Seven years ago, a student came to me and asked me to invest in his company. He said, "I'm working with three friends, and we're going to try to disrupt an industry by selling stuff online." And I said, "OK, you guys spent the whole summer on this, right?" "No, we all took internships just in case it doesn't work out." "All right, but you're going to go in full time once you graduate." "Not exactly. We've all lined up backup jobs." Six months go by, it's the day before the company launches, and there is still not a functioning website. "You guys realize, the entire company is a website. That's literally all it is." So I obviously declined to invest.
Yedi yıl önce, bir öğrenci bana gelip şirketine yatırım yapmamı istedi. Şöyle dedi: "Üç arkadaşımla çalışıyorum, internetten satış yapıp bir endüstriyi sarsacağız." Ben de "Peki. Bütün yazı bununla uğraşarak geçirdiniz, değil mi?" diye sordum. "Hayır. Tutmazsa diye, hepimiz staj yaptık." dedi. "Peki. Mezun olunca tamamen bunun üzerinde çalışacaksınız herhalde". "Tam olarak değil. Yedek işler bulduk." Altı ay sonra, şirketin resmi olarak açılmasından önceki gün hâlâ çalışan bir internet siteleri yoktu. "Şirketin tamamen bir internet sitesinden oluştuğunun farkındasınız, öyle değil mi?" Doğal olarak yatırım yapmayı reddetim.
And they ended up naming the company Warby Parker.
Sonunda şirketin adını Warby Parker koymaya karar verdiler.
(Laughter) They sell glasses online. They were recently recognized as the world's most innovative company and valued at over a billion dollars. And now? My wife handles our investments. Why was I so wrong?
(Gülüşmeler) İnternette gözlük satıyorlar. Yakın zamanda dünyanın en yaratıcı şirketi seçildiler ve bir milyar dolar değer biçildiler. Şimdi ne mi yapıyoruz? Bütün yatırımlarımızı eşim kontrol ediyor. Nerede bu kadar yanlış yapmıştım?
To find out, I've been studying people that I come to call "originals." Originals are nonconformists, people who not only have new ideas but take action to champion them. They are people who stand out and speak up. Originals drive creativity and change in the world. They're the people you want to bet on. And they look nothing like I expected. I want to show you today three things I've learned about recognizing originals and becoming a little bit more like them.
Bu soruyu cevaplamak için "Özgünler" dediğim insanları araştırmaya başladım. Özgünler uyum sağlamayı reddedenler, sadece yeni fikirleri olanlar değil, onları gerçekleştirmeye çabalayanlar. Onlar, sesini yükseltmekten çekinmeyenler. Özgünler, yaratıcılığa öncü olup dünyayı değiştirenler. Onlar, güveninizi hak edenler. Ama hiç beklediğim gibi gözükmüyorlarmış. Bugün sizinle, özgünleri fark etmek ve onlar gibi olmak için öğrendiğim üç şeyi paylaşacağım.
So the first reason that I passed on Warby Parker was they were really slow getting off the ground. Now, you are all intimately familiar with the mind of a procrastinator. Well, I have a confession for you. I'm the opposite. I'm a precrastinator. Yes, that's an actual term. You know that panic you feel a few hours before a big deadline when you haven't done anything yet. I just feel that a few months ahead of time.
Warby Parker'i eş geçmemdeki ilk neden kuruluşlarının çok uzun sürmesiydi. İşlerini geciktirenlerin düşünce biçimini yakından biliyorsunuzdur. Size bir itirafim var. Ben tam tersiyim. Ben işimi erkenden yaparım. Evet gerçekten. Siz daha hiçbir şey yapmamışken bitiş zamanından birkaç saat önce hissettiğiniz panik var ya? Ben onu bitişten birkaç ay önce hissediyorum.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
So this started early: when I was a kid, I took Nintendo games very seriously. I would wake up at 5am, start playing and not stop until I had mastered them. Eventually it got so out of hand that a local newspaper came and did a story on the dark side of Nintendo, starring me.
Bu, bende erken başladı: Çocukken Nintendo oyunlarıyla kafayı bozmuştum. Sabah beşte kalkıp ustalaşıncaya kadar bırakmadan oynardım. Sonunda o kadar kontrolden çıkmıştım ki yerel bir gazete Nintendo'nun kara yüzüyle ilgili bir haber yapmıştı ve baş kahramanı bendim.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
(Applause)
(Alkış)
Since then, I have traded hair for teeth.
O zamandan beri saçlarımla dişlerim yer değişti.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But this served me well in college, because I finished my senior thesis four months before the deadline. And I was proud of that, until a few years ago. I had a student named Jihae, who came to me and said, "I have my most creative ideas when I'm procrastinating." And I was like, "That's cute, where are the four papers you owe me?"
Ama, bu huy üniversitede işime yaradı, bitirme tezimi dört ay önce bitirdim. Bununla birkaç yıl öncesine kadar da gurur duyuyordum. Jihae adında bir öğrencim bana gelip "En yaratıcı fikirlerim işimi son ana bıraktığımda geliyor." dedi, benim tepkim "Çok hoşmuş. Bana borcun olan dört makale nerede?" oldu.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
No, she was one of our most creative students, and as an organizational psychologist, this is the kind of idea that I test. So I challenged her to get some data. She goes into a bunch of companies. She has people fill out surveys about how often they procrastinate. Then she gets their bosses to rate how creative and innovative they are. And sure enough, the precrastinators like me, who rush in and do everything early are rated as less creative than people who procrastinate moderately. So I want to know what happens to the chronic procrastinators. She was like, "I don't know. They didn't fill out my survey."
Aslında en yaratıcı öğrencilerimizden biriydi ve bir organizasyonel psikolog olarak benim gözlemlediğim durumlar da bunlar. Ondan veri toplamasını istedim. Şirketlere gitti. İnsanlara anketler yapıp ne sıklıkla işlerini son ana bıraktıklarını sordu. Sonra da patronlarından ne kadar yaratıcı olduklarını değerlendirmelerini istedi. Tabii ki benim gibi işini erkenden bitirenler işini orta derece son ana bırakanlardan az yaratıcı çıktılar. Ben de kronik olarak işini son ana bırakanlara ne olduğunu merak ettim. "Bilmem. Anketi yapmadılar." dedi.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
No, here are our results. You actually do see that the people who wait until the last minute are so busy goofing off that they don't have any new ideas. And on the flip side, the people who race in are in such a frenzy of anxiety that they don't have original thoughts either. There's a sweet spot where originals seem to live. Why is this? Maybe original people just have bad work habits. Maybe procrastinating does not cause creativity.
Sonuçlarımız bunlar. İşini son dakikaya bırakanların tembellikle çok meşgul olduklarından pek yeni fikirleri olmadığını görüyorsunuz. Aksi yönde, büyük bir rahatsızlıkla işlerini bitirmeye koşanların da pek özgün fikirleri olmadığını görüyorsunuz. Özgünlerin olduğu ince bir nokta var. Peki neden? Belki de özgünlerin kötü iş alışkanlıkları var. Belki işi son ana bırakmak yaratıcılığa neden olmuyor.
To find out, we designed some experiments. We asked people to generate new business ideas, and then we get independent readers to evaluate how creative and useful they are. And some of them are asked to do the task right away. Others we randomly assign to procrastinate by dangling Minesweeper in front of them for either five or 10 minutes. And sure enough, the moderate procrastinators are 16 percent more creative than the other two groups. Now, Minesweeper is awesome, but it's not the driver of the effect, because if you play the game first before you learn about the task, there's no creativity boost. It's only when you're told that you're going to be working on this problem, and then you start procrastinating, but the task is still active in the back of your mind, that you start to incubate. Procrastination gives you time to consider divergent ideas, to think in nonlinear ways, to make unexpected leaps.
Bunu anlamak için bazı deneyler tasarladık. İnsanlardan yeni iş fikirleri üretmelerini istedik, sonra da bağımsız kişilerden bunların ne kadar yaratıcı ve yararlı olduklarını değerlendirmelerini istedik. Bazılarından hemen yapmalarını istedik, rastgele seçtiğimiz diğerlerininse önlerinde Mayın tarlası oyununu açıp beş ya da on dakika geciktirmelerine neden olduk. Sonuç olarak, orta derecede geciktirenler diğer gruplardan yüzde 16 daha yaratıcı çıktılar. Mayın tarlası harika bir şey, ama sonucun etkeni değil çünkü önce oyunu oynayıp sonra görevi öğrenince yaratıcılığa etkisi olmadı. Sadece üzerinde çalışağınız problemi öğrenip geciktirmeye başlayınca, görev zihninizin derinliklerinde aktifken beyniniz üretmeye başlıyor. Geciktirmek size, teğet fikirleri değerlendirmek, doğrusal olmayan yönleri de düşünmek, beklenmedik sıçramalar yapmak için zaman sağlıyor.
So just as we were finishing these experiments, I was starting to write a book about originals, and I thought, "This is the perfect time to teach myself to procrastinate, while writing a chapter on procrastination." So I metaprocrastinated, and like any self-respecting precrastinator, I woke up early the next morning and I made a to-do list with steps on how to procrastinate.
Tam da bu deneyleri sonuçlandırırken özgünlerle ilgili bir kitap yazmaya başlayacaktım ve geciktirmekle ilgili bölümü yazarken, işleri geciktirmeyi öğrenmenin tam vakti diye düşündüm. Böylece planlı bir şekilde geciktirmeye başladım. Kendine saygılı, işini son ana bırakan herkes gibi ertesi sabah erkenden kalkıp nasıl son ana bırakacağımın adımlarını yazdım.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And then I worked diligently toward my goal of not making progress toward my goal. I started writing the procrastination chapter, and one day -- I was halfway through -- I literally put it away in mid-sentence for months. It was agony. But when I came back to it, I had all sorts of new ideas. As Aaron Sorkin put it, "You call it procrastinating. I call it thinking." And along the way I discovered that a lot of great originals in history were procrastinators. Take Leonardo da Vinci. He toiled on and off for 16 years on the Mona Lisa. He felt like a failure. He wrote as much in his journal. But some of the diversions he took in optics transformed the way that he modeled light and made him into a much better painter. What about Martin Luther King, Jr.? The night before the biggest speech of his life, the March on Washington, he was up past 3am, rewriting it. He's sitting in the audience waiting for his turn to go onstage, and he is still scribbling notes and crossing out lines. When he gets onstage, 11 minutes in, he leaves his prepared remarks to utter four words that changed the course of history: "I have a dream." That was not in the script. By delaying the task of finalizing the speech until the very last minute, he left himself open to the widest range of possible ideas. And because the text wasn't set in stone, he had freedom to improvise.
Sonra da amacıma ulaşmak için uğraşmama amacıma ulaşmak için azimle çalıştım. İşleri geciktirme bölümüne başladım, bir gün yarısına gelmişken kelimenin tam anlamıyla bir cümleyi yarım bıraktım ve aylarca devam etmedim. İşkence gibiydi. Ama geri döndüğümde bir yığın yeni fikrim vardı. Aaron Sorkin'in dediği gibi "Sizce işleri geciktirmek, benceyse düşünmek." Bu süreçte, tarihteki pek çok özgünün de işleri son ana bırakan insanlar olduğunu keşfettim. Örneğin Leonarda Da Vinci. Mona Lisa üzerinde düşe kalka 16 yıl çalıştı. Kendini başarısız hissetti. Bu sırada günlüğüne yazmaya devam ediyordu. Ama optik biliminde keşfettikleri ışığı modellemesini değiştirdi ve onu çok daha iyi bir ressam yaptı. Peki Martin Luther King, Jr.? Hayatının en büyük konuşması Washington Yürüyüşünden önceki gece 3'te konuşmasını baştan yazıyordu. Kenarda kendi sahne sırasını beklerken, hâlâ notlar tutuyor, bir şeylerin üstünü çiziyordu. Sahneye çıktığında, 11. dakikada hazırladıklarını bırakıp tarihi değiştiren o sözleri söyledi: "Bir hayalim var." Bu, notlarında yoktu. Konuşmayı tamamlamak için son dakikayı bekleyerek kendini olabilecek en geniş olası fikirlere açtı. Metin yayınlanmamış olduğu için de doğaçlama yapma özgürlüğü vardı.
Procrastinating is a vice when it comes to productivity, but it can be a virtue for creativity. What you see with a lot of great originals is that they are quick to start but they're slow to finish. And this is what I missed with Warby Parker. When they were dragging their heels for six months, I looked at them and said, "You know, a lot of other companies are starting to sell glasses online." They missed the first-mover advantage. But what I didn't realize was they were spending all that time trying to figure out how to get people to be comfortable ordering glasses online. And it turns out the first-mover advantage is mostly a myth. Look at a classic study of over 50 product categories, comparing the first movers who created the market with the improvers who introduced something different and better. What you see is that the first movers had a failure rate of 47 percent, compared with only 8 percent for the improvers. Look at Facebook, waiting to build a social network until after Myspace and Friendster. Look at Google, waiting for years after Altavista and Yahoo. It's much easier to improve on somebody else's idea than it is to create something new from scratch. So the lesson I learned is that to be original you don't have to be first. You just have to be different and better.
İşleri son ana bırakmak verimliliğe tehdit oluştursa da yaratıcılık için harika. Birçok özgünde gördüğünüz, çabuk başlarlar ama yavaş bitirirler. Warby Parker'ı kaçırma nedenim de buydu. Altı ay boyunca işi itelediklerinde, onlara baktım ve "Biliyorsunuz, birçok şirket internette gözlük satışı yapıyor." dedim. Alana ilk giren avantajını kaçırmışlardı. Ama fark edemediğim, bütün bu zamanı insanların nasıl rahatlıkla internetten gözlük sipariş edeceklerini bulmaya harcamışlardı. Görünüşe göre, ilk giren avantajı büyük ölçüde bir masal. 50 ürün kategorisinde yapılmış klasik bir araştırmada pazarı yaratan ilkler ile farklı ve daha iyi bir şeyler çıkaran geliştiriciler karşılaştırılmış. Gördüğünüz, ilklerin %47 başarısızlık oranına karşı geliştiricilerin %8 başarısızlık oranı. Facebook'a bakın, Myspace ve Friendster'dan sonra sosyal ağ yapmaya giriştirler. Google'a bakın, Altavista ve Yahoo'dan sonra yıllar geçmişti. Başka birisinin fikrini geliştirmek sıfırdan bir şey yaratmaktan çok daha kolay. Aldığım ders, özgün olmak için ilk olmaya gerek yok. Farklı ve daha iyi olmak yeter.
But that wasn't the only reason I passed on Warby Parker. They were also full of doubts. They had backup plans lined up, and that made me doubt that they had the courage to be original, because I expected that originals would look something like this.
Ama Warby Parker'ı ıskalamamın tek nedeni bu değildi. Bir dolu çekinceleri vardı. Yedek planları vardı, bu da benim onların özgün olmak için cesaretlerinin olmadığını sorgulamama neden oldu, çünkü özgünlerin böyle gözüktüğünü düşünüyordum.
(Laughter)
(Nasıl söylerim tam bilmiyorum ama... ben büyüğüm...)
Now, on the surface, a lot of original people look confident, but behind the scenes, they feel the same fear and doubt that the rest of us do. They just manage it differently. Let me show you: this is a depiction of how the creative process works for most of us.
(Gülüşmeler) Yüzeyde, birçok özgün kişi kendinden emin gözüküyor ama perde arkasında onlar da bizimle aynı korkuları ve çekinceleri yaşıyorlar. Sadece bunlarla farklı şekilde baş ediyorlar. Bu bizim yaratıcı sürecimizin nasıl işlediği. (1. Bu harika, 2. Bu zor, 3. Bu boktan, 4. Ben boktanım,
(Laughter)
5. Belki de olur, 6. Bu harika)
Now, in my research, I discovered there are two different kinds of doubt. There's self-doubt and idea doubt. Self-doubt is paralyzing. It leads you to freeze. But idea doubt is energizing. It motivates you to test, to experiment, to refine, just like MLK did. And so the key to being original is just a simple thing of avoiding the leap from step three to step four. Instead of saying, "I'm crap," you say, "The first few drafts are always crap, and I'm just not there yet." So how do you get there? Well, there's a clue, it turns out, in the Internet browser that you use. We can predict your job performance and your commitment just by knowing what web browser you use. Now, some of you are not going to like the results of this study --
Araştırmamda, iki cins şüphe olduğunu keşfettim: Kendinden şüphe ve fikirden şüphe. Kendinden şüphe felç edici. Donup kalmanıza neden olur. Ancak, fikirden şüphe enerji verir. Deneme yapmanıza, test etmenize, cilalamanıza motive eder, tıpkı MLK gibi. Özgün olmanın anahtarı üçüncü adımdan dördüncü adıma atlamaktan kaçınmak. "Ben boktanım." demek yerine "İlk birkaç deneme her zaman boktan olur, daha olamadım." demek. Peki oraya nasıl varırsınız? Görünüşe göre internet tarayıcınızda bir ipucu yatıyor. İşteki performansınızı hangi tarayıcıyı kullandığınızdan çıkarabiliyoruz. Araştırmanın sonucu bazılarınızın hoşuna gitmeyecek.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But there is good evidence that Firefox and Chrome users significantly outperform Internet Explorer and Safari users. Yes.
Firefox ve Chrome kullanıcılarının Internet Explorer ve Safari kullananlardan daha iyi çalışanlar olduğuna dair somut kanıtlar var. Evet.
(Applause)
(Alkış)
They also stay in their jobs 15 percent longer, by the way. Why? It's not a technical advantage. The four browser groups on average have similar typing speed and they also have similar levels of computer knowledge. It's about how you got the browser. Because if you use Internet Explorer or Safari, those came preinstalled on your computer, and you accepted the default option that was handed to you. If you wanted Firefox or Chrome, you had to doubt the default and ask, is there a different option out there, and then be a little resourceful and download a new browser. So people hear about this study and they're like, "Great, if I want to get better at my job, I just need to upgrade my browser?"
Ayrıca aynı işte %15 daha uzun kalıyorlar. Neden? Teknik bir avantaj değil. Dört tarayıcı grubunun yazma hızları ve bilgisayar bilgileri aşağı yukarı aynı. Tarayıcıyı nasıl aldığınızla ilgili olay. Internet Explorer veya Safari kullanıyorsanız bunlar, bilgisayarınızda yüklü geliyorlar. Siz de size otomatik olarak sunulan seçeneği kabul ediyorsunuz. Ama Firefox veya Chrome kullanıyorsanız, size sunulandan şüphe etmişsiniz ve farklı bir seçeneği araştırmışsınız, araştırmacı olup yeni bir tarayıcı indirmişsiniz demek. İnsanlar bu araştırmayı duyup şöyle diyorlar: "Harika, işimde daha iyi olmak için tek yapmam gereken tarayıcımı değiştirmek."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
No, it's about being the kind of person who takes the initiative to doubt the default and look for a better option. And if you do that well, you will open yourself up to the opposite of déjà vu. There's a name for it. It's called vuja de.
Hayır, mesele size sunulanı sorgulayıp daha iyi bir seçeneği araştıran cinsten insan olmak. Bunu iyi becerirseniz, kendinizi deja vu'nun tersine açarsınız: Bunun da bir adı var: vuja de.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Vuja de is when you look at something you've seen many times before and all of a sudden see it with fresh eyes. It's a screenwriter who looks at a movie script that can't get the green light for more than half a century. In every past version, the main character has been an evil queen. But Jennifer Lee starts to question whether that makes sense. She rewrites the first act, reinvents the villain as a tortured hero and Frozen becomes the most successful animated movie ever. So there's a simple message from this story. When you feel doubt, don't let it go.
Vuja de, daha önce defalarca gördüğünüz bir şeye baktığınızda onu bir anda yeni gözlerle görmek. Yarım yüzyıldır yeşil ışık alamayan bir senaryoya yeniden bakan bir senarist gibi. Her denemede, ana karakter kötü bir kraliçe idi. Ama Jennifer Lee, bunun mantıklı olup olmadığını düşünmeye başladı. İlk sahneyi baştan yazdı ve kötü karakteri işkence görmüş bir kahraman olarak baştan yarattı ve Frozen tüm zamanların en başarılı anımasyonu oldu. Bu hikayenin çok basit bir mesajı var. Şüphe duyarsanız, gitmesine izin vermeyin.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
What about fear? Originals feel fear, too. They're afraid of failing, but what sets them apart from the rest of us is that they're even more afraid of failing to try. They know you can fail by starting a business that goes bankrupt or by failing to start a business at all. They know that in the long run, our biggest regrets are not our actions but our inactions. The things we wish we could redo, if you look at the science, are the chances not taken.
Peki ya korku? Özgünler de korku duyarlar. Düşmekten korkarlar, ama onları bizden ayıran denememekten daha çok korkmaları. Onlar, tıpkı bir şirketi batırmak gibi şirket kurmamanın da başarısızlık olduğunu bilirler. Bilirler ki, uzun vadede en büyük pişmanlıklarımız yaptıklarımız değil yapmadıklarımızdır. Araştırmalara göre, yeniden yapmak istediklerimiz cesaret edemediklerimiz.
Elon Musk told me recently, he didn't expect Tesla to succeed. He was sure the first few SpaceX launches would fail to make it to orbit, let alone get back, but it was too important not to try. And for so many of us, when we have an important idea, we don't bother to try. But I have some good news for you. You are not going to get judged on your bad ideas. A lot of people think they will. If you look across industries and ask people about their biggest idea, their most important suggestion, 85 percent of them stayed silent instead of speaking up. They were afraid of embarrassing themselves, of looking stupid. But guess what? Originals have lots and lots of bad ideas, tons of them, in fact. Take the guy who invented this. Do you care that he came up with a talking doll so creepy that it scared not only kids but adults, too? No. You celebrate Thomas Edison for pioneering the light bulb.
Elon Musk geçenlerde bana Tesla'nın başarılı olacağını düşünmediğini söyledi. İlk birkaç SpaceX ateşlemesinin geri dönmeyi bırak yörüngeye yerleşemeyeceğinden emindi, ama denememek için çok önemli bir fikirdi. Birçoğumuz harika bir fikrimiz olduğunda denemekten kaçınıyoruz. Ama sizin için iyi bir haberler var. Kötü fikirlerinizden dolayı yargılanmayacaksınız. Birçok kişiyse yargılanacağını düşünür. İş hayatındaki insanlara en büyük fikirlerini, en önemli görüşlerini sorduğunuzda %85'i seslerini yükseltmek yerine sessis kaldıklarını söylediler. Kendilerini utandırmaktan, aptal gözükmekten korktuklarını söylediler. Peki, öyle mi? Özgünlerin de bir yığın kötü fikri oluyor, hatta tonlarca. Örneğin bunu icat eden adam. Sadece çocukların değil, büyüklerin de korkunç bulacağı konuşan bir bebek yapması umrunuzda mı? Hayır. Thomas Edison'ı ampulü bulan mucit olarak takdir ediyorsunuz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
If you look across fields, the greatest originals are the ones who fail the most, because they're the ones who try the most. Take classical composers, the best of the best. Why do some of them get more pages in encyclopedias than others and also have their compositions rerecorded more times? One of the best predictors is the sheer volume of compositions that they generate. The more output you churn out, the more variety you get and the better your chances of stumbling on something truly original. Even the three icons of classical music -- Bach, Beethoven, Mozart -- had to generate hundreds and hundreds of compositions to come up with a much smaller number of masterpieces. Now, you may be wondering, how did this guy become great without doing a whole lot? I don't know how Wagner pulled that off. But for most of us, if we want to be more original, we have to generate more ideas.
Farklı alanlara bakarsanız en büyük özgünlerin en çok başarısızlığa uğrayanlar olduğunu görürsünüz, çünkü en çok denemeyi onlar yaparlar. Klasik müzik bestekarlarını düşünün, en iyilerin en iyilerini. Neden bazılarına ansiklopedilerde daha fazla sayfa ayrılır ve besteleri çok daha fazla kaydedilmiştir? En büyük göstergelerden biri yaptıkları beste sayısıdır. Ne kadar çok iş çıkarırsanız, o kadar değişik şeyle karşılaşırsınız ve tamamen özgün bir şeye gelme şansınız artar. Klasik müziğin en büyük üç ismi -- Bach, Beethoven, Mozart -- çok düşük sayıdaki şaheserlerini yaratmak için yüzlerce beste yapmışlar. Bu adamın çok üretmeden nasıl bu kadar başarılı olduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Wagner nasıl başarmış bilmiyorum. Ama birçoğumuz özgün olmak istiyorsak daha fazla fikir üretmeliyiz.
The Warby Parker founders, when they were trying to name their company, they needed something sophisticated, unique, with no negative associations to build a retail brand, and they tested over 2,000 possibilities before they finally put together Warby and Parker. So if you put all this together, what you see is that originals are not that different from the rest of us. They feel fear and doubt. They procrastinate. They have bad ideas. And sometimes, it's not in spite of those qualities but because of them that they succeed.
Warby Parker'ı kuranlar şirketlerinin adını bulmaya çalışırken sofistike, benzersiz, kötü şeyler andırmayan bir marka adı bulmaya çalışıyorlardı ve 2 binden fazla deneme sonucunda Warby ile Parker'i birleştirdiler. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde özgünlerin aslında bizden çok farklı olmadıklarını görüyoruz. Onlar da korku ve şüphe duyuyorlar. İşleri geciktiriyorlar. Kötü fikirleri oluyor. Onlara rağmen değil onlar sayesinde başarılı oluyorlar.
So when you see those things, don't make the same mistake I did. Don't write them off. And when that's you, don't count yourself out either. Know that being quick to start but slow to finish can boost your creativity, that you can motivate yourself by doubting your ideas and embracing the fear of failing to try, and that you need a lot of bad ideas in order to get a few good ones.
Onları gördüğünüzde benimle aynı hatayı yapmayın. Onları es geçmeyin. Söz konusu sizseniz de, kendinizi de es geçmeyin. Çabuk başlayıp yavaş bitirmenin yaratıcılığını körükleyeceğinin, fikirlerinizden şüphe duyarak ve deneme korkusunu kucaklayarak kendinizi motive edeceğinizin ve iyi fikirlere ulaşabilmek için bir sürü kötü fikre ihtiyacınız olacağının farkında olun.
Look, being original is not easy, but I have no doubt about this: it's the best way to improve the world around us.
Özgün olmak kolay değil, ama şundan şüphem yok: Özgünlük, etrafımızdaki dünyayı iyileştirmenin en iyi yolu.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)