When I was 10 years old, a cousin of mine took me on a tour of his medical school. And as a special treat, he took me to the pathology lab and took a real human brain out of the jar and placed it in my hands. And there it was, the seat of human consciousness, the powerhouse of the human body, sitting in my hands. And that day I knew that when I grew up, I was going to become a brain doctor, scientist, something or the other.
10 yaşındayken kuzenlerimden biri beni okuduğu Tıp Fakültesine götürdü. Ve bir jest yapıp beni patoloji lab'ına götürdü, kavanozlardan birinden bir insan beynini çıkarıp ellerime koydu. Ve işte buradaydı, insan bilincinin oturduğu koltuk, insan bedeninin enerji evi, işte ellerimdeydi. O gün büyüdüğümde bir beyin doktoru olacağımı artık biliyordum, bir bilim adamı ya da buna benzer birşey.
Years later, when I finally grew up, my dream came true. And it was while I was doing my Ph.D. on the neurological causes of dyslexia in children that I encountered a startling fact that I'd like to share with you all today. It is estimated that one in six children, that's one in six children, suffer from some developmental disorder. This is a disorder that retards mental development in the child and causes permanent mental impairments. Which means that each and every one of you here today knows at least one child that is suffering from a developmental disorder.
Yıllar sonra, nihayet büyüdüğümde hayallerim gerçek oldu. Aslında bugün sizlerle paylaşmak istediğim şey de disleksik çocuklar ile ilgili nörolojik vakalar konusunda doktoramı yapmakta olduğum sıralarda karşılaştığım ürkütücü bir gerçekle ilgili. Her 6 çocuktan birisinde, bu altıda bir demek oluyor, gelişimsel bozukluk olduğu tahmin ediliyor. Bu bozukluk çocuklarda mental gelişimi geriletip kalıcı mental zayıflamaya yol açabiliyor. Bu da şu an burada bulunan her birinizin gelişimsel bozukluk rahatsızlığı olan en az bir çocuk tanıdığı anlamına geliyor.
But here's what really perplexed me. Despite the fact that each and every one of these disorders originates in the brain, most of these disorders are diagnosed solely on the basis of observable behavior. But diagnosing a brain disorder without actually looking at the brain is analogous to treating a patient with a heart problem based on their physical symptoms, without even doing an ECG or a chest X-ray to look at the heart. It seemed so intuitive to me. To diagnose and treat a brain disorder accurately, it would be necessary to look at the brain directly. Looking at behavior alone can miss a vital piece of the puzzle and provide an incomplete, or even a misleading, picture of the child's problems. Yet, despite all the advances in medical technology, the diagnosis of brain disorders in one in six children still remained so limited.
Ama benim asıl kafamı karıştıran başka. Tüm bu bozuklukların her biri aslında beyinden kaynaklandığı halde, bu bozuklukların çoğunun tanısı teşhisi sadece davranışların gözlemlenmesiyle koyuluyor. Ama bir beyin bozukluğunun beyine bakılmadan konuluyor olması aslında kalp sorunu yaşayan bir hastanın da sadece fiziksel semptomlara bakılarak EKG veya göğüs röntgeni çekilmeden ve kalbe bakılmadan tedavi edilmesine benziyor. Sezgilerim bana beyinden kaynaklanan bir bozukluğa doğru bir şekilde tanı konulabilmesi için direkt beyine bakılması gerektiğini söylüyordu. Sadece davranışlara bakılarak bulmacanın çok hayati bir kısmını gözden kaçırıyor ve çocuğun problemi ile ilgili yarım yamalak ve yanlış yönlendiren bilgiler alıyor olabilirdik. Tıbbi teknolojideki tüm gelişime rağmen altı çocuktan birinde görülen beyin bozukluklarının tanısı hala son derece sınırlı kalmaya devam ediyor.
And then I came across a team at Harvard University that had taken one such advanced medical technology and finally applied it, instead of in brain research, towards diagnosing brain disorders in children. Their groundbreaking technology records the EEG, or the electrical activity of the brain, in real time, allowing us to watch the brain as it performs various functions and then detect even the slightest abnormality in any of these functions: vision, attention, language, audition. A program called Brain Electrical Activity Mapping then triangulates the source of that abnormality in the brain. And another program called Statistical Probability Mapping then performs mathematical calculations to determine whether any of these abnormalities are clinically significant, allowing us to provide a much more accurate neurological diagnosis of the child's symptoms. And so I became the head of neurophysiology for the clinical arm of this team, and we're finally able to use this technology towards actually helping children with brain disorders. And I'm happy to say that I'm now in the process of setting up this technology here in India.
Derken Harvard Üniversitesinde çalışan ve gelişmiş bir tıbbi teknolojiyi alıp nihayet uygulamaya sokmuş olan, yani beyin araştırması yapmak yerine çocuklardaki beyin bozukluklarını teşhis eden bir ekip ile bir araya geldim. Bu harika teknoloji sayesinde gerçek zamanlı beyin EEG'si kaydedebiliyor ve yine eş zamanlı olarak çocukların pek çok fonksiyonları sırasında beyin dalgalarını gözlemleyip, bu fonksiyonlar sırasında oluşan (görüş, dikkat, konuşma, işitme) en ufak bir anormalliği fark edebiliyoruz. Bu Beyin Elektirk Aktivite Haritalama adındaki program daha sonra da bu anormalliğin hangi beyin bölgesinden kaynaklandığını dair bir üçgen çiziyor. Ve diğer bir program da İstatistiksel Olasılık haritalama programı, çeşitli matematik hesaplamalar yaparak bu anormalliklerin klinik olarak belirginliği konusunda bir karara varıyor, bu şekilde de bizlere çocuğun semptomlarına kıyasla çok daha doğru bir nörolojik tanı koyabilme şansı tanımış oluyor. Bende bu takımın klinik kolundaki nöro-fizyoloji bölümünün başına geçtim. Ve nihayet bu teknoloji ile beyin bozukluğu olan çocuklara gerçek anlamda yardımcı olmaya da başlamış olduk. Ve bu teknolojiyi şu an Hindistan'da da kurmakta olduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum.
I'd like to tell you about one such child, whose story was also covered by ABC News. Seven-year-old Justin Senigar came to our clinic with this diagnosis of very severe autism. Like many autistic children, his mind was locked inside his body. There were moments when he would actually space out for seconds at a time. And the doctors told his parents he was never going to be able to communicate or interact socially, and he would probably never have too much language.
Sizlere tek bir çocuktan bahsedeceğim; hikayesi ABC Haberlerde de anlatılmıştı. 7 yaşındaki Justin Senigar kliniğimize ağır otizm teşhisi konulmuş şekilde geldi. Pek çok otistik çocuk gibi onun da aklı vücudunda hapsolmuştu. Sadece bazı anlarda bir kaç saniyeliğine dışarıya çıkabildiği zamanlar oluyordu. Doktorlar ailesine çocuklarının hiç bir zaman iletişim kuramayacağını ve sosyal anlamda ilişikiye giremeyeceğini ve hiç bir zaman fazla konuşamayacağını söylemişlerdi.
When we used this groundbreaking EEG technology to actually look at Justin's brain, the results were startling. It turned out that Justin was almost certainly not autistic. He was suffering from brain seizures that were impossible to see with the naked eye, but that were actually causing symptoms that mimicked those of autism. After Justin was given anti-seizure medication, the change in him was amazing. Within a period of 60 days, his vocabulary went from two to three words to 300 words. And his communication and social interaction were improved so dramatically that he was enrolled into a regular school and even became a karate super champ.
Bu olağanüstü EEG teknolojisini Justin'in beynine bakabilmek için kullandığımızda sonuçlar şaşkınlık vericiydi. Justin'in kesinlikle otistik olmadığı ortaya çıkmış oldu. Aslında otizme ait mimikleri taklit eden semptomlar ortaya çıkaran ve çıplak gözle görülmesi imkansız olan beyin epilepsi nöbetleri geçiriyordu. Justin'e anti-epileptik verilmesinden sonra oluşan değişim de inanılmazdı. 60 günlük bir süreçte kelime haznesi iki üç kelimeden tam 300 kelimeye çıktı Ve iletişimi, sosyal ilişkileri de son derece dramatik şekilde düzeldi, hatta normal bir okula yazdırıldı, aslında o bir kareket süperşampiyonu dahi oldu.
Research shows that 50 percent of children, almost 50 percent of children diagnosed with autism are actually suffering from hidden brain seizures. These are the faces of the children that I have tested with stories just like Justin. All these children came to our clinic with a diagnosis of autism, attention deficit disorder, mental retardation, language problems. Instead, our EEG scans revealed very specific problems hidden within their brains that couldn't possibly have been detected by their behavioral assessments. So these EEG scans enabled us to provide these children with a much more accurate neurological diagnosis and much more targeted treatment.
Araştırmalar, otizm teşhisi konulmuş olan bu çocukların %50sinin, neredeyse çocukların %50 sinin aslında gizli beyin nöbeti geçirdiklerini gösteriyor. Bunlar testlerini yapmış oladuğum ve Justin'in hikayesine benzer öyküsü olan çocukların yüzleri. Tüm bu çocuklar kliniğimize otizm veya dikkat dağınıklığı bozukluğu, mental gerilik, konuşma sorunları gibi şikayetlerle geldiler. Ama EEG'leri, davranışlarının değerlendirilmesi ile tanınması imkansız olan spesifik ve gizli bir takım organik beyin sorunları yaşadıklarını ortaya koydu. Yani bu EEG taramaları sayesinde bizler bu çocuklara çok daha doğru nörolojik tanılar koyabildik ve çok daha spesifik tedavi olanakları sunmuş olduk.
For too long now, children with developmental disorders have suffered from misdiagnosis while their real problems have gone undetected and left to worsen. And for too long, these children and their parents have suffered undue frustration and desperation. But we are now in a new era of neuroscience, one in which we can finally look directly at brain function in real time with no risks and no side effects, non-invasively, and find the true source of so many disabilities in children.
Şimdiye kadar çok uzun zamandır, gelişimsel bozukluğu olan bu çocuklara kendilerine konulan yanlış tanılardan dolayı sorunları saptanmadan kaldılar ve durumları daha da kötüye gitti. Ve yine çok uzun zaman, bu çocuklar ve aileleri gereksiz hüsranlar ve hayal kırıklığı yaşamak zorunda kaldılar Ama artık nöroscience biliminde yeni bir çığırdayız, bu çığırda artık nihayet eş zamanlı olarak beynin fonksiyonlarına hiç bir risk almadan, yan etki oluşturmadan, girişim içermeden gerçekten bakabiliyor ve bu çocukların gerçek sorunlarını saptayabiliyoruz.
So if I could inspire even a fraction of you in the audience today to share this pioneering diagnostic approach with even one parent whose child is suffering from a developmental disorder, then perhaps one more puzzle in one more brain will be solved. One more mind will be unlocked. And one more child who has been misdiagnosed or even undiagnosed by the system will finally realize his or her true potential while there's still time for his or her brain to recover. And all this by simply watching the child's brainwaves.
Eğer aranızda bulunanlardan bir kısmınızı dahi çocuğunda gelişimsel bozukluk saptanmış bir ebeveyni bu öncü tanısal yaklaşımdan haberdar edecek kadar esinlendirebildiysem, belki de bir beyinde yer alan bir bulmaca daha çözülmüş olacak. Bir akıl daha kilit altından serbest kalacak. Ve tanısı hatalı konuşmuş veya sistem tarafından tanısı dahi konuşmamış bir çocuk daha hala iyileşebilmek için zaman varken kendi gerçek potansiyelini fark edebilecek. Tüm bunlar ise bir çocuğun basitçe beyin dalgalarını okumakla olacak.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)