I'm a writer-director who tells social-change stories, because I believe stories touch and move us. Stories humanize and teach us to empathize. Stories change us.
Ben bir yazar-yönetmenim ve sosyal değişim hikâyeleri anlatıyorum. Çünkü hikâyelerin içimize işlediğine inanıyorum. Hikâyeler bizleri insanlaştırır ve bize empati kurmayı öğretir. Hikâyeler bizi değiştirir.
When I write and direct plays, I'm amplifying voices of disadvantaged groups, I'm fighting the self-censorship that has kept many Ugandan artists away from social, political theater since the persecution of artists by former Ugandan president, Idi Amin. And most importantly, I am breaking the silence and provoking meaningful conversations on taboo issues, where often "Silence is golden" is the rule of thumb. Conversations are important because they inform and challenge our minds to think, and change starts with thinking.
Oyunlarımı yazıp yönetirken dezavantajlı grupların seslerini duyuruyor ve Uganda eski devlet başkanı Idi Amin dönemindeki eziyet nedeniyle sanatçıların kendi kendilerinini sansürleyip siyasi ve sosyal arenadan uzaklaşması ile mücadele ediyorum. Ve en önemlisi sessizliği bozuyorum ve sükûtun altın sayıldığı birçok yasaklanmış konuda yararlı konuşmaların doğmasını sağlıyorum. Konuşmalar önemlidir, çünkü bizi bilgilendirip düşünmemiz için bize meydan okur. Değişim, düşünmekle başlar.
One of my struggles with activism is its often one-sided nature that blinds us to alternative view, that numbs our empathy, that makes us view those who see issues differently as ignorant, self-hating, brainwashed, sellout or plain stupid. I believe no one is ignorant. We are all experts, only in different fields. And this is why, for me, the saying "stay in your truth" is misleading. Because if you're staying in your truth, isn't it logical that the person you believe is wrong is also staying in their truth? So, what you have is two extremes that shut out all possible avenues of conversations. I create provocative theater and film to touch, humanize and move disagreeing parties to the conversation table to bridge misunderstandings. I know that listening to one another will not magically solve all problems. But it will give a chance to create avenues to start to work together to solve many of humanity's problems.
Aktivizm ile uyuşamadığım nokta, çoğu zaman tek taraflı olan doğasının bizi diğer görüşe karşı köreltip, empati gücümüzü azaltıp, görüşleri farklı olanları cahil, kendinden nefret eden, beyni yıkanmış, yozlaşmış ya da aptal olarak değerlendirmemize neden olmasıdır. Ben kimsenin cahil olduğuna inanmıyorum. Her birimizin uzmanlığı var ama uzman olduğumuz alanlar farklı. Bu nedenle "dediğim dedik, öttürdüğüm düdük" demeyi yanıltıcı buluyorum. Çünkü eğer sen bildiğini okuyorsan, yanlış olduğunu düşündüğün kişinin de bildiğini okuması mantıklı olmaz mı? Sonuç olarak elimizde birbiriyle tüm iletişim ihtimalini ortadan kaldıran iki uç görüş var. Ön yargıları aşmak için; etkileyen, insanlaştıran ve karşıt tarafları anlaşma masasına çekmeyi amaçlayan kışkırtıcı oyun ve filmler yaratıyorum. Birbirimizi dinlemenin bir anda tüm sıkıntıları çözmeyeceğini biliyorum. Ancak insanlığın birçok sorununu çözmek için beraber çalışmaya başlayabileceğimiz bir meydan yaratma şansı verecek.
With my first play, "Silent Voices," based on interviews with victims of the Northern Uganda war between the government and Joseph Kony's LRA rebel group, I brought together victims, political leaders, religious leaders, cultural leaders, the Amnesty Commission and transitional justice leadership for critical conversations on issues of justice for war crime victims -- the first of its kind in the history of Uganda. And so many powerful things happened, that I can't even cover them all right now. Victims were given the opportunity to sit at the table with Amnesty Commission leadership, and they expressed the big injustice they suffered when the Commission ignored them and instead facilitated the resettlement of the war perpetrators. And the Amnesty Commission acknowledged the victims' pain and explained the thinking behind their flawed approaches.
Joseph Kony'nin Tanrı'nın Direniş Ordusu ve hukûmet arasındaki Kuzey Uganda Savaşı'nın kurbanları ile yapılan röportajlardan esinlenilmiş olan ilk oyunum "Silent Voices" ile kurbanları, siyasi, dini ve kültürel liderleri, Genel Af Komisyonu'nu ve muvakkat adalet öncülüğünü savaş suçu kurbanlarının sorunlarıyla ilgili önemli konuşmalar için bir araya getirdim-- Uganda tarihinde türünün tek örneği. Ve her birinden şimdi bahsedemeyeceğim birçok çarpıcı olay yaşandı. Mağdurlara Af Komisyonu Liderleriyle olan toplantılara katılma fırsatı verildi ve mağdurlar, komisyonun onları görmezden gelip savaş suçlularının yeniden yerleşimini kolaylaştırması nedeniyle yaşadıkları büyük haksızlığı ifade etme şansı elde ettiler. Bunun üzerine Af Komisyonu mağdurların acılarını teyit ederek hatalı yaklaşımlarının ardındaki niyeti açıkladı.
But one of the things that has stayed with me is when, during my Northern Uganda tour of the play, a man approached me and introduced himself as a former rebel soldier of Joseph Kony. He told me that he didn't want me to leave feeling disappointed, due to some of what I considered inappropriate laughter. He explained that his was a laughter of embarrassment and a recognition of his own embarrassment. He saw himself in the actors onstage and saw the meaninglessness of his past actions. So I say: share your truths. Listen to one another's truths. You will discover a more powerfully uniting truth in the middle ground.
Ancak benimle kalan anılardan biri oyunumun Kuzey Uganda turunda bir adamın bana ulaşıp kendini Joseph Kony'nin eski askerlerinden biri olarak tanıtmasıydı. Bana uygunsuz gülüşmeler nedeniyle hayal kırıklığına uğramış hissetmememi istediğini söyledi. Kendi gülüşünün utançtan ve utancının farkındalığından kaynaklandığını açıkladı. Kendini sahnedeki oyuncularda görüp geçmiş hareketlerinin anlamsızlığını fark etmişti. İşte bu yüzden kendi doğrularınızı paylaşın diyorum. Birbirinizin doğrularına kulak verin. Orta noktaya ulaştığınızda daha güçlü bir birleştiriciliği olan yeni doğruyu keşfedeceksiniz.
When I lived in the USA, many of my American friends would be shocked at my ignorance at fancy Western dishes like lasagna, for instance.
ABD'de yaşadığım zamanda birçok Amerikalı arkadaşım lazanya gibi batılı yemekler konusundaki cehaletime şaşırırdı.
(Laughter)
(Kahkaha)
And my question to them would be, "Well, do you know malakwang?" And then I would tell them about malakwang, a fancy vegetable dish from my culture. And they would tell me about lasagna. And we would leave richer and fuller individuals. Therefore, share your recipe truth. It makes for a better meal.
Benim ise onlara sorum "Peki sen malakwangı biliyor musun?" olurdu. Ardından onlara benim kültürümden bir sebze yemeği olan malakwangdan bahsederdim. Onlar da bana lazanyadan bahsederdi. Ve bu sayede iki taraf da konuşmanın sonunda daha bilgili olurdu. Bu nedenle kendi doğrularınızı paylaşın ki ortaya daha lezzetli bir yemek çıksın.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)