But we quite quickly and unsurprisingly fell in love. Exhibit A: me working my magic.
PA: Zıt kutuplar birbirini çeker misali birbirimize aşık olduk. Örnek A: onu tavlamaya çalışıyorum.
(Laughter)
(Gülüş sesleri)
AM: Obvious, isn't it? Four months later, this artist --
AM: Çok belli ediyor değil mi? Dört ay sonra ise gördüğünüz bu sanatçı
PA: and this organizer --
PA: ve bu organizatör
AM: moved into a little home with a big backyard, in Miami.
AM: Miami'de büyük bahçeli ama küçük bir eve çıktılar.
PA: (Sighs) Listen, five months before this ever happened, I predicted it all. I'm going to tell you -- a friend sat me down and said, "You've done so much for organizing, when are you going to settle down?" I looked him straight in the face and I said, "The only way that it would ever happen is if it is a collision. This woman would have to knock me completely off course." I didn't know how right I was.
PA: (iç çekiyor) Bakın, bütün bunların olacağını beş ay önceden biliyordum. Şöyle ki, bir arkadaşımla oturuyorduk ve bana, "organizasyonun her şeyini sen yapıyorsun, ne zaman kendine bir hayat kuracaksın?" dedi. Yüzüne baktım ve dedim ki; "Bunun gerçekleşmesinin tek yolu bir çatışmanın olması. Tabii bu kadının da beni çok etkilemesi gerek." Doğruyu söylediğimi sonra fark ettim.
(Laughter)
(Kahkaha sesleri)
Our first few months were like any between young lovers: filled with hot, passionate, all-night ...
İlk birkaç ayımız diğer tüm genç aşıklar gibi geçti: ateşli, tutkulu, tüm gece süren...
AM: nonstop ...
AM: bitmek bilmeyen...
PA: discussions.
PA: tartışmalar.
(Laughter)
(Kahkaha sesleri)
PA: Aja challenged everything I knew and understood about the world. She forced me --
PA: Aja, bildiğim ve anladığım her şeye meydan okudu. Beni --
AM: lovingly --
AM: sevgiyle --
PA: to see our organizing work with new eyes. She helped me see the unseen things and how artists illuminate our interior worlds.
PA: organizasyonu farklı gözle görmeye zorladı. Göremediğim şeyleri görmemi ve sanatçıların iç dünyamızı nasıl aydınlattıklarını görmemi sağladı.
AM: There were many days I did not want to get up out of bed and face the exterior world. I was discouraged. There was so much loss and death and artists were being used to numb, lull and exploit. While winning awards, accolades and grants soothed so many egos, people were still dying and I was seeking community. Meeting Phillip brought so much joy, love, truth into my life, and it pulled me out of isolation. He showed me that community and relationships wasn't just about building great movements. It was integral in creating powerful, meaningful art, and neither could be done in solitude.
AM: Yataktan çıkıp dış dünyayla karşılaşmayı istemediğim birçok günüm oldu. Cesaretim kırılmıştı. Birçok kayıp ve ölüm gerçekleşiyordu, sanatçılar insanları kandırmak ve sömürmek için kullanılıyorlardı. Ödüller kazanırken, onurlandırılıp egoları okşanırken hâlâ insanlar ölüyordu bense hâlâ bir birlik arıyordum. Philip ile tanışmak hayatıma çok fazla neşe, aşk, gerçeklik getirdi, beni o izole halimden çekip çıkardı. Bana, birlik ve ilişkilerin sadece büyük hareketlerle sağlanamayacağını, güçlü ve anlamlı bir sanat yaratmakla entegre olduklarını ve yalnız bir şekilde yapılamayacağını gösterdi.
PA: Yeah, we realized many of our artist and organizer friends were also lost in these cycles of sadness, and we were in movements that often found themselves at funerals. We asked ourselves what becomes of a generation all too familiar with the untimely ends of lives streamed daily on our Timelines? It was during one of our late-night discussions that we saw beyond art and organizing and began to see that art was organizing.
PA: Evet sonra birçok sanatçı ile organizatör arkadaşımızın da bu üzüntü döngüsünde kaybolduklarını fark ettik, biz kendini hep bir cenazenin içinde bulan bir topluluktuk. Sonra kendimize sorduk: Bu zamansız ölümlerin ana sayfamızda her gün akıp gitmesine nasıl bu kadar aşina olduk? Gece tartışmalarımızdan birinde sanat ve organizasyondan ötesini gördük ve sanatın bir organizasyon olduğunu fark ettik.
AM: The idea was set: art was an anchor, not an accessory to movement. Our home was a home of radical imagination; an instrument of our nurturing hearts; a place of risk where were dared to laugh, love, cry, debate. Art, books, records and all this stuff decorated our walls, and there was lizards -- walls of palm trees that guided our guests into our backyard, where our neighbors would come and feel right at home. The wind -- the wind was an affirmation for the people who walked into the space. And we learned that in a world -- a bewildering world of so much distraction -- we were able to cultivate a space where people could come and be present, and artists and organizers could find refuge.
AM: Düşüncemiz şu şekildeydi: Sanat bir çapaydı, hareket aracı değildi. Evimiz; radikal bir hayal gücünün merkezi, kalpleri kazanmaya yarayan bir araç, gülmeye, ağlamaya, tartışmaya meydan okuduğumuz riskli bir yerdi. Duvarlarımızı sanat eserleri, kitaplar ve plaklar süslüyordu kertenkeleler de vardı -- misafirleri arka bahçeye götüren duvarlarda palmiye ağaçları vardı, komşularımızın gelip kendilerini evde hissedecekleri şeylerdi. Rüzgar -- rüzgar, o yere yürüyen insanlar için bir teyitti. Öğrendik ki, dünyada -- böyle dikkat dağıtan şaşırtıcı bu dünyada -- insanların gelip var olacağı ve sanatçılar ile organizatörlerin kaçabilecekleri bir yer yaratmayı başarmıştık.
PA: This became Smoke Signals Studio.
PA: Burası sonra Smoke Signals Studio adını aldı.
AM: As we struggle to clothe, house, feed and educate our communities; our spirits hunger for connection, joy and purpose; and as our bodies are out on the front lines, our souls still need to be fed, or else we succumb to despair and depression. Our art possesses rhythmic communication, coded emotional cues, improvised feelings of critical thought. Our social movements should be like jazz: encouraging active participation, listening, spontaneity and freedom. What people see as a party ...
AM: Toplumu giydirme, barındırma, besleme ve eğitmede zorlandıkça; ruhumuz birliğe; mutluluğa, ve amaca ihtiyaç duydukça, bedenimiz orada olmasa bile ruhumuz hâlâ açtı, yoksa çaresizliğe ve depresyona hapsolurduk. Bizim sanatımız duygusal ipuçlarıyla kodlanmış ritmik iletişim barındırıp yenilenmiş eleştirel düşünme duygusuyla harekete geçiyor. Bizim bu toplumsal hareketlerimiz caz gibi: aktif katılımı, dinlemeyi, anı yaşamayı ve özgürlüğü teşvik ediyor. İnsanların parti olarak gördükleri şey
PA: is actually a movement meeting. See, we aren't all protest and pain. Here's a place to be loved, to be felt, to be heard, and where we prepare for the most pressing political issues in our neighborhoods. See, laws never change culture, but culture always changes laws. Art --
PA: aslında bir buluşma hareketi. Görüyorsunuz, sadece protestodan ve acıdan ibaret değiliz. Sevilecek, hissedilecek duyulacak ve mahallemizde siyasi meseleleri konuşabilecek güvenli bir alanımız var. Bildiğiniz gibi, yasalar kültürü değiştiremez ama kültür her zaman yasaları değiştirir. Sanat --
(Applause)
(Alkış sesi)
Art as organizing is even changing and opening doors in places seen as the opposite of freedom. Our weekly poetry series is transforming the lives of men incarcerated at Dade Correctional, and we're so excited to bring you all the published work of one of those men, Echo Martinez. In the intro, he says ...
Organize olarak sanat, özgürlüğün olmadığı yerlerde bile değişiyor ve yeni kapılar açıyor. Haftalık şiir serilerimiz, Dade Islah Evine hapsedilmiş insanların hayatlarını değiştiriyor, onlardan biri olan Echo Martinez'in yayınladığı işlerini sizlere göstermek için çok heyecanlıyız. Girişte diyor ki,
AM: "Poetry for the people is a sick pen's penicillin. It's a cuff key to a prisoner's dreams. The Molotov in the ink. It is knowledge, it is overstanding, it is tasting ingredients in everything you've been force-fed, but most of all, it's a reminder that we all have voices, we all can be heard even if we have to scream."
AM: "İnsanlık için şiir, hasta bir kalemin penisilinidir. Bu eser, bir tutuklunun hayallerini açan bir anahtardır. Mürekkepteki Molotov gibi. Bilgidir, gereksizden uzaklaşmadır, size zorla verilen her bir şeyin tadına varmaktır, ama en önemlisi, bir sesimiz olduğunun; haykırmak zorunda olsak da duyulabileceğimizin hatırlatıcısıdır."
In 2018, we created our first annual Maroon Poetry Festival at the TACOLCY Center in Liberty City. There, the Last Poets, Sonia Sanchez, Emory Douglas and the late, great Ntozake Shange, performed and met with local artists and organizers. We were able to honor them for their commitment to radical truth-telling. And in addition to that, we transformed a public park into the physical manifestation of the world we are organizing for. Everything that we put into poetry, we put into the art, into the creativity, into the curated kids' games and into the stunning stage design.
2018 yılında, Liberty City'deki TACOLCY merkezinde gerçekleştireceğimiz yyıllık Maroon Şiir Festivalini oluşturduk. Orada The Last Poets, Sonia Sanchez, Emory Douglas ve merhum usta Ntozake Shange, yerel sanatçılarla ve organizatörlerle tanışıp performans sergilediler. Onları, bağlılıkları ve gerçekleri söyledikleri için tebrik etme şansı bulmuştuk. Bunlara ek olarak; bir umumi parkı, oluşturmaya çalıştığımız dünyanın fiziksel gösterisi haline getirdik. Şiire, sanata, yaratıcılığa, çocuk oyunlarına ve muhteşem sahne tasarımına koyduğumuz her şey.
PA: Our work is in a long line of cultural organizers that understood to use art to animate a radical future. Artists like June Jordan, Emory Douglas and Nina Simone. They understood what many of us are just now realizing -- that to get people to build the ship, you've got to get them to long for the sea; that data rarely moves people, but great art always does. This understanding --
PA: İşimiz, sanatı harika bir gelecek kurmak için kullanmayı anlamış kültürel organizatörlerle birlikte ilerliyor. Juno Jordan, Emory Douglas, Nina Simone gibi sanatçılar. Onlar, bizim yeni yeni fark ettiğimiz şu ilkeyi çoktan biliyorlardı: "İnsanları bir araya getirmek istiyorsan onları ortak bir paydada birleştirmelisin. Bilgi insanı harekete geçirmez ama yüce sanat bunu her zaman yapar." Bu anlayış --
(Applause)
(Alkış sesi)
This understanding informed the thinking behind the Dream Defenders' "Freedom Papers," a radical political vision for the future of Florida that talked about people over profits. Now, we could have done a policy paper. Instead, artists and organizers came together in their poetry to create incredible murals and did the video that we see behind us. We joined the political precision of the Black Panther Party and the beautiful poetry of Puerto Rican poet Martín Espada to bring our political vision to life.
Bu anlayış bana, Florida'nın geleceği için radikal bir siyasi görüş olan ve insanların kârdan daha önemli olduğunu savunan Rüya Koruyucularının Özgürlük Kağıtlarının içyüzünü düşündürttü. Şimdiye kadar bir politika kağıdı yazabilirdik. Onun yerine, sanatçılar ve organizatörler duvar resimleri yapmak için şiirleriyle bir araya geldiler, ve arkamızda gördüğünüz videoyu çektiler. Kara Panter Partisinin politik duyarlılığına Porto Rikolu şair Martin Espada'nın şiirlerine, politik görüşümüzü hayata geçirmek için kulak verdik.
AM: Now thousands of Floridians across age, race, gender and class see the "Freedom Papers" as a vision for the future of their lives. For decades, our artists and our art has been used to exploit, lull, numb, sell things to us and to displace our communities, but we believe that the personal is political and the heart is measured by what is done, not what one feels. And so art as organizing is not just concerned with artists' intentions, but their actual impact. Great art is not a monologue. Great art is a dialogue between the artist and the people.
AM: Şimdi binlerce Floridalı yaş, ırk, cinsiyet, sınıf gözetmeksizin, "Özgürlük Kağıtları"nı gelecekleri için bir vizyon olarak görüyorlar. Senelerdir, sanatçılarımız ve sanatımız insanları sömürmek, uyuşturmak, insanlara bir şeyler satmak ve onları yerlerinden etmek için kullanıldılar ama inanıyoruz ki, kişisel olan aynı zamanda politiktir ve sevgi ne yapıldığıyla ölçülür, kimin ne hissettiğiyle değil. Organize olarak sanat, sadece sanatçıların amaçlarıyla ilgilenmez, sanatçının gerçek etkisiyle de ilgilenir. Mükemmel sanat bir monolog değildir. Mükemmel sanat, sanatçı ve insanlar arasındaki bir diyalogdur.
PA: Four years ago, this artist ...
PA: Dört sene önce, bu sanatçı
AM: and this organizer ...
AM: ve bu organizatör...
PA: found that we were not just a match.
PA: sadece birer eş olmadıklarını keşfettiler.
AM: We were a mirror.
AM: Biz bir aynaydık.
PA: Our worlds truly did collide, and in many ways ...
PA: Dünyamız birçok konuda çatıştı ama bir çok açıdan da
AM: they combined.
AM: birleşti.
PA: We learned so much about movement, about love and about art at its most impactful: when it articulates the impossible and when it erodes individualism, when it plays into the gray places of our black and white worlds, when it does what our democracy does not, when it reminds us that we are not islands, when it adorns every street but Wall Street and Madison Avenue, when it reminds us that we are not islands and refuses to succumb to the numbness, when it indicts empire and inspires each and every one of us to love, tell the truth and make revolution irresistible.
PA: Hareketle ve aşkla ilgili çok şey öğrendik. En önemlisi sanat hakkında: Sanat, imkansızı ifade ettiğinde ve bireyselliği sarstığında, siyah beyaz dünyamızın griliğine girmeye çalıştığında, şu anki demokrasinin yapamadığını yaptığında, sadece bir adadan ibaret olmadığımızı hatırlattığında, Wall Street ve Madison Avenue dışındaki sokakları da güzelleştirdiğinde, bir adadan ibaret olmadığımızı ve hissizliğe boyun eğmeyi direnmeyi hatırlattığında imparatorluğu reddettiğinde ve her birimize sevme, doğruyu söyleme, ve devrimi dayanılmaz yapma ilhamını verdiğinde öğrendik.
AM: For the wizards --
AM: Büyücüler ise---
(Applause)
(Alkış sesi)
AM: For the wizards and ways of our defiance, love-riot visions of our rising, risen, raised selves.
AM: Büyücüler ve bizim başkaldırı yollarımız için, yükselişimizin veya yükselmiş aşk-isyan vizyonumuz için.
The overcoming grace -- fires, bitter tongues, wise as rickety rocking chairs, suffering salt and sand skies.
Nezaketin üstesinden gelenler-- yangınlar, acı sözler sallanan sandalyeler kadar zeki olanlar, açık gökyüzü gibi acı çekenler için.
Memories unshackled and shining stitches on a stretch-marked heart.
Zincirinden kurtulan hatıralar için çatlamış bir kalpte parlayan dikişler için
For the flowers that bloom in midnight scars. How we suffered and sought a North Star. When there was no light, we glowed. We sparked this rejoice, this righteous delight. We have a cause to take joy in. How we weathered and persisted, tenacious, no stone unturned. How we witnessed the horror of mankind and did not become that which horrified us.
Gece yarısı açan çiçekler için. Çektiğimiz acılar ve bir ışık aradığımız zamanlar için. Işık olmadığında bile parlamayı başardık. Neşemizi, bu haklı sevinci yaydık. Mutlu olmak için bir nedenimiz var. Parçalandık, devam ettik birbirimize sarıldık ve hiç geriye gitmedik. İnsanlığın yarattığı korkuya şahit olduk Ama hiçbir şey bizi korkutmaya yetmedi.
PA: Thank you.
PA: Teşekkürler.
AM: Thank you.
AM: Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış sesleri)