If you had caught me straight out of college in the halls of the Vermont State House where I was a lobbyist in training and asked me what I was going to do with my life, I would have told you that I'd just passed the Hanyu Shuiping Kaoshi, the Chinese equivalency exam, and I was going to go study law in Beijing, and I was going to improve U.S.-China relations through top-down policy changes and judicial system reforms. (Laughter) (Applause) I had a plan, and I never ever thought it would have anything to do with the banjo.
Üniversitenin sonunda beni lobicilik eğitimi aldığım Vermont Eyalet Evi'nde yakalayıp hayatımla ne yapmak istediğimi sorsaydınız, size Çin denklik sınavı Hanyu Shuiping Kaoshi'yi yeni geçtiğimi Pekin'de hukuk okuyacağımı baştan aşağı yönetmelik değişiklikleri ve yargı sistemi reformlarıyla Amerika - Çin ilişkilerini geliştireceğimi söylerdim. (Gülüşmeler) (Alkış) Bir planım vardı ve onun bancoyla herhangi bir ilgisi olacağını hiç düşünmemiştim.
Little did I know what a huge impact it would have on me one night when I was at a party and I heard a sound coming out of a record player in the corner of a room. And it was Doc Watson singing and playing "Shady Grove." ♫ Shady Grove, my little love ♫ ♫ Shady Grove, my darlin' ♫ ♫ Shady Grove, my little love ♫ ♫ Going back to Harlan ♫ That sound was just so beautiful, the sound of Doc's voice and the rippling groove of the banjo. And after being totally and completely obsessed with the mammoth richness and history of Chinese culture, it was like this total relief to hear something so truly American and so truly awesome. I knew I had to take a banjo with me to China.
Ne kadar büyük bir etkisi olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu, ta ki bir gün bir partideyken odanın köşesindeki müzik setinden gelen bir ses duyana kadar. "Shady Grove (Gölgeli Koruluk)" adli parçayı çalan ve söyleyen Doc Watson'di. ♫Shady Grove, benim küçük aşkım♫ ♫Shady Grove, sevgilim♫ ♫Shady Grove, benim küçük aşkım♫ ♫Harlan'a geri gidiyorum♫ Bu ses o kadar güzeldi, Doc'un sesi ve banconun dalgalan hissi. Çin kültürünün devasa zenginliğiniyle ve tarihiyle tamamen saplantılı hale geldikten sonra, tamamen Amerikan ve harika bir şeyi duymak çok rahatlatıcıydı. Artık Çin'e benimle birlikte bir banco almam gerektiğini biliyordum.
So before going to law school in China I bought a banjo, I threw it in my little red truck and I traveled down through Appalachia and I learned a bunch of old American songs, and I ended up in Kentucky at the International Bluegrass Music Association Convention. And I was sitting in a hallway one night and a couple girls came up to me. And they said, "Hey, do you want to jam?" And I was like, "Sure." So I picked up my banjo and I nervously played four songs that I actually knew with them. And a record executive walked up to me and invited me to Nashville, Tennessee to make a record.
Çin'de hukuk fakültesine gitmeden önce bir banco aldım, onu kırmızı kamyonetime attım ve Appalachia'dan aşağıya geziye başladım, bir sürü Amerikan şarkısı öğrendim ve kendimi Kentucky'de International Bluegrass Music Association Convention'da (Uluslararası Bluegrass Müzik Birliği Toplantısı) buldum. Bir gün koridorda otururken birkaç kız bana doğru geldi ve "Hey, çalmak ister misin?" dediler. Ben de "Tabii ki." dedim. Bancomu aldım ve bildiğim dört şarkıyı onlarla çalmaya başladım. Bir müzik kaydı yöneticisi bana geldi ve beni Nashville, Tennessee'ye bir kayıt yapmaya çağırdı.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
It's been eight years, and I can tell you that I didn't go to China to become a lawyer. In fact, I went to Nashville. And after a few months I was writing songs. And the first song I wrote was in English, and the second one was in Chinese.
Sekiz yıl oldu ve size Çin'e hukukçu olmaya gitmediğimi söyleyebilirim. Nashville'e gittim. Birkaç ay sonra şarkılar yazıyordum. İlk yazdığım şarkı İngilizce'ydi ikincisi Çince'ydi.
(Music)
(Müzik)
[Chinese]
[Çince]
Outside your door the world is waiting. Inside your heart a voice is calling. The four corners of the world are watching, so travel daughter, travel. Go get it, girl.
Kapının dışında dünya bekliyor. Kalbinin içinde bir ses çağırıyor. Dünyanın dört bir köşesi izliyor, bu yüzden gez kızım, gez. Git ve onu al kızım
(Applause)
(Alkış)
It's really been eight years since that fated night in Kentucky. And I've played thousands of shows. And I've collaborated with so many incredible, inspirational musicians around the world. And I see the power of music. I see the power of music to connect cultures. I see it when I stand on a stage in a bluegrass festival in east Virginia and I look out at the sea of lawn chairs and I bust out into a song in Chinese. [Chinese] And everybody's eyes just pop wide open like it's going to fall out of their heads. And they're like, "What's that girl doing?" And then they come up to me after the show and they all have a story. They all come up and they're like, "You know, my aunt's sister's babysitter's dog's chicken went to China and adopted a girl." And I tell you what, it like everybody's got a story. It's just incredible. And then I go to China and I stand on a stage at a university and I bust out into a song in Chinese and everybody sings along and they roar with delight at this girl with the hair and the instrument, and she's singing their music.
Kentucky'deki hayatımı değiştiren gecenin üzerinden sekiz yıl geçti. Binlerce şova çıktım. Dünyanın dörtbir yanından inanılmaz ve etkileyici birçok müzisyenle çalıştım. Ve müziğin gücünü görüyorum. Müziğin kültürleri birleştirici gücünü görüyorum. Doğu Virginia'daki bir çim festivalinde sahnede durup bahçe sandalyelerinden oluşan denize baktığımda ve Çince bir şarkı söylemeye başladığımda görüyorum. [Çince] Herkesin gözleri faltaşı gibi açılıyor sanki kafalarından düşecekmiş gibi. "Bu kız ne yapıyor diyorlar?" Şovdan sonra bana geliyorlar ve hepsinin bir hikayesi oluyor. Bana geliyorlar ve: "Dıdımın dıdısının dıdısı Çin'e gitti ve bir kız çocuğu evlat edindi." diyorlar. Size şunu söyleyeyim, herkesin bir hikayesi var. Bu harika. Sonra Çin'e gidiyorum, bir üniversitede sahneye çıkıyorum ve Çince bir şarkı söylemeye başlıyorum, herkes benimle birlikte söylemeye başlıyor ve bu saçlı ve enstürmanlı, onların müziğini yapan kıza zevkle eşlik ediyorlar.
And I see, even more importantly, the power of music to connect hearts. Like the time I was in Sichuan Province and I was singing for kids in relocation schools in the earthquake disaster zone. And this little girl comes up to me. [Chinese] "Big sister Wong," Washburn, Wong, same difference. "Big sister Wong, can I sing you a song that my mom sang for me before she was swallowed in the earthquake?" And I sat down, she sat on my lap. She started singing her song. And the warmth of her body and the tears rolling down her rosy cheeks, and I started to cry. And the light that shone off of her eyes was a place I could have stayed forever.
Daha da önemlisi, müziğin kalpleri birleştirme gücünü görüyorum. Tıpkı Sichuan Bölgesi'nde deprem bölgesinde taşıma okullarda okuyan çocuklara söylerkenki gibi. Bir kız çocuğu bana gelip şöyle dedi. [Çince] "Wong Abla." Washburn, Wong, aynı şey. "Wong Abla, sana annemin deprem onu yutmadan önce bana söylediği bir şarkıyı söyleyebilirim miyim?" Oturdum, o da benim kucağıma oturdu. Şarkısına başladı. Vücudunun sıcaklığı, al yanaklarından dökülen gözyaşları, ağlamaya başladım. Onun gözlerindeki ışıkta sonsuza dek kalabilirdim.
And in that moment, we weren't our American selves, we weren't our Chinese selves, we were just mortals sitting together in that light that keeps us here. I want to dwell in that light with you and with everyone. And I know U.S.-China relations doesn't need another lawyer.
O anda, Amerikalı benliğimizden Çinli benliğimizden uzaklaşıyoruz, ve bizi burada tutan ışıkta birlikte oturan ölümlüler oluyoruz. Bu ışıkta sizle ve herkesle zaman geçirmek istiyorum. Ve biliyorum ki Amerika - Çin ilişkilerinin bir hukukçuya ihtiyacı yok.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)